Geçtiğimiz ay, “Sigortacılıkta Gelecek Senaryoları: 2040’a Giden Yolda Olası Yönelimler” adlı bir rapor yayınlandı. Dayanağı, Economist Impact, SAS sponsorluğunda yaptığı kapsamlı bir araştırmadan kaynaklanıyor. Rapor, küresel anlamda, sigorta sektöründe 2040 yılına kadar karşılaşılabilecek süreci araştırmış ve dört farklı senaryoda derlemiş. Genel olarak, küresel iş birliği ve teknolojinin sigortacılığa etkileri gündeme getiriliyor.
Geçtiğimiz ay, “Sigortacılıkta Gelecek Senaryoları: 2040’a Giden Yolda Olası Yönelimler” adlı bir rapor yayınlandı. Dayanağı, Economist Impact, SAS sponsorluğunda yaptığı kapsamlı bir araştırmadan kaynaklanıyor. 14 Kasım 2024 tarihli raporun özeti, Türkiye Sigorta Birliği web sitesinde yer alıyor. Raporun tamamına ulaşılabiliyor (https://impact.economist.com/perspectives/financial-services/the-path-to-2040-four-possible-scenarios-for-insurance). Bu hafta bu rapordan alıntıları önümüzdeki hafta da özellikle yapay zeka açısından yaklaşımları paylaşacağım.
Rapor, küresel anlamda, sigorta sektöründe 2040 yılına kadar karşılaşılabilecek süreci araştırmış ve dört farklı senaryoda derlemiş. Genel olarak, küresel iş birliği ve teknolojinin sigortacılığa etkileri gündeme getiriliyor.
Belirsizlikle Mücadele
İlk bölümde, sigorta sektörünün bir dönüm noktasında olduğundan söz edilerek, temelde risk yönetimiyle ilgilenilen sektörün, önümüzdeki yıllarda evrimini bile değiştirecek bir çok belirsizlikle mücadele edildiği ifade ediliyor. İklim değişikliğinin doğurduğu hava olayları ve doğal afetlerin sıklığının artarak devamı, jeopolitik değişkenlikler, demografik yapıda yaşanan farklılaşmalar gibi nedenlerin sektörü önceki dönemlerle karşılaştırılamayacak zorluklarla yüz yüze getirebileceği vurgulanıyor.
Belirsizlikler artarken risklerin azaltılamaması sonucunda, bu risklerin karşılanabilirliği konusunda baskıların yoğunlaştığı ifade ediliyor. Özellikle de düşük gelirli haneler ile iklim risklerine sahip bölgelerde görülen bu durumun diğer piyasalar için de geçerli olduğu örnekleniyor. Bu kapsamda, 2020’den 2023’e kadar, ABD, İngiltere, Avustralya ve Japonya gibi büyük pazarlarda ev sigortası primlerinin harcanabilir gelirlerden daha hızlı artığı ve sigortayı daha az uygun hale getirdiğinden söz ediliyor.
Teknolojik gelişmelerin de sigortacılığın geleceğini şekillendirmede rol oynadığına değiniliyor. Daha fazla bağlantılı sensör ve cihazlar, kişiselleştirilmiş özellikleri ağır basan teminatlar, gerçek zamanlı risk değerlendirmelerin önleyici bakım için yeni fırsatlar doğurduğu aktarılıyor.
Sigortacıların da, yapay zekayı daha fazla kullanarak operasyonlarını kolaylaştırdığı, karar vermeyi geliştirdiği ve risk yönetimini iyileştiren yenilikçi hamlelerden yararlandığına dikkat çekiliyor. Böylelikle, teknolojik gelişme hızının bölgeler arasında değişiklik göstereceği ve eşitsizliklerin derinleşebileceği öngörüsünde bulunuluyor.
Bu zorluklara ek olarak, sigortalı beklentileri ve düzenleyici mekanizmalarla birlikte sigortacılar için bazı riskler ile fırsatların birlikte değerlendirilme gereğinden söz ediliyor. Öngörülebilirliğin azaldığı bu tür ortamlarda, sektörün stratejik olarak gelişme yeteneğinin yeniden şekillenebileceği tahmini yapılıyor. Geleneksel riskten kaçınma eğiliminin ötesine geçilerek yeni ürünler ve yenilikçi iş modelleri esnekliği gösterilebileceği ifade ediliyor.
2040’a Giderken Senaryolar
Senaryo planlamasının, stratejilerin uzun vadeli hedeflerle uyumlu hale getirilmesine yardımcı olacağı vurgulanarak, dayanıklılık ve çevikliğin teşvik edileceği öne çıkarılıyor.
Sigorta sektörünün geleceğini şekillendirebilecek dört farklı yol ortaya konuluyor. 2040’a kadar kullanıcı odaklı teknolojik inovasyonların, sektörün iklim dayanıklılığına odaklanmasına fırsat tanıyabileceği öne sürülüyor.
Ancak, sigorta sektörünün yalnızca en zengin kesimler için erişilebilir bir lüks haline gelme olasılığı da olduğu belirtiliyor. Sektördeki potansiyel değişimler ve bu değişimlere uyum sağlamada teknoloji ile iş birliğinin nasıl bir rol oynayacağı ele alınıyor.
Economist Impact Kıdemli Analisti Edwin Saliba, ortaya konulan senaryoların geleceği tahmin etmek değil, sigorta şirketlerine olası gelecek hakkında bilgi sunmak ve onları bu geleceğe daha iyi hazırlanmak için konumlandırmak amacıyla hazırlandığını belirtiyor.
Araştırmaya göre, zorlukların üstesinden gelmek için global iş birliği ve teknolojik ilerleme hızına belirleyici olacak. Doğal olarak zorlukların başında, iklim krizine yer veriliyor.
SAS Küresel Sigorta Baş Danışmanı Franklin Manchester, “Sigorta sektörünün 2040’a kadar çökmesi mümkün. Bu da sigortacıları artan risklere ve dayanıklılığa yönelik hazırlık yapmaya zorlamalı” öngörüsünde bulunuyor.
Senaryo 1: İzolasyon ve Düzensiz Teknolojik Büyüme
İlk senaryo, izolasyona dayalı küresel politikalar ve sınırsız teknolojik gelişmeler olabilir. Gelişmiş ülkelerin daha çok çevreci teknolojilere yatırım yapabileceği, gelişmekte olanların ise bundan olumsuz etkilenebileceği tahmin ediliyor.
Bu senaryoya göre, sigorta sektöründe eşitsizlik artabilir ve riskli bölgelerdeki sigorta boşluğu büyüyebilir.
Senaryo 2: Kullanıcı Odaklılık ve İklim Dönüşümü
Dijital kimlikler ve veri gizliliği konusundaki düzenlemeler, küresel işbirliğini artırarak, sigorta şirketlerinin önlem odaklı yaklaşım sergilemesine yol açabilir. Teknoloji kullanımının artışıyla demokratikleşmesi, sigortacıların kullanıcılarına kişiselleştirilmiş ürünler sunmasına fırsat sağlar.
Bu senaryoda sigorta, proaktif bir şekilde iklim değişikliğiyle başa çıkmayı teşvik edebilir.
Senaryo 3: İklim Direnci ve Kurumsal Sürdürülebilirlik
Büyük ekonomiler sürdürülebilirlik ve afetlere müdahale politikaları hayata geçirirken, sigorta şirketleri de risk modellemelerini ön planda tutabilir.
Bu senaryoda, düşük gelirli ülkeler yaşam kaynaklarını korumaya çalışabilir, gelişmiş ekonomiler iklim riskine dayalı finansal ürünleri devreye alabilir.
Senaryo 4: Yetersiz İnovasyon ve Küresel Çatışmalar
Kamunun ve özel sektörün iş birliği yapmaması sonucunda, küresel çatışmalar artabilir ve iklim değişikliğiyle mücadelede zayıf performans sergilenebilir.
Böylece, sigorta sektörü, doğrudan etkilenmiş olan bölgelerde korunma açığı yaşayabilir ve yerel topluluklar kolektif risk havuzlarına yönelebilir.
SAS Risk, Suistimal ve Uyumluluk Çözümleri Sigorta Lideri Thorsten Hein, sektördeki kayıpların hızla artabileceğine dikkat çekiyor. “Sigorta sektörü, hızla değişen bir dünyada hayatta kalmak ve gelişmek için yapay zeka gibi teknolojilere yatırım yapmalıdır. Aksi takdirde, ‘insanları koruma’ amacını yerine getirememe riskiyle karşı karşıya kalabilirler” şeklinde uyarmaktadır.
Tüm bu senaryoların detayları raporda aktarılıyor. Zaten Türkiye Sigorta Birliği özetinde de ana başlıklarıyla yer almış. Thorsten Hein uyarısından da yola çıkarak, önümüzdeki hafta yapay zeka açısından özellikle sağlık sigortacılığı özelinde bazı yaklaşımları paylaşacağım.