Başardık

Başardık

Yazımın başlığını, Sevgili Oğuz Can Işık’ın “Nadir Yaşamlar için” amacıyla yazdığı sosyal medya paylaşımından aldım. Geçen hafta, Nadir Hastalıklar Federasyonu tarafından düzenlenen 27 Şubat 2025 etkinliğinin hasta dernekleri tarafından yapılmasını çok önemsediğimi vurgulamıştım. Bu hafta da, tanıdığımdan bugüne Nadir Hastalıklar için çalışan iki değerli isimden söz etmek istiyorum. Sevgili Oğuz Can Işık ile başlayacağım.

Adanmışlık

Aslında bu özetleyeceğim Sevgili Oğuz Can Işık sosyal medya paylaşımı, bir adanmışlık öyküsü. 2016 yılında Acıbadem Mehmet Ali Aydınlar Üniversitesi Tıp Fakültesi öğrenciliği günlerinden başlayan ve bugün girişimciliğe kadar uzanan bir süreç bu.

2023 mezunu genç bir Tıp Doktorunun öyküsündeki ilk bölümüne tanık olduğum için, bu paylaşım ve gelinen nokta beni çok duygulandırdı. Öğrenci Kulübü Başkanı olarak başlattığı Nadir Hastalıklar sürecinde aldığı yolu ve kendi kurduğu start-up şirketini öğrenmek çok etkileyiciydi.

2015 ile 2018 yılları arasında Acıbadem Üniversitesi Sürekli Eğitim ve Gelişim Merkezi (ASEGEM) Müdürü olarak Proje Yürütücülüğünü yaptığım Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK) 1601 Yenilik ve Girişimcilik Alanlarında Kapasite Artırılmasına Yönelik Destek Programı’nın 2016 yılındaki ilk öğrencilerinden biriydi.

Hatta Tıp Fakültesi 3.sınıfta da öğrencim olmuştu (Sınıf III MED308 Klinik Tıp ve Mesleki Beceriler IV: Toplum ve Sağlık; Sağlık Ekonomisi dersi). Daha sonra TÜBİTAK 1512 Bireysel Genç Girişim (BİGG) Programı Acıbadem Üniversitesi BİGGHEALTH Programı 2022 1. Dönemi 2. aşamada % 70 başarı elde ettiğini öğrenmiştim. Mezuniyet öncesinde TÜBİTAK hibesiyle şirketleşmiş.

Sevgili Oğuz Can Işık sosyal medya paylaşımında çok önemli konulara değinmiş, hep olduğu gibi vizyoner yaklaşımlarını aktarmış, Ama ben sadece son bölümünü buraya taşımak istiyorum;

“Herkesin kocaman ve dinamik bir ekosistemin içinde bulunduğunu hatırlayarak paydaş grubunda veya alt grubunda (örneğin akademi içindeki öğrenci kulüpleri) birbirleriyle iletişim halinde, tek vücut yürümesi gerek.

Panel ismindeki gibi sağlıklı nesillerin/çocukların yetişmesini sağlamak hedefimiz. Çocuklarımız için çalıştığımızı hatırlamak bana hep güç veriyor. Onlar için hayaller kurup gerçekleştirmiş birinin sözüyle bitireyim:

“Büyük işler, büyük hayaller kurabilen ve birlikte çalışabilen insanlar tarafından başarılır.” — Walt Disney”

Orphanet

Yazımın ikinci bölümünde de, kendisini tanıdığımdan bu yana Nadir Hastalıklar Duayeni olan bir Öğretim Üyesinden söz etmek istiyorum; 2006 yılından bu yana Orphanet’in Türkiye ulusal koordinatörlüğünü de yürüten Prof. Dr. Uğur Özbek.

Orphanet (https://www.orpha.net), nadir hastalıklarla ilgili bilgi toplayan, paydaşlar için bilgiye eşit erişimi garanti altına almayı amaçlayan ve hastaların tanı, bakım ve tedavisini iyileştiren bir kaynaktır. Sağlık ve araştırma bilgi sistemlerinde nadir hastalıkların görünürlüğünü iyileştirmede önemli olan Orphanet nadir hastalıkların isimlendirmesini de (ORPHAcode) yapmaktadır. Dünya genelinde 40 ülkeden oluşan bir Konsorsiyum halini almıştır.

Uğur Özbek Hoca, 2017 yılında Türkiye’de ilk olan Acıbadem Üniversitesi-ACURARE’de Nadir Hastalıklar ve Yetim İlaçlar Uygulama ve Araştırma Merkezi kurucusudur. Halen Dokuz Eylül Üniversitesi IBG (İzmir Uluslararası Biyotıp ve Genom Enstitüsü) tarafından yürütülen ve Horizon 2020 ERA Chairs programı tarafından finanse edilen RareBoost Projesi ERA Chair Lideri olarak görev yapmaktadır.

Bu hafta, Sağlık Bakanlığı Nadı̇r Hastalıklar Sağlık Stratejı̇ Belgesı̇ ve Eylem Planı’na değinerek bitirmek istiyorum. 2023-2027 yılları arasında yapılacakları içeren bu dokümanda, faaliyet ve hedef açısından; amaç hedef ve faaliyetler olarak 5 ayrı başlık sıralanmıştır.

Bunlar;

  • farkındalığın ve bı̇lgı̇ düzeyı̇nı̇n artırılması,
  • hasta ve yakınlarının desteklenmesı̇ ve yaşam kalı̇telerı̇nı̇n artırılması,
  • nadı̇r hastalıkların tanısı ve önlenmesı̇, tedavı̇ ve bakım hı̇zmetlerı̇,
  • araştırma ve gelı̇ştı̇rme çalışmaları olarak sıralanmaktadır.

Eylem Planı

“2023-2027 Nadir Hastalıklar Sağlık Strateji Belgesi ve Eylem Planı” bu alanda atılacak adımlara öncülük edeceği belirtilmektedir. Kapsamlı bir çalışmanın ürünü olan bu yol haritasının; tüm kamu kurumlarına, sivil toplum kuruluşlarına ve vatandaşlara hitap eden kapsayıcı ve çok boyutlu hedef ve faaliyetleri içerdiği vurgulanmaktadır.

Sağlık Bakanlığı, önümüzdeki 5 yıllık süreçte nadir hastalıkların önlenmesi, tanı, tedavi ve araştırma alanları kapsamında öncelikli olarak yürütülecek çalışmalar, bu çalışmalarda sağlanacak koordinasyon ve eylem planlarının uygulanmasının takibi, bu dokümanda belirtilen çerçevede tüm birimlerce titizlikle yürütüleceğini vaad etmektedir.

Nadir Hastalıklar Sağlık Strateji Belgesi ve Eylem Planı’nda yer alan tüm maddelerin hayata geçirilmesi ve ilgili kurumlar tarafından sorumluluklarının gereğince yerine getirilmesinin takipçisi olacağı ifade edilmektedir.

Son iki haftadır, Nadir Hastalıklar konusunda bilgi paylaşmaya çalışıyorum. Kamu karar vericileri, endüstri, akademik çevreler bu konuya çok çaba sarf ediyor, değişik boyutlarda çeşitlendirilmiş projelerle desteklerini somutlaştırıyor.

Her geçen gün, nadir hastalıklarla yaşayan bireylerin hayatlarını iyileştirmek, tedavi çözümleri oluşturmak ve yeni tedaviler üzerine yoğunlaşmak ekosistemin tüm paydaşlarının ana hedefi oluyor.

Bu hastalıklara zor tanı konuluyor, tedavi seçenekleri ve tedaviye erişim sınırlılıkları var, bu yüzden de yüksek oranda ölüm ile sakatlıklar gözleniyor. Ekosisteminin dijital çözümlerle desteklenmesi ise bir başka önemli boyut olarak görülüyor.

Ödemeye İsteklilik ve Sağlık Sigortacılığı

Ödemeye İsteklilik ve Sağlık Sigortacılığı

Bu hafta, sağlık finansmanında önemi giderek artan özgün bir kavramı değerlendireceğiz. Literatürde “Willingness To Pay” olarak bilinen ödemeye isteklilik kavramı, kullanıcının mal veya hizmet için ödemeye istekli olduğu en yüksek fiyat olarak tanımlanır.

Sağlık hizmet kullanıcılarının; ödemeye isteklilik sınırı altındaki fiyatları ödemek istemesi mümkündür ama bu sınırın aşılması durumunda ödeme yapmayabilirler. Sağlık hizmetleri gibi talep esnekliği katı (inelastik) olan alanlarda ödeme sınırının zorlanması sadece özel durumlarda gerçekleşebilir.   Örneğin, bir sağlık hizmet kullanıcısının yurt dışında geçerli sağlık sigortası olmadığını düşünelim. Yurt dışında olduğu bir anda acil sağlık hizmetine de ihtiyacı olduğunda ne yapacak? Bu durumda, Türkiye’de Genel Sağlık Sigortası ile anlaşmalı olmayan bir özel hastane yapacağı cepten sağlık harcamasından çok daha fazlasını ödemeye istekli olabilecek.

Hacettepe Üniversitesi Sağlık Ekonomisi ve Sağlık Politikası Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Zafer Çalışkan Hoca, yıllar önce yazdığı bir makalesinde ödeme istekliliği konusunu şu ifadeyle aktarmıştır; “Beşeri sermaye yaklaşımı, yüksek gelirliler ile düşük gelirliler, çalışanlar ile çalışmayanlar arasında bir ayrımı içerdiği ve bireyin ölüm, hastalık ve yaralanma gibi sağlık risklerini gözetmediği için diğer yaklaşım olan ödeme istekliliği yaklaşımı geliştirilmiştir”  (https://arastirmax.com/en/system/files/dergiler/2055/makaleler/14/2/arastirmax-saglik-hizmetlerinde-onceliklerin-belirlenmesinde-ekonomik-degerlendirme-yontemi-olarak-maliyet-etkililik-analizi.pdf)

Fazlasını Ödememe

Yöneticiler için Ekonomi kitabı yazarlarından Harvard Business School Profesörü Bharat Anand, “‘Ödeme istekliliği’ kavramının bize söylediği şey, bir ürün için ödeme isteğiniz ne olursa olsun ve nereden gelirse gelsin, bunun için o miktardan fazlasını ödemeyeceğinizdir” tespitini yapmaktadır (https://online.hbs.edu/blog/post/willingness-to-pay).

Anand’a göre, ödeme istekliliği kullanıcıya göre değişebilmektedir ve bu değişiklikler dışsal veya içsel olarak sınıflandırılır. Dışsal faktörler, bir kişiye doğrudan sormadan belirlenebilecek yaş, cinsiyet, gelir, eğitim, yaşanan yer gibi farklılıklar olabilir. İçsel farklılıklar ise kişiye doğrudan sormadan bilinemeyecek özelliklerdir. Risk toleransı, başkalarına uyum sağlama isteği ile konuya ilişkin tutku düzeyi gibi bu özellikler gözlemlenmeyen farklılıklar olarak adlandırılır.

Ödeme İstekliliğini Etkileyen Diğer Faktörler

Bir fiyatın ödeme isteğinin statik olmadığını belirten Anand, dışsal ve içsel özelliklere ek olarak,

  • gelir,
  • coğrafya,
  • hava durumu,
  • yaş,
  • cinsiyet,
  • marka sadakati,
  • hizmet seviyeleri,
  • reklamcılık,
  • rakip ürünler,
  • beklentiler,
  • yasallık,
  • ambalaj,
  • çevresel veya sosyal etki,
  • gereklilik gibi başka faktörler de sıralamaktadır.

Anand, bu durumu gerekçelendirilirken; “fiyat, kişiler için önemli olan tek özellik değildir” tezini ortaya atmaktadır. Örneğin, yasallık, paketleme ve marka adı da önemli olabilir” öngörüsünde bulunmaktadır.

Hatta, mal veya hizmet için acil bir ihtiyaç olduğunda, ihtiyacı daha az acil olduğu durumdan daha yüksek bir fiyat ödeme istekliliğinin de olabileceğini belirtmektedir.

Tersinin de geçerli olduğu durumlara örnek olarak ise, daha güçlü marka tanınırlığına sahip yeni bir rakibin çıkması veya hizmete “modası geçmiş algısı” verilebileceğini bunun da özellikle teknoloji alanında yaşanabileceğini vurgulanmaktadır.

Ödeme istekliliği belirlenmesinde genel olarak,  anketler ve odak grup araştırmaları ile deneylerden yararlanılmaktadır.

Doğru İşi Yapma

Haziran 2023’de Lancet’de yayınlanan “Determining The Efficiency Path To Universal Health Coverage: Cost-Effectiveness Thresholds For 174 Countries Based On Growth In Life Expectancy And Health Expenditures” (Genel Sağlık Sigortası Kapsamına Giden Verimlilik Yolunun Belirlenmesi: Yaşam Beklentisi Ve Sağlık Harcamalarındaki Büyümeye Dayalı 174 Ülke İçin Maliyet-Etkililik Eşikleri) adlı makalede; maliyet etkililik eşik değerlerini tahmin etmek için iki yaklaşım önerilmektedir (https://www.thelancet.com/pdfs/journals/langlo/PIIS2214-109X(23)00162-6.pdf).

Bunlardan biri sağlık hizmetlerin talep tarafını, diğeri ise arz tarafını ilgilendirmektedir. Talep tarafındaki eşik, ödeme yapma istekliliğiyle ilgilidir. Arz tarafının eşiği ise aynı kaynaklar en iyi alternatiflerde kullanılarak değerlendirilseydi, elde edilebilecek olan vazgeçilen faydalar (fırsat maliyeti) olarak belirtilmiştir.

Bu bağlamda irdelendiğinde,  arz tarafı eşik değeri sağlığa ayrılan bütçeyi (genel bütçeden ayrılan pay ve/veya toplanılan sağlık primi) ve sağlık sigortacılığını çok yakından ilgilendirmektedir.  Çünkü kaynak tahsisinde doğru karar vermek çok önemlidir.

Sağlık ekonomisinde sık kullanılan iki kavram vardır. Bunlar; doğru işi yapmak ve işi doğru yapmak olarak bilinir. Doğru işi yapmak kaynakları doğru yere tahsis etmektir. Yani, kullanılabilecek sınırlı kaynağı en doğru alana yönlendirmek anlamına gelir. İşi doğru yapmak ise kaynak verimliliğidir. Yani, en az girdi ile en fazla çıktıya ulaşabilmektir.

Sağlık sisteminde kaynakların kullanıldığı alanın da doğru olması gerekir. Kuruluşlar, ister hizmet sunucu olsunlar ister sigortacılık yolunu seçmiş olsunlar, bu gerekliliği yerine getirmek için çaba gösterirler. Ödeme istekliliği sınırına göre oluşturulan fiyat politikaları; ya ödenebileni aşmamalı, ya da aşılan kısmın cepten ödemesinin yapılacağı öngörülmelidir.

Doğaldır ki, yapılan sağlık harcamasında cepten ödemenin gerçekleşebilmesi için hedef kitle tespitinin olabildiğince hassas ve doğru olması gerekir. Bunu gerçekleştirmeye yönelik olarak, sigortalıların aldıkları veya almayı planladıkları hizmetler için ödeme istekliliklerini doğru belirleme konusunda teşvik mekanizmaları üzerine odaklanılabilir.

Aslında bu öneriler, sadece özel sağlık sigortaları için değil, öngörülemez bütçeleri en aza indirmeyi hedefleyen kamu sağlık sigortaları için de dikkate alınmalıdır. Böylelikle, kamu sağlık sigortacılığında hakkaniyet ilkesinin yerleşmesi kolaylaşabilir, fırsat maliyeti yaklaşımları öne çıkabilir, hatta değer temelli geri ödeme yaklaşımına sağlam bir zemin oluşabilir. Bunlara ek olarak, kamu veya özel sigortacılığında sadece bu başlıklara bakılmamalı; riskleri doğru fiyatlandırma, doğru iş kararları alma da ödeme istekliliğiyle birlikte değerlendirilmelidir.

2014’den 2024’e Sağlık Okuryazarlığı

2014’den 2024’e Sağlık Okuryazarlığı

Sağlık okuryazarlığında altı çizilmesi gereken nokta, 2017-2023 arasında hastalıklardan korunma ve sağlığın geliştirilmesi alanında, yetersiz ve sorunlu-sınırlı düzeydeki yüzde 17,3’lük iyileşmedir. Kamu ve özel sağlık sigortalarının bu iyileşmeyi dikkate alarak sağlığın korunmasıyla kazanımları artıracak modellere odaklanması kolaylaşacaktır.

Sağlık okuryazarlığıyla ilgili son on yıldaki ilk çalışma; Mine Durusu Tanrıöver, Hasan Hüseyin Yıldırım, Nihan Demı̇ray, Banu Çakır, Erdal Akalın tarafından yapıldı. 2014 yılında, Türkı̇ye Sağlık Okuryazarlığı Araştırması adıyla yapılan bu çalışma SAĞLIKSEN yayını olarak sektöre kazandırıldı(https://www.sagliksen.org.tr/cdn/uploads/gallery/pdf/8dcec50aa18c21cdaf86a2b33001a409.pdf).

İkinci çalışma ise, yine Sağlık Bakanlığı Sağlığın Geliştirilmesi Genel Müdürlüğü tarafından 2017 yılında Gazi Üniversitesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Seçil Özkan editörlüğünde, Türkiye Sağlık Okuryazarlığı Düzeyi ve İlişkili Faktörler Araştırması adıyla yapıldı (https://dosyamerkez.saglik.gov.tr/Eklenti/39699/0/soya-rapor-1pdf.pdf).

Aralık 2024’de ise yeni bir araştırma daha yayınlandı. Sarp Üner’in ekip liderliğinde, Sağlık Bakanlığı Sağlığın Geliştirilmesi Genel Müdürlüğü tarafından yürütülen 2023 Türkiye Sağlık Okuryazarlığı Düzeyi ve İlişkili Faktörler Araştırması adlı bu çalışma, yakın zamanda Sağlık Bakanlığı sitesine yüklendi (https://dosyamerkez.saglik.gov.tr/Eklenti/50280/0/turkiye-saglik-okuryazarligi-ve-iliskili-faktorleri-arastirmasipdf.pdf).

Temel Gerçekler

Sağlık okuryazarlığı (Health Literacy), sağlığın geliştirilmesi kavramı kapsamında, 1980’li yılların sonlarına doğru tanımlanmıştır.

Dünya Sağlık Örgütü, sağlık okuryazarlığının; sağlık ve refahı teşvik eden ve sürdüren şekillerde bilgi ve hizmetlere erişebilmek, bunları anlayabilmek, değerlendirebilmek ve kullanabilmek anlamına geldiğini belirtmektedir. Hatta, sağlık okuryazarlığının, web sitelerine erişebilmek, broşürleri okuyabilmek ve öngörülen sağlık arama davranışlarını takip edebilmekten daha fazlası anlamına geldiğini ifade eder.

Sağlık okuryazarlığı, Dünya Sağlık Örgütü’ne göre, “günlük aktiviteler, sosyal etkileşimler ve nesiller boyunca biriken kişisel bilgi ve yeterlilikleri temsil eder” şeklinde tanımlanır.

Sağlık okuryazarlığında temel gerçekler olarak 6 başlık olarak sıralanmaktadır (https://www.who.int/news-room/fact-sheets/detail/health-literacy).

  1. Sağlık okuryazarlığı, günlük aktiviteler, sosyal etkileşimler ve nesiller boyunca biriken kişisel bilgi ve yeterlilikleri temsil eder,
  2. Sağlık okuryazarlığı, insanların kendileri ve çevrelerindekiler için iyi sağlık ve refahı teşvik eden ve sürdüren şekillerde bilgi ve hizmetlere erişmelerini, anlamalarını, değerlendirmelerini ve kullanmalarını sağlayan örgütsel yapılar ve kaynakların mevcudiyeti tarafından aracılık edilir ve genellikle örgütsel sağlık okuryazarlığı olarak tanımlanır,
  3. Örneğin Amerika Birleşik Devletleri’nde sağlık okuryazarlığı, bir bireyin sağlık durumunun gelir, istihdam durumu, eğitim düzeyi ve ırksal veya etnik gruptan daha güçlü bir öngörücüsüdür,
  4. Avrupa’daki ekonomik olarak gelişmiş ülkelerde bile birçok çocuk, ergen ve yetişkinin sınırlı sağlık okuryazarlığı becerileri vardır,
  5. Dünya Sağlık Örgütü Avrupa Bölgesi’ndeki anketlere göre, nüfus sağlık okuryazarlığı sosyal bir eğimi takip eder ve mevcut eşitsizlikleri daha da güçlendirebilir,
  6. Sağlık okuryazarlığı sağlığın bir belirleyicisidir.

Yeterli ve Mükemmel Sağlık Okuryazarlığı Yüzde 50’nin Altı

 Türkiye Sağlık Okuryazarlığı Düzeyi ve İlişkili Faktörler Araştırması’nda, 15 bin 430 haneye ulaşılarak 9 bin 541 katılımcının görüşleri alınmış. Sağlıkla ilgili bilginin; ulaşma, anlama, değerlendirme, kullanma boyutları analiz edilmiş olan araştırmanın bazı çarpıcı başlıklarını ve 2014 ve 2017 araştırmaları ile bazı karşılaştırmaları özetlemek isterim;

2024 araştırma sonuçlarına görenüfusumuzun;

yüzde 21’i yetersiz,

yüzde 32,9’u sorunlu-sınırlı,

yüzde 34,4’ü yeterli,

yüzde 11,7’si mükemmel sağlık okuryazarlığına sahiptir.

Bir başka deyişle, yeterli ve mükemmel sağlık okuryazarlığı düzeyimiz yüzde 46.1’dir. Bu oran, tedavi ve hizmet alanı için yüzde 50,8, hastalıklardan korunma ve sağlığın geliştirilmesi için ise yüzde 45,7 olmaktadır.

Sağlık okuryazarlığında yeterli ve mükemmel düzeyde olanlar;

bilgiye ulaşmada yüzde 56,6

bilgiyi anlamada yüzde 53,2

bilgiyi değerlendirmede yüzde 46,8

bilgiyi kullanma/uygulamada ise yüzde 47,7 saptanmıştır.

Sağlık okuryazarlığı tedavi ve hizmet alanı için yetersiz düzeyde sağlık okuryazarlığı en yüksek bölge Akdeniz, hastalıklardan korunma ve sağlığın geliştirilmesi alanı için ise Kuzeydoğu Anadolu Bölgesi olarak bulunmuştur.

Sağlık okuryazarlığının yetersiz düzeyde olma erkeklerde kadınlara göre daha yüksek hesaplanmıştır.

Sağlık okuryazarlığı yeterli olanların sıklığı 18-24 yaş grubundaki yüzde 42,7 iken ilerleyen yaş grupları ile birlikte azalarak 65 ve üzeri yaş grubunda yüzde 16,7’ye düşmüştür.

Sağlık okuryazarlığı yeterli ya da mükemmel olanların sıklığı 18-24 yaş grubunda yüzde 54,1 iken, 25-34 yaş grubunda yüzde 56,0, 35-44 yaş grubunda yüzde 48,5, 45-54 yaş grubunda yüzde 46,1, 55-64 yaş grubunda yüzde 34,8, 65 ve üzeri yaş grubunda ise yüzde 22,7 olarak bulunmuştur.

Araştırmaya göre, sağlık okuryazarlığı yeterli olanların sıklığı en yüksek eğitim grubu olan yükseköğretim ve üstü grubunda yüzde 42,7’dir.

Çalışanlar yüzde 41,5, öğrenciler ise yüzde 45 ile yeterli sağlık okuryazarlığı en yüksek gruplar olarak tespit edilmiştir.

Geliri çok yetersiz olanlarda yetersiz sağlık okuryazarlık düzeyi yüzde 37,6 ile en yüksektir.

On Yılda Yüzde 10 İyileşme

2017 araştırma sonuçlarına göre, nüfusumuzun;

yüzde 30,9’u yetersiz,

yüzde 38’i sorunlu-sınırlı,

yüzde 23,4’ü yeterli,

yüzde 7,7’si mükemmel sağlık okuryazarlığına sahiptir.

2014 araştırma sonuçları ise, nüfusumuzun;

yüzde 24,5’i yetersiz,

yüzde 40,1’i sorunlu-sınırlı,

yüzde 27,8’i yeterli,

yüzde 7,6’sı mükemmel sağlık okuryazarlığına sahiptir.

2014’de yüzde 64,6, 2017’de yüzde 68,9 olarak saptanan yetersiz ve sorunlu-sınırlı sağlık okuryazarlığı düzeyi, 2023 çalışmasında yüzde 53,9 bulunmuştur. On yılda, arada yüzde 10 düzeyinde fark bulunması, sağlık okuryazarlığında iyileşme olarak değerlendirilebilir. Yine de, iki kişiden birinin sağlık okuryazarlığı düzeyi ne yazık ki istenenin altındadır.

Sağlık okuryazarlığının hastalıklardan korunma ve sağlığın geliştirilmesi alanında yetersiz ve sorunlu-sınırlı düzeyi 2017 araştırmasında yüzde 71,6’dan 2023’de yüzde 54,3’e düşmüştür. İki araştırma arasında olumlu yönde yüzde 17,3’lük fark vardır. Bu durum, yeterli ve daha iyi düzeyde sağlık okuryazarlığının yüzde 60’ın üzerinde iyileştirilme olarak değerlendirlebilir.

2017 araştırmasında yüzde 58,4 olarak saptanan yetersiz ve sınırda tedavi ve hizmet alanı sağlık okuryazarlığı 2023 çalışmasında yüzde 49,2 bulunmuştur. İki araştırma arasında olumlu yönde yüzde 9,2’lik bir fark vardır. Bu da, yeterli ve daha iyi düzeyde sağlık okuryazarlığının yüzde 22 iyileştirildiği şeklinde değerlendirilebilir.

Sağlık okuryazarlığı süreçlerinin bilgiyi değerlendirme, bilgiye ulaşma ve bilgiyi anlama alanlarında iki araştırma dönemi arasında yüzde 11,8 ile yüzde 16,3 arası olumlu değişim olurken, bilginin uygulamaya geçişinde sadece yüzde 2,3 oranında bir gelişme sağlanmıştır.

Sağlık Çalışanlarının Emeklerine Sağlık…   

Sağlık okuryazarlığı; bireylerin sağlık hizmetlerine erişimlerini kolaylaştırır, sağlık risklerini daha iyi anlamalarını sağlar ve tedavi süreçlerinde aktif rol yapmalarına olanak tanır. Bireylerin sağlıkla ilgili doğru ve güvenilir bilgilere erişebilmesi, bu bilgileri anlayabilmesi ve uygun sağlık kararları verebilmesi, sağlıklı bir toplum için gereklidir.

Bu araştırmalar, gerek Kalkınma Planlarında ve gerekse akademik alanda sık vurgulanan sağlık okuryazarlığı seviyesinin yükseltilmesi ve sağlığa erişimin artırılması için yol haritasının kritik kilometre taşlarını göstermesi açısından çok değerli veriler sunmaktadır.

Bunlardan, kamu ve özel sektörün planlayıcıları ile uygulayıcılarının kurumları ve sağlık sektörü için çıkarılması gereken bir çok ev ödevi sıralanabilir. Sonuçlar olumlu da olsa, sağlık okuryazarlığı henüz istenen düzeye gelmiş sayılmaz. Bir plan kapsamında aşamalı olarak daha da fazlası yapılmalıdır.

Sağlık okuryazarlığında altı çizilmesi gereken nokta, 2017-2023 arasında hastalıklardan korunma ve sağlığın geliştirilmesi alanında, yetersiz ve sorunlu-sınırlı düzeydeki yüzde 17,3’lük iyileşmedir. Kamu ve özel sağlık sigortalarının bu iyileşmeyi dikkate alarak sağlığın korunmasıyla kazanımları artıracak modellere odaklanması kolaylaşacaktır. Bu sürece gelinmesinde üstün bir çaba gösterdikleri için tüm sağlık çalışanlarının emeklerine sağlık…  

Başta Sağlık Bakanlığı Sağlığın Geliştirilmesi Genel Müdürlüğü ekibi olmak üzere, sağlık okuryazarlığına gönül veren herkese teşekkürler.

Dünya Sağlık Örgütü’nden Çekilme

Dünya Sağlık Örgütü’nden Çekilme

Bu hafta, Amerika Birleşik Devletleri’nin Dünya Sağlık Örgütü’nden çekilmesini paylaşmak istiyorum.

Bu hafta, Amerika Birleşik Devletleri’nin Dünya Sağlık Örgütü’nden çekilmesini paylaşmak istiyorum. Geçen hafta yani 21 Ocak 2025 Salı günü CNN’de yayınlanan “What is the World Health Organization and why does Trump want to leave it?” başlıklı haberde, konu farklı görüşler ve boyutlarda değerlendirilmiş. https://edition.cnn.com/2025/01/21/world/world-health-organization-trump-withdraw-explainer-intl/index.html bağlantısından haberin tamamına ulaşılabilir.

Haberin konusu, ABD Başkanı Donald Trump’ın göreve başladığı gün imzaladığı kararnamelerden biriyle ilgili. 20 Ocak 2025 tarihli Kararname; çekilme süreci ile ilgili amaç, eylemler, bildirim, küresel sistem müzakereleri, genel hükümler olmak üzere 5 ayrı bölümden oluşuyor (https://www.whitehouse.gov/presidential-actions/2025/01/withdrawing-the-united-states-from-the-worldhealth-organization/).

Küresel Sağlığa Zarar

Haberin içinde, “…Trump, Dünya Sağlık Örgütü’nü “yozlaşmış” olarak nitelendirdi, Amerika’yı dolandırmakla suçladı…” ifadesi yer alıyor. Haberde, oy veren milyonlarca Amerikalı, bu tür uluslararası yapıların değerine giderek daha fazla şüpheyle yaklaştığı belirtiliyor. Hatta, uzmanların Dünya Sağlık Örgütü’nün en etkili üyesinin çekilmesinin, küresel sağlığa zarar verebileceği konusunda uyardığından söz ediliyor.

ABD’yi Dünya Sağlık Örgütü’nden çekmek için, 47. Başkan Trump’ın ilk gün ilk saatlerinde attığı imzanın arkasında ne yatıyor, etkisinin ne olabileceği tartışılıyor. Birleşmiş Milletler kuruluşu sıfatıyla DSÖnün en büyük bağışçılarından biri olan ABDbütçesinin yaklaşık beşte birini sağlamakta olduğu anlatılıyor.

DSÖ bu süreç üzerine yaptığı açıklamasında, Amerika Birleşik Devletleri’nin kararına ilişkin üzüntülerini aktarıyor (https://www.who.int/news/item/21-01-2025-who-comments-on-united-states–announcement-of-intent-to-withdraw). ABD.’nin 1948 yılında  kurucu üyesi olduğu DSÖ’nün 193 Üye Devletle birlikte, dünyada sağlık tehditlerine ilişkin çalışmalarda  görev aldığı ifade edilen açıklamada, çiçek ve çocuk felci hastalıklarının yok edildiği ve azaltıldığı vurgulanıyor. ABD’nin konuyu yeniden değerlendirmesi umularak, dünyada milyonlarca insanın sağlık ve refahı için yapıcı diyaloğa girmenin dört gözle beklendiği de belirtiliyor.

Kozmetik Bir Çekilme

Kaliforniya Üniversitesi Berkeley Halk Sağlığı Fakültesi Sağlık Politikaları ve Yönetimi Öğretim Üyesi Prof. Stefano Bertozzi, yazısında (https://publichealth.berkeley.edu/news-media/opinion/withdrawal-from-who-could-bring-tragedy); kararnamenin ABD’yi kurumdan çekmek için ikinci bir girişim olduğunu belirtmektedir. Trump’ın ilk döneminde tanıttığı önceki planın, dönemin Başkanı Biden tarafından geri çevrildiği yazılırken; konunun halk sağlığı için sarsıcı olduğu ifade edilmektedir. Hatta DSÖ’den çekilmeyle; Ulusal Sağlık Enstitüleri, Gıda ve İlaç Dairesi ve Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri gibi federal kurumlar da dahil olmak üzere ABD. sağlık sisteminin izole edebileceğine değinilmektedir.

Berkeley Halk Sağlığı Okulu önceki dönem Dekanı olan Bertozzi; Bill ve Melinda Gates Vakfı, Meksika Ulusal Halk Sağlığı Enstitüsü, UNAIDS, Dünya Bankası ile çalışmış bir öğretim üyesidir. Prof. Bertozzi, DSÖ’nün dünyadaki her ülkenin sağlık sorunlarının tartışılabileceği tarafsız bir forum sağlamakta olduğunu ve ABD’nin WHO’dan çekilse bile kilit forumlara katılıma devam edebileceğine ilişkin iyimser bir yorum yapılabileceğini belirtmektedir. Gerçek bir çekilmeden öte, sadece kozmetik bir çekilme anlamına gelebileceğine vurgu yapılmaktadır. Kötümser tarafta ise, süreç olarak ABD’nin tekrar DSÖ katılımı için bir zorluk olabileceği belirtilmektedir.

24 Ocak 2025 tarihli bu yazıda; ABD desteğini kaybetmenin DSÖ için büyük bir darbe olabileceği, bütçe açığını kapatmak için birçok ülkenin devreye girmesi gerekebileceği vurgulanmaktadır.

Halk Sağlığı Bilgileri Gecikmesi

Öte yandan, The Associated Press (AP), yayınlanan haberde, ABD Sağlık ve İnsan Hizmetleri Bakanlığı talimatından söz edilmektedir (https://apnews.com/article/trump-health-communications-cdc-hhs-fda-1eeca64c1ccc324b31b779a86d3999a4). 21 Ocak 2025 tarihli habere göre, kurum personeline, siyasi bir atamaya kadar; düzenlemeler, rehberlik, duyurular, basın bültenleri, sosyal medya paylaşımları ve web sitesi paylaşımları gibi konulara “derhal ara verilmesi” emri verildiği belirtilmektedir. Bu kapsama, Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi’nin (CDC) bilimsel yayını Haftalık Ölüm ve Hastalık Rapotu (Morbidity and Mortality Weekly Report, MMWR) da dahil olmak üzere birçok platform girmektedir.

AP haberinde, kimliklerinin gizli kalması koşuluyla dört federal sağlık yetkilisinin bu bilgiyi doğruladığı belirtilmektedir. Buna göre, ay sonuna kadar bu iletişimin durdurulmasıyla, gıda kaynaklı hastalık ve salgınlar başta olmak üzere halk sağlığı ile ilgili gerekli bilgilerin gecikmesine neden olabileceği endişesinden söz edilmektedir.

Başlarken bağlantı adresini verdiğim 21 Ocak 2025 tarihli CNN haberine göre (https://edition.cnn.com/2025/01/21/world/world-health-organization-trump-withdraw-explainer-intl/index.html), Dünya Sağlık Örgütü’nden çekilme bir yıl sürüyor, ancak bu sürecin daha hızlı olabileceğine ilişkin işaretlerden de söz ediliyor. Hatta, yakın zamanda, devam eden 42 ayrı sağlık acil durumunu için DSÖ 1,5 milyar dolarlık fon talebinde bile bulunmuş.

Aynı haberde, 2017’den beri Genel Direktörü olarak görev yapan Tedros Adhonam Ghebreyesus’un, yetmiş yıldan uzun süredir DSÖ ve ABD’nin sayısız hayat kurtardığı, Amerikalıları ve tüm insanları sağlık tehditlerinden koruduğu tespitleri anlatılmaktadır.

Dünya Çapında Savunmasız Kişilere Yardım

Bitirirken, Dünya Sağlık Örgütü ile ilgili bazı bilgileri hatırlatmak isterim.

7 Nisan 1948’de kurulan Dünya Sağlık Örgütü  (World Health Organization, WHO), Birleşmiş Milletler’in uluslararası halk sağlığından sorumlu uzmanlaşmış bir kuruluşudur.

Merkezi İsviçre’nin Cenevre şehrindedir ve dünya çapında altı bölgesel ofisi ve 150 ülke ofisi bulunmaktadır. Türkiye, merkezi Kopenhag’da bulunan Avrupa Bölge Ofisi’ne bağlıdır.

Resmi görevi, dünya çapında savunmasız kişilere yardım ederken sağlık ve güvenliği teşvik etmek olarak tanımlanır. Ülkelere teknik yardım sağlamakta, uluslararası sağlık standartlarını belirlemekte, küresel sağlık sorunları hakkında veri toplamakta ve sağlıkla ilgili bilimsel veya politika tartışmaları için bir forum görevi görmektedir.

Son Söz; DSÖ Başkanı bölge ofisleri, ülke ofisleri ve tüm çalışanlara gönderdiği acil durum mesajına göre DSÖ, ABD’nin çekilmesinin ardından tüm işe alımları ve seyahatleri durdurdu. (www.halukozsari.com)