Yarının Sağlık Hizmetleri Altyapısını İnşa Etmek

Yarının Sağlık Hizmetleri Altyapısını İnşa Etmek

Yurtiçi, yurtdışı bazı çalışmaları, tatil döneminde paylaşmayı sürdürüyorum. Bu hafta da, Imperial College Healthcare NHS Trust ve Imperial College London çalışmasına devam edeceğim. İngiltere’nin 10 yıl sonrası sağlık vizyonunu ortaya koyan bu çalışmanın “Yarının Sağlık Hizmetleri Altyapısını İnşa Etmek” başlıklı önemli bulduğum bölümünü paylaşacağım.(https://www.imperial.ac.uk/media/imperial-college/institute-of-global-health-innovation/centre-for-health-policy/public/The-Future-State-of-Health-and-Healthcare-in-2035—A-vision-for-seven-technologies-reshaping-the-NHS.pdf). Çalışma, kusursuz entegrasyon, güvenli veri paylaşımı ve koordineli hizmet sunumunu gerektiren kapsamlı bir altyapı gerektiğini anlatıyor. İngiltere’de Ulusal Sağlık Hizmeti olarak bilinen NHS (National Health Services) adlı kurumun, 2035 yılına kadar sağlık hizmetlerinin talep ettiği güvenliği, güvenilirliği ve erişilebilirliği korurken en ileri teknoloji şirketleriyle rekabet eden dijital altyapıyı kullanacağını aktarıyor.

Verilerin, hekim muayenehaneleri (GP) ve hastanelerden giyilebilir cihazlara ve ev izleme sistemlerine kadar farklı sistemler arasında sorunsuz bir şekilde akmasını sağlayacağından söz ediyor. Uzaktan cerrahi, tele-konsültasyonlar ve sürekli izleme gibi gerçek zamanlı uygulamaları mümkün kılan yüksek hızlı, düşük gecikmeli bağlantı sağlama öngörüsünü paylaşıyor.

2035’te Neler Olması Gerektiği

2035’te sağlık ve sağlık hizmetlerinin gelecekteki durumunda neler olması gerektiğini de aşağıdaki bazı alt başlıklarla özetliyor;

  • klinisyenlerin yerini almak yerine, teknolojinin klinisyenlerin daha fazlasını başarmalarını nasıl sağladığı ve güçlendirdiği üzerinde olmasını,
  • yeni sistemler ve süreçler konusunda eğitime ihtiyaç duyacakken, teknoloji ve hasta bakımı arasındaki boşluğu kapatacak yeni rollerin ortaya çıkabileceği, bunlar arasında, teknolojinin hizmet sunumunu karmaşıklaştırmak yerine geliştirmesini sağlayan yapay zeka uzmanları, robotik teknisyenleri ve dijital sağlık koordinatörleriyle çalışılabileceğini,
  • düzenleyici kurumların, riskleri göz önünde bulunduran yapay zeka sistemlerini, robotik cihazları ve dijital sağlık araçlarını değerlendirmek için yeni yaklaşımlar geliştirmesi gerektiğini,
  • etik çerçeveler, veri kullanımına onay ve otomasyon ile insan denetimi arasında uygun denge gibi sorunları ele alarak sağlık teknolojilerinin geliştirilmesine ve dağıtımına rehberlik etmesinin zorunlu olduğunu,
  • kamu-özel sektör ortaklıkları, kamu çıkarlarının korunmasını sağlarken özel sektör uzmanlığından ve yatırımından yararlanabileceğini,
  • bu ortaklıkların, NHS kritik sistemleri ile veriler üzerinde kontrolü elinde tutarken özel sektör inovasyonundan ve verimliliğinden yararlanmasını sağlayacak şekilde yapılandırılma gerekliliğini,
  • yatırım getirisi hesaplamalarında, hem doğrudan maliyet tasarruflarını hem de iyileştirilmiş sağlık sonuçları, azaltılmış sakatlık ve artan üretkenlik gibi daha geniş faydaları dikkate almayı,
  • erken müdahale yoluyla hastalığı önlemenin ekonomik faydalarının genellikle tedavi maliyetlerini aşarak önleme odaklı teknolojileri çekici yatırımlar haline getireceğini,
  • uluslararası iş birliğinin, birden fazla sağlık sisteminde maliyetleri ve riskleri paylaşarak inovasyonu hızlandıracağını,
  • teknolojinin sağlık hizmetlerini daha insani hale getireceğini,
  • yeniliklerin uygulanmasının, hasta temsilcileri ve kuruluşlarla ortaklık içinde yapılma ihtiyacını örnekleriyle açıklıyor.

Günümüzün parçalanmış, reaktif sağlık sisteminden geleceğin entegre, proaktif sistemine dönüşümün, sağlık hizmet sunumunun her yönünü etkileyeceği anlatılarak; hastalar ve ihtiyaçlarını öngören, sorunlar ortaya çıkmadan önce onları önleyen hassas şekilde uyarlanmış tedaviler sunan bir bakımın deneyimleneceğinden söz edilmektedir. Sağlık profesyonellerinin, yeteneklerini geliştiren yapay zeka asistanları ve robotik sistemler tarafından desteklenerek  iyileşme ve bakımda kişiye odaklanıp idari yüklerden kurtulacakları anlatılmaktadır.

Dönüşümle Sağlanacak Tasarruf

Bu dönüşümün ekonomik faydalarının önemli olacağı, üretkenlik iyileştirmeleri, azaltılmış hatalar ve daha etkili önleme stratejileriyle yıllık olarak milyarlarca pound tasarruf sağlanacağı belirtilmektedir. Hatta, daha da önemlisinin; kurtarılan yaşamlar, önlenen acılar, iyileştirilmiş yaşam kalitesiyle, bu vizyonu gerçekleştirmek için gereken yatırım ve çabayı haklı çıkaracağı vurgulanmaktadır.

Amacın, makinelerin egemen olduğu bir sistem değil, teknolojinin insan yeteneklerini güçlendirdiği ve her zamankinden daha kişisel, daha etkili ve daha erişilebilir bir bakıma olanak tanıdığı bir sistem olduğuna dikkat çekilmektedir. Bu vizyonun sadece mümkün değil, kaçınılmaz olduğu da belirtilmektedir.Tam bu noktada, sağlık hizmetlerinde teknoloji, dijitalizasyon ve yapay zekanın, benzersiz hasta güvenliği riskleri oluşturduğuna da değinmek gerekmektedir. Bu konuda yayınlanmış bir çalışmada, ayrı ayrı ihtiyaçlar önerilmektedir. Juan M Garcia-Gomez ve arkadaşlarının “Hasta Zarar Risklerinin Azaltılması: Sağlık Hizmetlerinde Yapay Zeka İçin Bir Gereksinim Önerisi. Tıpta Yapay Zeka. 2025 (Mitigating Patient Harm Risks: A Proposal Of Requirements For AI In Healthcare)” başlıklı çalışmalarında her biri başlı başına ayrı birer eylemden oluşan bu ihtiyaçlar kısaca şu cümlelerle özetlenebilir (https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/40446590/).

  1. Yapay zeka sistemleri, yalnızca geliştirme sırasında değil, dağıtım sonrasında da sürekli performans değerlendirmesinden geçmelidir.
  2. Kullanılabilirlik testi ve güçlü siber güvenlik önlemleri tıpkı şifreleme, sahada test edilmiş kitaplıklar gibi gerçek dünya güvenliği için çok önemlidir.
  3. Amaç, bağlam, eğitim ve bilinen önyargıları açıklayan bir tür veri sayfası olan yapay zeka pasaportu kavramında olduğu gibi şeffaflığı artırır.
  4. Veri kalitesini birden çok boyutta değerlendirmek, güvenli yapay zeka tahminleri için çok önemlidir.
  5. İzlenebilirlik, sorunları erkenden yakalamak için kullanıcı erişim günlükleri, denetim izleri ve düzenli vaka incelemeleri gerektirir.
  6. Mevzuata uygunluk kontrolleri, akademik kullanım feragatnameleri ve klinisyen imzaları, sorumluluğu ve yasal durumu netleştirir.
  7. İçinde klinisyenler, teknisyenler, kullanıcılar ve karar vericilerin olduğu 216 profesyonelden oluşan bir sektör anketi, bu gereksinimleri, özellikle yapay zeka açıklanabilirliği, veri kalitesi, denetim izleri ve düzenleyici güvenceler olmak üzere temel olarak değerlendirdiğinde; klinisyenler performans izleme, şifreleme gibi pratik korumalara teknisyenlerden daha fazla değer verirken, kullanıcılar şeffaflık araçlarını karar vericilerden daha yüksek önemde görmüştür.

Geçen hafta olduğu gibi bu hafta da bitirirken tekrar vurgulamak isterim; Imperial College Healthcare NHS Trust ve Imperial College London tarafından hazırlanan bu çalışma, hazırlandığı ülkeden bağımsız olarak, gerek verileri, gerek öngörüleri ve gerekse fırsatlarıyla, her ülkede ve her dönemde geleceğin sağlık hizmetlerini güçlendirebilecek altyapısını inşa eden kritik önemdeki bileşenlerdir. Çünkü, veriyle desteklenerek; sağlık hizmetlerini tüm yönleriyle yarınlara hazırlayacak parçalar, bu yenilikçi parçalardır. Çalışmada da sözü edildiği gibi, sağlanacak tasarrufla yaşamlar kurtarılacak, yaşam kalitesi iyileştirilecek, böylelikle sadece para değil ihtiyaç duyulan tüm kaynak ve gayretlerin karşılığı fazlasıyla alınabilecektir.

Yeni Bir Sağlık Çağının Şafağı

Yeni Bir Sağlık Çağının Şafağı

Bu haftadan başlayarak, son günlerde yurtiçi ve yurtdışında paylaşılmış bazı çalışmaları aktarmaya çalışacağım. Tatil planlarının yapıldığı hatta uygulamaya konulduğu Temmuz Ağustos aylarındaki yazılarımı, bu raporları değerlendirebilecekler için bir fırsat olarak hedefliyorum. Böylelikle, tatil için kendine okunacak kitaplar listesi hazırlayanlar gibi, tatil sırasında telefonundan bile olsa kaynaklarını belirteceğim bu çalışmaları okuyabilenler, tatil sonrası yeni iş dönemlerine sadece daha zinde değil aynı zamanda rapor içerikleri açısından daha donanımlı başlayabileceklerdir.

Bu çalışmalardan ilki, 10 yıl sonrasının İngiltere’de sağlık vizyonunu ortaya koyuyor. Bu çalışmayı, Imperial College Healthcare NHS Trust ve Imperial College London birlikte hazırlamışlar (https://www.imperial.ac.uk/media/imperial-college/institute-of-global-health-innovation/centre-for-health-policy/public/The-Future-State-of-Health-and-Healthcare-in-2035—A-vision-for-seven-technologies-reshaping-the-NHS.pdf). İngiltere’deki sağlık hizmetlerinin gelecek vizyonu, kanıtlara dayanılarak özetleniyor. Yazımın başlığı, aynı zamanda bu çalışmanın da önsöz başlığı.

Bilim Kurgu Gibi

Önsöz’de, insanlık tarihindeki en büyük sağlık dönüşümlerinden birinin eşiğinde olunduğunu anlatılıyor. Antibiyotiklerin keşfinden bugüne böylesine bir değişime tanık olunmadığı saptamasına yer veriliyor. Bunlar; yapay zeka, genomik, dijital teknoloji ve çığır açan terapötiklerin bir araya gelmesi olarak örnekleniyor. Bu örnekler için, on yıl önceden bile bakıldığında, bilimkurgu gibi görünecek benzetmesi yapılıyor.

Dönüştürücü teknolojilerin hızla ilerlemesinin, sağlık hizmetlerini temelinden yeniden tasarlama şansı sunduğu, sadece hastalıkları tedavi etmeyen, aynı zamanda önleyen bir sistem oluşturulabileceği vurgulanıyor. Belirtilere yanıt vermenin ötesinde, belirtiler daha ortaya çıkmadan önce tahmin ve müdahale edilmesi gereken bir sistem tasarımından söz ediliyor. Reaktif değil proaktif olan, kişiselleştirilmiş ve üretken bir sağlık ekosistemi hedeflenmektedir.

Tıpkı, Şubat 1989’da dönemin Başbakanı Margaret Thatcher’ın, White Paper adıyla İngiltere’de Ulusal Sağlık Hizmeti olarak bilinen NHS (National Health Services) adlı kurumun temel değişikliklerinde de benzeri bir hazırlıktan söz ediliyor. Sektörde hatırlanacaktır, o dönemde önerilen değişikliklerle; maliyet kontrolü, kalite güvencesi ve hastalar için daha fazla seçenek hedeflenmişti. Bugün de, Sağlık Bakanı Wes Streeting’in şimdiki White Paper ile 2035’te sağlık hizmetlerinin nasıl olabileceğini öngörmek ve ona ilişkin vizyonu gerçeğe dönüştürmek için yol haritası çizilmekte olduğu vurgulanıyor.

Önsözde; “görevimiz icat değil, büyük ölçekte uygulama”, “vizyon sadece mümkün değil, kaçınılmazdır” ve “soru bu teknolojilerin sağlık hizmetlerini dönüştürüp dönüştürmeyeceği değil, ne zaman dönüştüreceğidir” ifadeleriyle, NHS yeniden şekillendirilirken yedi ayrı fırsat sıralanmaktadır.

2035’teki Hastane Hayali

Yönetici Özeti; 2035’te bir hastane hayalinde;

  • deneyimin günümüz sağlık hizmetlerine pek benzemediği,
  • belirtileri entegre verilerle analiz eden,
  • randevuları planlayan ve
  • tıbbi ekibin kişinin sağlık resmini tam olarak hazırladığı,
  • giyilebilir sensörlerle hastalık öncesi erken dönemde saptanan yaşamsal belirtilerin izlendiği,
  • doğumda haritalanan genetik profilin yaşam boyu kişiselleştirilmiş önleme stratejilere yol gösterdiği,
  • robotik asistanların lojistiği yönettiği,
  • insan yeteneğini aşan duyarlılıkla tedavi dışı süreçlerin sağlık hizmetini desteklediği,
  • yapay zeka asistanlarının evrak işlerini yaptığı doktorların tedaviye odaklandığı

gibi bileşenler örneklenmektedir.

Bunların bilim kurgu olmadığı, bugün kararlı hareket edilirse, NHS’nin ulaşılabilir böyle bir geleceğe ulaşabileceği belirtiliyor. Teknolojinin sağlık hizmetlerini her zamankinden daha kişisel, öngörücü ve önleyici hale getirdiğine dikkat çekilerek , eylemsizliğin maliyetinin sadece pound cinsinden değil, kurtarılabilecek yaşamlar, önlenebilecek acılar ve gerçekleştirilemeyen potansiyel sağlık hizmetleriyle ölçülmesi aktarılıyor.

Yedi Fırsat

Geleceğin Devlet Programı’nda, 2035 yılına kadar, sağlık hizmet sunumunu kökten yeniden şekillendirecek yedi dönüştürücü fırsat olarak;

  1. Entegre verileri kullanma,
  2. NHS Uygulamasını en temel dijital araca dönüştürme,
  3. Diyabet kontrolünde GLP-1 ilaçlardan yararlanılarak obezite müdahalelerini başlatma,
  4. Giyilebilir cihazlar aracılığıyla uzaktan izlemeyi yeni bakım standardı haline getirme,
  5. Doğumda genomik tarama uygulama,
  6. Sağlık hizmet sürecinde yapay zekayı devreye sokma,
  7. Hassas bakımı desteklemek için kapsamlı robotik uygulama.

Sağlık hizmetleri dönüşümde etki oluşturmak için verileri kullanma başlığı altında; yüksek kaliteli, birlikte çalışabilir sağlık verilerinin; yapay zeka algoritmalarına, genomik keşiflere, giyilebilir içgörülere ve robotik hassasiyete güç vereceği belirtiliyor.

Çalışmada NHS uygulaması, en iyi kullanıcı uygulamalarıyla rekabet eden ve yapay zeka navigasyonuyla desteklenen bir ara yüzle, sağlık hizmetleri etkileşimlerinin başladığı dijital ön kapı haline geleceği ifade edilmektedir.

GLP-1 ilaçlarından yararlanılarak obezite oranlarının yarı yarıya azaltılabileceği ve ayrıca daha geniş kapsamlı faydalar için değerli veriler üretebileceğine değinilmektedir.

Tek başına yaşayan yaşlılar ve kronik rahatsızlıkları olan kişilerle başlayarak, sağlığı sürekli olarak izleyen, sorunları oluşmadan önce tahmin eden ve erken müdahaleyi mümkün kılan yapay zeka destekli giyilebilir cihazlar kullanılacağı aktarılmaktadır.

Doğumda genomik tarama ile doğan her çocuğun yaşamı boyunca kişiselleştirilmiş önleme stratejilerine rehberlik eden bir genetik harita oluşturulacağı, verileri entegre eden yapay zeka destekli dijital ikizlerle bir araya getirilerek belirtiler ortaya çıkmadan hastalıkları tahmin ve önlemenin sağlanacağı vurgulanmaktadır.

Sağlık hizmet sürecinde yapay zekanın görünmez asistanlar gibi idari görevler üstleneceği, klinik notlarla programları optimize edeceği, böylelikle de sağlık çalışanlarının hasta bakımına odaklanmasının sağlanacağı öngörülmektedir. Bunun her klinisyen için haftada 13,5 saat kazandırabileceğinin hesaplandığı gösterilmektedir.

Son olarak da, bakımın kapsamlı robotik uygulamalarla desteklenme yaklaşımıyla hastanede yüzde 21-26 cerrahi, yüzde 50 tedavi ve yüzde 85-95 rehabilitasyon ile ilaç hatalarını azaltan sonuçlarla duyarlılık ve tutarlılık sağlanacağına yönelik beklentiler sıralanmaktadır.

Her Yerde ve Her Zaman

Imperial College Healthcare NHS Trust ve Imperial College London tarafından hazırlanan bu çalışmanın, ülkeden bağımsız olarak, paylaşılan veriler, öngörüler ve fırsatlarla, birbirini her yerde ve her zaman güçlendirebilecek bileşenler olduğu unutulmamalıdır.

Tüm bunlar, birlikte çalışılarak veri altyapısıyla  desteklenip; sağlık hizmetinin bütün yönlerini dönüştürebilecek yenilikçi bir ekosistemin parçalarıdır. Hastane yatışları ve bekleme listelerinin azalmasıyla, hastalandığında tedavi yerine sağlıklı kalmayı teşvik eden mekanizmalar oluşturulabilir. Teknoloji kadar; liderlik, stratejik yaklaşım ve kişiyi merkeze alan müdahaleler öncelikli uygulanabilir.

Böylelikle de her düzeydeki karar vericilerin, kaynak sağlayıcıların, hizmet sunucuların ve endüstri paydaşlarının daha etkili, daha adil iş yapma biçimlerine odaklanmaları sağlanabilir.

Endüstriyel Sağlık Ekonomileri

Endüstriyel Sağlık Ekonomileri

Geçtiğimiz hafta, koruyucu sağlık endüstrisini değerlendirmiştik. Bu hafta ise endüstriyel sağlık ekonomisine değineceğiz. Bu kapsamda, ilaçtan tıbbi cihaza kadar sağlıkla ilgili çeşitli ürünler üreten bu sürecin, güncel deyimle inovasyon olarak bilinen yenilikçiliğin itici gücünden söz edeceğiz. Hatta, değişik verilerle, sadece küresel değil ulusal ile yerel düzeydeki örnekleri paylaşacağız.

WifOR Kurucu ve CEO’su Prof. Dr. Dennis A. Ostwald ile geçtiğimiz yıl Kasım ayında, Araştırmacı İlaç Firmaları Derneği (AİFD)’nin düzenlediği sempozyumun ana konuşmacısı olarak tanışmıştık. “Değer Temelli Fiyatlandırma ve Geri Ödeme: Türkiye İlaç Sektöründeki Zorluklar ve Fırsatlar” konulu Panel moderatörü olarak bulunduğum bu Sempozyum’da, kendisini dikkatle dinlemiştim. Bazı görüşlerini burada sizlerrle paylaşacağım.

WifOR, özel ve kamu sektörüne veri analitiği ve araştırması sağlayan bağımsız ekonomik enstitüdür (https://www.wifor.com/en/). Sağlık ve yaşam bilimleri alanında, bilimsel ölçümlerle ilgili paydaşları buluşturur.

“Sağlıklı İnsan Daha Üretkendir”

Prof. Ostwald, “Geleceği Şekillendirmek: Değer Temelli İlaç Sistemlerinde Ortaya Çıkan Trendler ve Fırsatlar” başlıklı oturumda, Türkiye ile ilgili aşağıdaki önemli saptamaları yapmıştı;

Sağlık yatırımları daha yüksek üretkenlik nedeniyle, enflasyonla mücadeleye katkı verir. Zira enflasyonu azaltmak istiyorsanız, bir ülke içindeki üretkenliği artırmanız gerekir. Sağlığa yatırım daha sağlıklı insanlar demektir. Daha sağlıklı insanlar daha üretkendir, daha üretken insanlar daha fazla büyüme yaratır, daha fazla büyüme ise daha fazla mali alan sağlar. Sağlık yatırımlarının ekonomik ayak izini, insan kapasitesi üzerindeki etkisini, insan sermayesi ve üretkenliğin ne anlama geldiğini ölçmemiz gerekiyor. Sağlığa yatırım tüm bu yönleriyle Türkiye’de ve diğer ülkelerde toplumu vuran büyük hastalık alanlarına ve sosyoekonomik yüke karşı mücadele anlamına geliyor.”

İtici Güç Olarak Endüstriyel Sağlık Ekonomisi

Prof. Dennis Ostwald, 18 Haziran 2025’de “Hessen’de Büyüme ve İstihdamın İtici Gücü Olarak Endüstriyel Sağlık Ekonomisi” konulu sunumunda, yerel ölçekte bazı veriler paylaşmış. Bunlar arasında;

  • 2023 yılında Hessen’deki endüstriyel sağlık ekonomisi, 11,8 milyar Avro ile tüm yerel sağlık ekonomisindeki katma değerin dörtte birinden fazlasını oluşturduğu,
  • 2014 yılından bu yana sektör, yıllık ortalama yüzde 4,1 oranında büyüdüğü ve bunun yılda yüzde 3,8 oranında büyüyen genel bölge ekonomisinden daha hızlı büyüdüğü,
  • Hessen endüstriyel sağlık ekonomisinde üretilen her 1 Avro için, bir bütün olarak Alman ekonomisinde 0,78 Avro daha üretilmekte olduğu

gibi kritik veriler de bulunuyor.

Paylaşımında, Türkiye’de olduğu gibi, sağlığa yapılan yatırımların sadece yerel değil, Almanya genelinde de inovasyonu, istihdam yaratmayı ve sürdürülebilir büyümeyi teşvik edeceğini anlatan Ostwald, bana da bu haftaki yazım için ilham kaynağı oldu.

Geçen haftaki değerlendirmeler ışığında, sağlık endüstrisinin ne denli önemli bir itici güç olduğunu vurgulamam gerektiğini hatırlattı.

Genel anlamda, dünya çapında endüstriyel sağlık ekonomileri büyüme ve istihdamı yönlendirir. Örneğin biraz önce yerel düzeyde örneği verilen Almanya’da, 2022 yılında endüstriyel sağlık ekonomisinin  yıllık 103 milyar Avro brüt katma değer ile 1,1 milyon kişiye istihdam sağladığı belirtiliyor.

Üç Temel Zorluk

WifOR’a göre endüstriyel sağlık ekonomisi; ilaçlar, tıbbi teknoloji, biyoteknoloji süreçleri, e-sağlık, toptan satış ve girişimci Ar-Ge faaliyetlerini içermektedir. Almanya’nın endüstriyel sağlık ekonomisindeki üç temel zorluk alanının analiz edildiği WifOR çalışmasında; nitelikli işgücü eksiklikleri, Ar-Ge ve dijitalleşme başlıkları öne çıkmış. Doğal olarak, bu alanlar yalnızca ekonomik büyümede değil, sağlık sistemleri verimliliği ile ilerlemesi üzerinde de bir etkiye sahibi olmaktadır.

Nitelikli işgücü eksikliğinde, yıllık brüt katma değerde 10,3 milyar Avro bir kayba neden olabileceği, hatta önlem alınmadığında yalnızca katma değerde 26,6 milyar Avro kadar bir olumsuz etkiye ek olarak sağlık sistemi kapasitesinde de önemli ölçüde bozulma tahmininde bulunuluyor.

Ar-Ge başlığı altında değerlendirmeler üç farklı senaryo boyutunda yapılmış. Endüstriyel sağlık ekonomisinde, yıllık yüzde 3,5’lik mevcut büyüme oranının 2030 yılına kadar Almanya’da brüt katma değer olarak 135 milyar Avro üretmesi bekleniyor. En iyi senaryoda, yıllık yüzde 4’lük büyüme oranı ile 140 milyar Avro olarak öngörenler de var. Ar-Ge’ye daha az yatırım yapılmasıyla büyüme yılda yüzde 2,9’a düşerse brüt katma değerin yaklaşık 129 milyar Avro olacağını tahmin edenler 6 milyar Avro düşüş hesaplıyorlar.

Dijitalleşme boyutuyla değerlendirildiğinde ise, bu alanda yapılacak stratejik yatırımların, 2030 yılına kadar yıllık brüt katma değeri yüzde 39 oranında artırma potansiyeline sahip olduğu, bunun 140 milyar Avro bir artış anlamına geleceği belirtiliyor. Daha düşük bir dijitalleştirme yoğunluğunun 2022’ye kıyasla yüzde 24’e kadar düşen bir orana neden olabileceği kötü senaryo olarak ifade ediliyor.

Bazı Uluslararası Örnekler

Uluslararası karşılaştırmalar açısından bakıldığında, literatürde endüstriyel sağlık ekonomisi yaklaşımı, ülkelerin bazılarında sağlık sistemleri ile ilgili adımları gerekli kılıyor.

Finlandiya’da bunun için sağlık verilerine erişim sağlanıyor, Japonya’da yaşlanan toplumun yaşam kalitesini yükseltmek için olduğu kadar iklim değişikliğiyle mücadele için de endüstriyel sağlık ekonomisinden yararlanılıyor.

Hastalardan alınan anonimleştirilmiş veriler, sağlık hizmeti sağlayıcılarıyla paylaşılıyor, Ar-Ge yatırımı sağlık sistemi genelinde yapay zeka uygulanmasını hedefliyor.

Sadece; Almanya, Finlandiya ve Japonya örnekleri bile uzun vadeli hedeflere odaklanılarak, daha dayanıklı bir endüstriyel sağlık ekonomisi yapılanmasını gösteriyor.

Kavrama ve Yol Haritaları Oluşturma Gereği

Prof. Ostwald’ın vurguladığı “Geleceği Şekillendirmek” başlığında olduğu gibi, sağlık yatırımlarının oluşturduğu daha yüksek üretkenlik ve daha sağlıklı insanlarla; daha fazla büyüme, daha etkili sağlık ve hastalık yönetimi ile oluşabilecek sosyoekonomik yüke karşı daha başarılı bir mücadele süreci yaşanabilecektir.

Sorunların içinden çıkılmaz bir şekil almasını beklemeksizin, hemen önlem geliştirme ve uygulama konusunda endüstriyel sağlık ekonomisi yaklaşımına yoğunlaşmalıdır. Bu yüzden, uzun dönemli stratejik bakışla, sadece tedavi edici değil koruyucu sağlık hizmetlerinde de endüstriyel sağlık ekonomisi yaklaşımına odaklanmak, geleceğin şekillenmesi için de önemli olacaktır. Sağlık ekosisteminin tüm paydaşları bu önemi önce kavramalı sonra biran önce uygulamaya yönelik yol haritaları oluşturmalıdır.

Koruyucu Sağlık Endüstrisinin Geliştirilmesinde Sağlık Sigortacılığının Rolü

Koruyucu Sağlık Endüstrisinin Geliştirilmesinde Sağlık Sigortacılığının Rolü

Koruyucu sağlık endüstrisinin güçlenmesi yoluyla amacına daha çok ulaşabilecek sağlık sigortacılığı, toplumun sağlık statüsünün yükselmesinin de belirleyicisi olacaktır.

Son iki haftadır Sağlık Sigortası Kapsamının Tedaviden Korumaya Yönelmesi başlığı altında, koruyucu sağlık hizmetleri ve sağlık sigortacılığı ilişkisini değerlendirmiştik. Yapılan iki ayrı toplantının ortak temasından yola çıkarak, 23 Mayıs 2025 Türkiye Sağlık Platformu TUSAP 42. Vizyon Toplantısı panelistleri SGK Başkan Yardımcısı Uğur Ecevit ile Bupa Acıbadem Sigorta Yönetim Kurulu Başkanı Gökhan Gürcan’ın vurguladığı başlıkları paylaşmıştım. Bu hafta da, 23 Mayıs 2025 tarihli vizyon toplantısının başlığı olan Koruyucu Sağlık Endüstrisinin Geliştirilmesinde Sağlık Sigortacılığının Rolü konusuna yönelik görüş ve yorumlar aktaracağım.

Moderatörlüğünü yaptığım bu paneldeki görüş ve notlarını, geçen hafta olduğu gibi paylaşmama izin veren saygıdeğer panelistler; SGK Başkan Yardımcısı Uğur Ecevit ile Bupa Acıbadem Sigorta Yönetim Kurulu Başkanı Gökhan Gürcan’a teşekkür etmek isterim.  Ayrıca, tartışmalar sırasında gösterdikleri içtenlik ve çalışmalarını kapsamlı aktarmaları nedeniyle katılımcılardan aldıkları çok olumlu geri bildirimleri de paylaşmalıyım.

Sağlık Sigortacılığının Önemi

SGK Başkan Yardımcısı Uğur Ecevit, koruyucu sağlık endüstrisinin geliştirilmesinde sağlık sigortacılığının rolünü önemli bulduğunu belirterek başladı. Bunu da, gelişen teknoloji ve artan sağlık hizmet kullanımında zaman zaman yaşanan gereksizlik boyutunun önüne geçmek için koruyucu sağlık endüstrisinden yararlanmak olarak açıkladı. Örneklediğinde ise; erken tanıya yönelik riskli grupların taranması gibi bilinene ek olarak, tanıda geç kalınmış hastalar, en iyi tedavi ve rehabilitasyon olanakları kullanımı, aşırı tıbbi medikalizasyon riski altındaki kişilerin belirlenmesini sıraladı.

Bupa Acıbadem Sigorta Yönetim Kurulu Başkanı Gökhan Gürcan da, koruyucu sağlık endüstrisinin geliştirilmesinde sağlık sigortacılığının rolünü çok önemli olarak niteledi. Bunu, sigorta şirketlerinin gerçekleşmemiş riskleri teminat altına almaları ve doğru yapılar ile desteklenme gerekliliğiyle açıkladı. Bugünkü paradigmaların bazılarının yeniden tasarlanması ihtiyacından söz ederek; mevcut vergilerden tahsis edilerek devlet destekli bir fon ile uzun vadeli endüstri teşviklerinin çalışabileceğini belirtti. Böylelikle, temel sağlık, koruyucu sağlık gibi ayrıca verilen teminatlarla kapsamı genişleyen sigorta paketlerinin yapılandırılabileceğini aktardı.

SGK Başkan Yardımcısı, sağlık sigortacılığında öncelik verebileceği koruyucu sağlık endüstrisi alanları arasında; bulaşıcı hastalıklara karşı bağışıklama, kanser riski olan kişilerin tarama programları, kronik hastalıkların önlenmesi programları, yaşlıların rehabilitasyon programları, bağımlılıkla (sigara, alkol, madde) mücadele ve meslek hastalıklarının önlenmesi programları gibi başlıkları sıraladı.

Bupa Acıbadem Sigorta Yönetim Kurulu Başkanı; ruh sağlığı, kronik hastalıkların takibi, diyet ve beslenme gibi konuları en öncelikli olarak aktarırken, bunların koruyucu sağlık endüstrisi ile önlenebilir olabileceğini ifade etti.

Yöntem

Sayın Ecevit, koruyucu sağlık endüstrisini geliştirmede sağlık sigortacılığı için en etkili yöntem olarak finansmanın sağlanması ve desteklenmesi ile Ar-Ge çalışmalarının desteklenmesini sıraladı.

Sayın Gürcan, koruyucu sağlık endüstrisini geliştirmenin sağlık sigortacılığı açısından en etkili yöntemlerini; zihniyet dönüşümü ile sağlık ekosistemi yapılandırması başlığı altında topladı. Tüm paydaşların “taşın altına elini koyması” gerektiğinde hareketle, sağlık sigortacılığının koruyucu sağlıkla birlikte teknik karı destekleyebilir bir iş modeline sahip olabileceğine dikkat çekti. Tazminat tutarlarını düşürücü etki yaratan modellere gelinmediği sürece, bir dönüşümü mümkün görmediğini aktardı.

Özel sağlık sigortacılığı açısından, koruyucu sağlık endüstrisinin geleceğinde sağlık sigortacılığı yoluyla teşvik sağlanabilmesi için;

  • veri yetkinlik ve zenginliğinin yeterli seviyeye gelmesi,
  • risk değerlendirmesinin ile prim hesaplamasının yaşam tarzına bağlanması,
  • beyan usülü yerine veri temelli otomatik kurallarla yönetilmesi

yoluyla

  • daha uygun fiyatlama,
  • daha kapsamlı sigortalara,
  • daha büyük bir kitlenin erişiminin sağlanabileceği gündeme getirildi.

Görüldüğü gibi, “Koruyucu Sağlık Endüstrisinin Geliştirilmesinde Sigortanın Rolü” başlığında, kamu ve özel sağlık sigortacılığı yaklaşımları, çok benzer. Ülkemizdeki sağlık endüstrisinin koruyucu sağlık hizmetlerine yönelmesi konusunda görüş birliği oluşmuş gözüküyor.

Panelistlerin kendi açılarından bakış açıları ve yaptıkları yorumlar, konunun önemini ve yapılacakları vurgulamada çok değerliydi. Çünkü, bugünden yapmayı planladıkları çalışmaları da şekillendirecek boyuta ulaştıklarını gösteriyordu. Hatta, model önerileri bile hazırlanmıştı.

Bu bakışı, son derece sağlıklı buluyorum. Kamunun rehberliğiyle, sigortacılığın da, hastalık sigortası yerine sağlık sigortasına dönüşmesi, sadece mevzuatta sözcük değiştirme ile değil zihniyet değiştirme ile mümkün olacaktır.

Aynı Anda Rekabet ve İşbirliği

Bu konuyu, son dönemde çok sık kullanılmaya başlanan bir kavramla birlikte düşünmeyi öneriyorum. Orjinali “co-opetition” olan kavramın adı “rekaberlik”. Sanki  paradoksal gibi gelen rekabet ve işbirliği işlevlerinin aynı anda kullanımından oluşuyor.

Diğer bir deyişle, değer oluşturmak amacıyla, kuruluşların hem rekabet etmeleri hem de işbirliği yapmalarını ifade eder. Sonuçta, birbirleriyle rekabet içinde olan ve rakip olarak yarışan kuruluşların gerekli alanlarda iş birliği içinde olmaları gerçekleşir.

Kamu ve özel sağlık sigortacılığının, rekabet etme gibi bir yaklaşımı, tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de düşünülemez. Doğrusu, birbirini tamamlayan ve/veya destekleyen iki sigortacılık modeli olarak düşünülmesidir.

Dolayısıyla sektörün büyümesi, daha iyi ürünler sunulabilmesi amacıyla “rekaberlik” anlayışını benimseyen kamu ve özel sağlık sigortacılığı; sağlık hizmetlerinde erişimi, hakkaniyeti, kaliteyi artıracaktır.

Ana ilke, aynı işi yapanların, bir arada düşünerek “kazan kazan” stratejisi ile yol almalarıdır. Böylece, asıl kazanan ister kamu ister özel olsun, sağlık sigortalısı olacaktır. Koruyucu sağlık endüstrisinin güçlenmesi yoluyla amacına daha çok ulaşabilecek sağlık sigortacılığı, toplumun sağlık statüsünün yükselmesinin de belirleyicisi olacaktır.

Sağlık Sigortası Kapsamının Tedaviden Korumaya Yönelmesi-II

Sağlık Sigortası Kapsamının Tedaviden Korumaya Yönelmesi-II

Bu haftaki başlık, Mayıs ayındaki iki ayrı toplantının ortak temasından alınmıştır. Bunun için de aynı konudaki ikinci yazı olarak isimlendirilmiştir. Moderatörlüğünü yaptığım bu toplantı, 23 Mayıs 2025 Türkiye Sağlık Platformu TUSAP 42. Vizyon Toplantısı’dır.

TUSAP Toplantısı ilk bölümünde, hep olduğu gibi, “Koruyucu Sağlık Endüstrisinin Geliştirilmesinde Sigortanın Rolü” konusu; kamu ve özel sağlık sigortasının iki önemli üst düzey yetkilisi tarafından tartışılmıştır.

Bu haftaki yazımda koruyucu sağlık hizmetleri ile sağlık sigortacılığı ilişkisini, önümüzdeki hafta için planladığım yazıda ise koruyucu sağlık endüstrisi  ile sağlık sigortacılığı konusunu değerlendirmelerinize sunacağım.

Öncelikle, bu yazıyı hazırlarken, moderatörlüğünü yaptığım panel sırasındaki içten ve kapsamlı cevapları, sonra da panel hazırlıklarını paylaştıkları için saygıdeğer panelistler; SGK Başkan Yardımcısı Uğur Ecevit ile Bupa Acıbadem Sigorta Yönetim Kurulu Başkanı Gökhan Gürcan’a özel teşekkürlerimi tekrar iletmek isterim.

Koruyucu Sağlık Hizmetlerinde Hedef Kitle

Uğur Ecevit; “SGK kapsamı itibariyle tüm vatandaşlara hizmet vermekte olduğu için, koruyucu sağlık hizmetlerinde de hedef kitle seçmemelidir” saptaması ile başlamıştı.

Genişletilmiş Bağışıklama Programı kapsamına dahil olmayan aşı bedelleri ile özel durumlardan örneğin grip aşısı, pnömokok aşısı, Hepatit A aşısı ve genetik hastalıkların prenatal tanısı için yapılan tetkik bedellerinin karşılanmakta olduğunu vurguladı.

Gökhan Gürcankoruyucu sağlık hizmetlerinde hedef kitle yorumunda; “Aslında her kesim kendi sağlık gereksinimi açısından hedef kitle oluşturabilir” bakışını sundu.

Kronik hastalık sahibi bir kişinin bile, bu hastalığının farklı tetiklerinin yapılabilmesi için koruyucu sağlık kapsamına alınması gerektiğini savundu.

Beyaz yakalılarda omurga hastalıklarının oluşmaması, kadınların belli yaşlardan sonra ortaya çıkabilecek hastalıklardan korunması, genetik mirasa sahip gençlerin ise bu riskin gerçekleşmesinden korunması örneklerini sıraladı.

Süreçte; önce verinin, sonra işlenebilir verinin ve de son olarak anlamlandırılmış verinin önemine değindi.

İlk Amaç

Sayın Ecevitkamu sağlık sigortası uygulamaları ilk amacının, önleme veya tedavi teknikleri ile hasta sonuçları arasındaki ilişkileri analiz etmek olduğunun altını çizdi. Tanı süreçleri, tedavi protokolleri, ilaç geliştirme, kişiye özel tıp, hasta izleme ve bakım gibi uygulamalar için yapay zeka programlarının uygulanabileceğini, tüm bunlarda teknoloji yardımıyla sağlanabilecek verilerden ön tanılar oluşacağını, dolayısıyla hastalıklara erken teşhis konulabileceğini anlattı.

Sayın Gürcanözel sağlık sigortacılığı perspektifinden; sigorta poliçelerinin ayrıştırılması ile koruyucu sağlık sigortası kavramının olgunlaştırılması ve bu kapsamda hizmet alanların mevcut sistemdeki ürünleri daha uygun fiyatla satın alabilmesi gerektiğine yönelik öngörüsünü paylaştı. Bu arada; tazminat tutarına göre değil laboratuar sonuçlarına dayalı fiyatlama sistemiyle sağlık kuruluşlarının entegre çalıştığı, ziyaret bazlı değil tedavi bazlı ödeme sistemi gerekliliğini öne çıkardı. Süreç içinde, sağlıklı kalmaya gösterilen çabanın ödüllendirilmesi, Devlet destekli bir model ve vergi indirimi yapılabilmesi, bu kapsamda; spor salonlarına ödenen ücretler yada iyot cihazlarına yapılan harcamaları örnek verdi.

Koruyucu Sağlık Hizmetlerinin Geleceği

Hastalıkları önlemenin, hastalık oluştuktan sonra tedavi etmekten hem daha kolay ve hem de daha maliyet etkili olduğunun altını çizen SGK Başkan Yardımcısı, aynı zamanda hastalıkları önlemenin işgücü kaybını da engelleyerek istihdam ve üretime katkı sağlayacağına dikkat çekti. Bu bağlamda akademik verilerle desteklenen koruyucu sağlık hizmetlerinin ödüllendirici uygulamalarla desteklenmesi konusunda, ekiplerce Sağlık Bakanlığı ile ortak çalışmalar yürütüldüğünü aktardı.

Teknoloji ve dijital gelişmelerin uygun kullanıldığında; süreçleri hızlandıracağını, operasyonel riskleri ortadan kaldıracağını, nesnellik sağlayarak yapay zeka kullanımıyla teşhis ve tedavide karar verme süreçlerinin gelişmesini ve hızlanmasını sağlayarak sağlık sektörü iş yükünü azaltmasının mümkün olduğunu ifade etti.

Sosyal Güvenlik Kurumu’nun 2024 yılında, ‘Uzaktan Hasta Değerlendirmeye Yönelik Sağlık Hizmetleri’nin geri ödeme kapsamına aldığını belirtti. Ayrıca TÜBİTAK ile ortak fatura incelemelerinde kullanılmak üzere yapay zeka projesi başlattığını aktardı.

Özel sağlık sigortacılığı geleceği açısından da; “self care” olarak adlandırılabilecek akıllı cihazlar, algoritmalar ve erken uyarı sistemleri ile birleştirilmiş uygulamaların özel sağlık sigortacılığı sisteminin içinde yer alma gerekliliğinin kaçınılmazlığına değinildi.

Bu kapsamda, birinci basamak sağlık hizmetlerinin daha ulaşılabilir ve maliyetlerinin karşılanabilir olmasında ödeyici ile hizmet sağlayıcı arasında entegre sağlık hizmeti modeli gerektiğini, bu olmazsa ekosistemin paydaşlarının ticari amaçlarının farklı yönlere doğru hareket edebilme riskinden söz edildi. Ayrıca; yanlış, hatalı ve kötüye kullanım  hedefli kullanımların da yönetilme zorunluluğunun altını çizdi.

Geçmişteki İki Deneyim

Son iki haftadır, iki ayrı toplantının ortak temasına ilişkin bir süreci paylaşıyorum. Toplantılarda, her iki sağlık sigortası kuruluşunun üst yöneticileri, geleceğe yönelik öngörülerini de içeren çalışmalarını içtenlikle aktardı. Konu, “Sağlık Sigortası Kapsamının Tedaviden Korumaya Yönelmesi” olunca ve de Bupa Acıbadem ile SGK konusu birlikte geçince, sağlık sigortacılığı alanında kamu ve özel sektörde bu kurumlarda üstlendiğim iki ayrı deneyimi vurgulayarak bitirmek istiyorum.

Tarih sırası olarak, önce özel sağlık sigortacılığıyla başlamalıyım. 2000’li yılların ilk yarısında Hazine Müsteşarlığı temsilcisi olarak Bayındır Hayat Sigorta’da başlayan, daha sonra da Acıbadem Sigorta’da devam eden Yönetim Kurulu Üyesi görevim olmuştu. Akademisyenlik dönemimde ise, 2014-2022 yılları arasında ise, SGK Sağlık Hizmetleri Fiyatlandırma Komisyonu’nda Yükseköğretim Kurulu Üyesi olarak görevlendirilmiştim.

Bunları özellikle hatırlatmak istiyorum. Çünkü, meslek yaşamımın her döneminde, o günlerde kazandığım bilgi ve deneyimden onur duyarak yararlanıyorum.  Zira, koruyucu hizmetler, sigortacılığın da içinde olduğu, sağlığın her boyutunda ve hatta temelinde yer almaktadır.

224 sayılı Sağlık Hizmetlerinin Sosyalleştirilmesine Dair Kanun olarak bilinen Nusret Fişek Hoca’nın önderliğinde hazırlanarak 1963 yılından başlayarak Türkiye’de uygulanan koruyucu sağlık hizmetlerine yönelik düzenlemeler, ilkeler temelinde 17 yıl sonra dönemin Kazakistan başkenti Alma Ata’dan adını alan Dünya Sağlık Örgütü Bildirgesi’ne bile ilham olmuştur.

Sağlık Ocağı Hekimliği ile başlayıp Sağlık Müdürü olarak devam eden, Sağlık Bakanlığı ve özel sektörden üniversiteye kadar yöneticilik yaptığım her görevde, bu ilhamın savunuculuğuyla görev yaptım. Koruyucu sağlık hizmetleri, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi öğrenciliğimden bu güne kadar bizlerde derin izler bırakmış bir yaklaşımdı. İşte bu yüzden, mezuniyet sonrası 42. yıla gireceğim bu ayda da, bir hekim ve akademisyen olarak; konuşulanlar, tartışılanlar ve üretilenlerin, hiçbir şekilde kamu özel ayrımı yapmaksızın, ekosistem paydaşları tarafından sağlık sigortacılığında da koruyucu sağlık hizmetlerinin öncelikli görülmesini çok önemsiyorum. Tüm bunların en kısa sürede gerçekleşerek, sağlığın sigortacılığının geleceğine katkıda bulunmasını diliyorum.

Bunların bir başka boyutu da, koruyucu sağlık endüstrisi ve sağlık sigortacılığı ilişkisiydi. Önümüzdeki hafta, kamu ve özel sağlık sigortacılığı bakışıyla koruyucu sağlık endüstrisi saptama ve yaklaşımlarına devam edeceğim.

Ama son söz olarak, Sevgili Gökhan Gürcan’ın panel için hazırladığı sunumun kapanış slaytında yer alan bir önerisiyle bitirmek istiyorum; “Risk gerçekleşmesine bağlı geleneksel modellerin yerine, yenilikçi finansman modelleriyle bütün paydaşlar koruyucu sağlığın parçası haline gelmelidir…”