Önemli Küresel Sağlık Başlıkları, 2024

Önemli Küresel Sağlık Başlıkları, 2024

2024 yılının son haftasına girerken, planladığım yazıları bir kaç hafta daha erteleyerek, yıl içinde dikkat çeken küresel sağlık haberlerini hatırlatmak istedim. 17 Aralık 2024 tarihli Dünya Ekonomik Forumu web sayfasında yayınlanan dokümanda sağlık, 6 başlıkta değerlendirilmiş; iklim değişikliğinin sağlık üzerindeki etkisi, bulaşıcı hastalık salgınları, teknolojinin sağlığı nasıl iyileştirdiği, kadın sağlığı, sağlık ve iş, antimikrobiyal direnç.

2024 yılının son haftasına girerken, planladığım yazıları bir kaç hafta daha erteleyerek, yıl içinde dikkat çeken küresel sağlık haberlerini hatırlatmak istedim. 17 Aralık 2024 tarihli Dünya Ekonomik Forumu web sayfasında yayınlanan dokümanda sağlık, 6 başlıkta değerlendirilmiş (https://www.weforum.org/stories/2024/12/top-global-health-stories-2024/);

  1. İklim değişikliğinin sağlık üzerindeki etkisi
  2. Bulaşıcı hastalık salgınları
  3. Teknolojinin sağlığı nasıl iyileştirdiği
  4. Kadın sağlığı
  5. Sağlık ve iş
  6. Antimikrobiyal direnç

İklim Değişikliği En Büyük Risk

Oliver Wyman ile Dünya Ekonomik Forumu’nun birlikte hazırladığı 16 Ocak 2024 tarihli İklim Değişikliğinin İnsan Sağlığı Üzerindeki Etkisini Ölçme Raporu (Quantifying The Impact Of Climate Change On Human Health), gelecek yirmi yılda iklim değişikliğinin küresel sağlığı nasıl yeniden şekillendireceğini aktarıyor (https://www.weforum.org/publications/quantifying-the-impact-of-climate-change-on-human-health/).

Rapor, iklim değişikliğini azaltma ve ona uyum sağlamada başarısız olmanın; en büyük küresel riski oluşturacağını vurguluyor. Artan patojenler ve artan kirlilik, kötüleşen aşırı hava koşulları ve özellikle kaliteli sağlık hizmetlerine sınırlı erişimi olan savunmasız kesimlerde artan sağlık eşitsizliklerine dikkat çekiyor.

2050 yılına kadar 14,5 milyon ek ölüm, 12,5 trilyon dolarlık ekonomik kayıp ve sağlık sistemlerine 1,1 trilyon dolarlık ek maliyetten söz ediliyor. Sel, kuraklık ve sıcak hava dalgaları, küresel sağlık için en hızlı üç iklim riski olarak sıralanıyor.

Bu tespitlere yönelik olarak, sağlık sistemi dayanıklılığını iyileştirmek için iki odak alan da  belirtiliyor; iklim değişikliğinin sağlık üzerindeki etkilerinin önlenmesi ve iklim olaylarından kurtulmanın güçlendirilmesi…

Kızamıkta Yüzde 20 Artış

2024’te bazı bulaşıcı hastalıkların yükselişi veya geri dönüşünden söz edilen dokümanda; kızamık, maymun çiçeği, dang humması konusuna özel olarak değiniliyor.

Dünya Sağlık Örgütü’nün 2024 Kasım ayındaki açıklamasına göre, 2023 yılında dünya genelinde kızamık vakalarının yüzde 20 artarak 10,3 milyona ulaştığı, aşılarla ilgili yanlış bilgilerle çocukluk çağı aşılamalarında 30 yılın en büyük düşüşünün görüldüğü ifade ediliyor.

MPox olarak bilinen maymun çiçeği hastalığıyla ilgili olarak, Ağustos ayında Demokratik Kongo Cumhuriyeti’nde bulunan virüsün yeni bir suşunun keşfini izleyen dönemde, Dünya Sağlık Örgütü halk sağlığı acil durumu ilan etmişti. Ayrıca; Kanada, Almanya, Hindistan, İsveç, Tayland, Birleşik Krallık gibi ülkelerde de bu hastalık bildirimleri yaşanmıştı.

Dünya Sağlık Örgütü’nün Ocak ve Eylül 2024 arasında 12,7 milyondan fazla vak’a bildirimiyle, Dang Humması da 2023’teki sayısının neredeyse iki katına ulaşmıştır.

Teknolojinin Sağlığı İyileştirmesi

Generative AI olarak adlandırılan üretken yapay zeka 2024 yılı içinde gündemdeki ayrıcalıklı yerini korumaya devam etmiştir. Dokümanda; Hasta Öncelikli Sağlık: Bakım Deneyimini Yeniden Şekillendirme, hasta odaklı jeneratif AI kullanım örnekleri sıralanmaktadır. Bunlara yönelik kabullenme engelleri ile bunları aşmak için odaklanılan eylemler konusunda dünya deneyimleri aktarılmaktadır.

Dünya Ekonomik Forumu 2024 Ocak ayında, yapay zekanın sağlık sistemlerinde artan stresi yönetmesi ve israfı azaltması konusundaki desteğinin araştırıldığı bir makale yayınlanmıştır (https://www.weforum.org/stories/2024/01/ai-in-healthcare-could-bridge-a-significant-capacity-gap/). Yapay Zeka ile Sağlık Hizmeti Kapasitesinin Artırılması (Boasting Healthcare Capasity with AI) adlı bu makalede; düşük ve orta gelirli ülkeler başta olmak üzere, bazı örneklerde güvenilmez sonuçlar ve yanlış uygulamalar gibi zorlukların sürdüğü aktarılmaktadır.

Kadınlar Hayatlarının Yüzde 25’ini Sağlıksız Geçiriyor

McKinsey Sağlık Enstitüsü ile Dünya Ekonomik Forumu’nun 17 Ocak 2024 tarihinde birlikte hazırladığı bir Forum Raporu’nda ortaya konan çarpıcı bir istatistikten söz edilmektedir. Kadınlar erkeklerden daha uzun yaşamalarına rağmen, hayatlarının yüzde 25’ini sağlıksız bir durumunda geçirmektedir (https://www.mckinsey.com/mhi/media-center/new-report-highlights-one-trillion-potential-of-closing-womens-health-gap).

Aynı çalışmada, Kadınların Sağlık Açığını KapatmakYaşamları ve Ekonomileri İyileştirmek İçin 1 Trilyon Dolarlık Fırsat başlığıyla, sağlık eşitliğinin önündeki engelleri ve ileriye doğru hareket etmenin ve eylemi yönlendirmenin yolları da vurgulanmaktadır.

Bill ve Melinda Gates Vakfı’ndan Alaa Murabit ve Dünya Ekonomik Forumu’ndan Amira Ghouaibi ise küresel liderlerin kadın sağlığını nasıl savundukları hakkında bir yazı yazmışlar. 12 Kasım 2024 tarihli bu yazıda, ilerlemenin kadınların seslerinin sağlık tartışmalarının odağında olma zorunluluğunu  savunmaktadır (https://www.weforum.org/stories/2024/11/how-global-leaders-transforming-conversation-womens-health/).

Bireysel Ruh Sağlığının Küresel Ekonomiye Etkisi

Dünya Ekonomik Forumu dokümanında, işyerinde geçirilen zamanın fazlalığı göz önünde bulundurulduğunda, işlerin hem bireysel sağlığı hem de küresel ekonominin sağlığını önemli ölçüde etkilediği bir başlık olarak yer almaktadır.

Bir üst yönetici çalışanın ruh sağlığı ile kar marjı arasındaki ilişkiyi ve üst düzey yöneticilerin herkes için sonuçları iyileştirmedeki önemini bu dokümandaki bir video ile açıklanmaktadır (https://www.weforum.org/stories/2024/12/top-global-health-stories-2024/).

Antimikrobiyal Direnç Birleşmiş Milletler Gündeminde

Raporda, antimikrobiyal direncin, 2024 yılında da küresel çapta büyük bir tehdit olmaya devam ettiği açıklanmaktadır. Fleming’in antibiyotiği keşfinden ilaç direncinin yükselişine kadar olan sürecin; küresel sağlık, gıda güvenliği ve kalkınma üzerindeki etkilerine vurgu yapılmaktadır.

20-21 Eylül 2024’te New York’ta yapılan yıllık Birleşmiş Milletler üst düzey zirve gündeminde bu konu da yer almaktaydı. Toplantıda, antimikrobiyal direnç ilişkili ölümlerin 2030 yılına kadar yüzde 10 oranında azaltılması için 100 milyon dolarlık taahhütte bulunulmuştu. Ekim ayında ise Küresel Antibiyotik Ar-Ge Ortaklığı İcra Direktörü Manica Balasegaram, bu direnç ölümlerinin 2050 yılına kadar 169 milyon kişiye ulaşabileceği öngören yeni bir araştırma açıklamıştır.

Sürdürülebilir Sağlık Politikaları İçin Küresel Süreçlerin Yakın Takibi

Tüm bu alt başlıklar, küresel gündemde sağlığın önemini değişik boyutlarıyla ortaya koymaktadır. Sağlık politikası karar vericileri, kaynak sağlayıcıları, hizmet sunucuları ve endüstri bu başlıkları dikkate alarak gelecek planları yapmalıdır. Her biri ev ödevi niteliğindeki politika adımları, buna göre planlanmalı, uygulamaya geçirilmeli ve gerektikçe gelinen noktalar gözden geçirilmelidir. Daha üç ay önce yapılan son Birleşmiş Milletler üst düzey zirvesinde bile gündeme gelebilen bu konularda, günlük iş yoğunluğundan stratejik yönetime daha az zaman ayırabilen sağlık yöneticileri duyarlı olmalıdır. Çünkü sürdürülebilir sağlık politikaları bu tür küresel süreçler yakından izlenerek oluşturulabilir.

Değer Temelli Fiyatlandırma

Değer Temelli Fiyatlandırma

Sosyal sağlık sigortacılığı yani ülkemiz özelinde Genel Sağlık Sigortası primleri, sağlık finansmanının tek kaynağı olmamalıdır. Ne yazık ki böyle bir yanlış algı var, düzeltilmelidir. Prim sağlık hizmetlerinde tek finansman kaynağı değildir. Kaynak oluşturmada, çeşitlilik sağlanmalıdır.

Geçtiğimiz hafta, moderatör olduğum bir Panel’de “Değer Temelli Fiyatlandırma ve Geri Ödeme: Türkiye İlaç Sektöründeki Zorluklar ve Fırsatlar” tartışıldı. Ghent Üniversitesi Tıp ve Sağlık Bilimleri Fakültesi’nde Sağlık ve Refah Ekonomisi Kıdemli Profesörü olan Lieven Annemans’ı yıllar önce “Ekonomist Olmayanlar İçin Sağlık Ekonomisi” kitabıyla tanımıştım. Değer temelli fiyatlandırma konusunda vurguladığı başlıklar nedeniyle, kendisine bir kez daha saygı duydum. Bu haftaki yazımda, sempozyumun izleyebildiğim bölümlerinde öne çıkan bazı başlıkları paylaşmak aktarmak ve kısa arayla Değer Temelli Fiyatlandırma konusuna tekrar değinmek istiyorum. Toplantının ev sahibi olan Araştırmacı İlaç Firmaları Derneği AİFD, eminim izin veren konuşmacıların sunumlarını da web sitesine yükleyecektir. Siteyi takip edip bu sunumları incelemenizi tavsiye ederim.

Sağlık Yatırımlarının Refahı Güvence Altına Alma Potansiyeli

Sempozyumun ana konuşmacısı Prof. Dr. Ostwald, “Geleceği Şekillendirmek: Değer Temelli İlaç Sistemlerinde Ortaya Çıkan Trendler ve Fırsatlar” başlıklı bazı tespitlerde bulundu. Berlin Steinbeis Üniversitesi Liderlik ve Yönetim Fakültesi Ekonomik Araştırmalar ve Yönetim Bölümü’nde ders veren Prof. Ostwald, Türkiye’nin gayri safi yurtiçi hasılasının yalnızca yüzde 4,4’ünü sağlığa yatırdığı için, G20 ülkeleri ile kıyaslandığında en alt seviyelerde olmasının, yatırım yapmak için çok büyük bir fırsat olduğunu vurguladı.

Sağlık yatırımlarının oluşturacağı büyüme ve daha yüksek üretkenlikleenflasyonla mücadeleye de katkı sağlayacağından söz etti. Sağlığa yatırımın bu yönüyle sosyoekonomik yüke karşı mücadele anlamına geldiğinin altını çizdi. Sağlık ekonomistlerinin hep tartıştığı, üretim harcaması mı yatırım harcaması mı konusuna enflasyonla mücadele açısından yaklaştı.

Daha Fazla Sağlık Kazanımı Daha İyi Ödüllendirme

Değer Temelli Sistemlere Küresel Bakış başlıklı konuşmasında Prof. Dr. Lieven Annemans, değer temelli fiyatlandırma için, daha iyi bir katma değer oluşturma ve daha fazla sağlık kazanımının mutlaka daha iyi bir ödüllendirme ile olacağını anlattı.

Kanıtların bazen yeterli ikna edicilikte olmayabileceğini vurgulayarak “paranın karşılığı” sorusunun bir eşik değer ihtiyacını doğurduğunu belirtti. Dünya Sağlık Örgütü’nün, kişi başına gayri safi yurtiçi hasılanın 1 ila 3 katı eşikler önerdiğini aktardıktan sonra, dünya deneyimiyle örnekler verdi.

Bitirirken de; değer bazlı fiyatlandırma tercih edilir ama eşik olmadan net ‘oyun kuralları’ olamayacağını, farklı sistemlerin ‘değerin değerini’ farklı şekilde yorumlayabileceğini ifade etti.

Paydaşlar Arasında Özellikle Hasta Katılımı

Bir diğer konuşmacı, yıllar önce Ankara Numune Hastanesi’nde mikro ölçekte (hastane) sağlık teknolojisi değerlendirme (HTA) örneğini uygulayan ve halen Health Technology Assessment International (HTAi) Başkanı olarak görev yapan Doç. Dr. Rabia Sucu idi. Uluslararası düzeyde yurtdışında ülkemizi temsil eden Dr. Sucu, aynı zamanda merkezi ABD’de bulunan küresel sivil toplum kuruluşu MSH (Management Sciences for Health) Sağlık Politikası ve Finansmanı Kıdemli Baş Teknik Danışmanıdır.

Değer ölçüm yöntemlerini aktardığı sunumunda; hastalar, sağlık profesyonelleri ile birlikte hizmet sunucular, satın alıcılar, ödeyiciler, politika yapıcılar, endüstri ve akademi alt başlıklarında 7 ana paydaş sıraladı. Değer ölçüm yöntemleri konusunda örnekler verirken, bu paydaşlar arasında özellikle hasta katılımına dikkat çekti.

İlaçların değerlendirilebileceği ortak değer kriterleri listesi de aktardı ve 23 alt başlıkta örnekledi. Bu kriterlerden en az 3 en fazla 7’sinin dikkate alınmasının altını çizdi. Bunların seçiminde ise; temel, anlaşılabilir, ölçülebilir, gereksiz olmayan (çakışma veya çift sayma), problemi yakalayabilecek en az sayıda ve bağımsız olunmasının uygun olacağını vurguladı. “Karmaşık olanı değil basiti tercih edin” tavsiyesi de çok değerliydi.

Sadece dünya deneyimi değil, Türkiye’de neler planlandığı ve yapıldığı hatta uygulama aşamasında olan projeler de gündeme getirildi. Yakın döneme kadar bu konuda üst düzey teknokrat olarak görev yapan sektörün yakından tanıdığı bir isimle, halen görevde olan yine bir üst düzey teknokrat, mevcut durum ve geleceğe yönelik vizyonlarını paylaştı. Dinleyenlerin ilgiyle izledikleri bu bölümde; dün, bugün ve  yarın için değer temelli fiyatlandırma değerlendirmeleri yapıldı. Hatta, yakın dönemde yurtdışında yapılan bir uluslararası toplantıda verilen örneklerin bir kısmından daha iyi bir noktada olduğumuz aktarıldı.

Dr. Mehmet Öz’ün Değer Temelli Sağlık Hizmetine Yaklaşımı

Bu arada, Panel sırasında da dile getirdiğim bir duyumu paylaşmak isterim. Seçilmiş ABD. Başkanı’nın Medicare ve Medicaid’in yönetiminden sorumlu yapacağını açıkladığı Dr. Mehmet Öz, pilot uygulamalarla değer temelli sağlık hizmetine aşamalı geçiş konusunda değerlendirmeler yapıyormuş. Dr. Öz, ABD’de hükümet görevine aday gösterilen ilk Türk kökenli isim oldu. Uygulama örnekleri de, değer temelli fiyatlandırma konusunda zaten uygulanmakta olan dünya deneyimine, sosyal sağlık sigortacılığı açısından kısa dönemde önemli katkılar sağlayabilecektir.

Toplantının açılış konuşmalarını yapan üst düzey bürokratların, Kalkınma Planı, Orta Vadeli Program Yıllık Program gibi resmi dokümanları dayanak gösterdiler. Genelde değer temelli sağlık hizmeti, özelde ise değer temelli fiyatlandırma için olumlu öngörülerde bulundular. Bu umut verici gelişmelerin, kısa sürede ve giderek artan kararlılıkla yürürlüğe girmesi, ülkemizdeki yenilikçi sağlık hizmetlerine gerçekçi yaklaşımın da bir göstergesi olacaktır.

Sadece girdi ve sadece sonuçlara dayanmayan, tam tersi yapılan müdahaleyle gerçekleşen sağlık durumundaki iyileşmelerin başarı göstergesi kabul edildiği değer temelli sağlık hizmeti yaklaşımı, yenilikçi sağlık hizmetlerinde bir kaldıraç etkisi görecektir. Sağlığa koruyucu ve geliştirici boyutuyla ele alan, hastalık oluşunca hastalıkların gerçekçi yönetimiyle gerçekleşen kazanımlar öne çıkacaktır. Kazanım odaklılıkta kişinin kendi sağlığını yönetmesi benimsenecektir. Ekosistemdeki tüm paydaşların ortak çabaları çözümü kolaylaştıracaktır. Sağlık finansmanında sürdürülebilirlik kaygıları azalacaktır.

Yenilikçi Tedaviler Fonu

2016 yılından bugüne, sürekli gündeme getirdiğim bir görüşü birkaç hafta arayla tekrar hatırlatmak istiyorum. Sosyal Güvenlik Kurumu’nun ilgili bir komisyonunda görevli olduğum dönemde savunmaya başladığım bu görüş, Yenilikçi Tedaviler Fonu kurulmasına ilişkindir. Yalnızca ilaç için değil, nadir hastalıklardan onkolojiye ve hatta öncelikli seçilebilecek kronik hastalıklara kadar, her türlü teşhis ve tedavide bu fondan yararlanılabilir. Memnuniyetle görüyorum ki, fon kurulması görüşü, sisteme yönelik fikri olan kara verici yetkin isimlerin de giderek desteğini alıyor.

Daha önce de vurgulamıştım; IQVIA tarafından hazırlanan Türkiye İlaç Sektörü Raporu 2023’de, 2018-2021 arasında Avrupa İlaç Ajansı (EMA) tarafından ruhsat onayı alan ilaçların, 2023 Ocak ayı itibariyle ülkelerdeki erişilebilirlik oranları karşılaştırılmıştı, buna göre Türkiye’de yenilikçi ilaca erişim oranı son dört yılda yüzde 20’den yüzde 6’ya gerilemiş, 2023 yılı itibariyle sadece 10 yenilikçi tedaviye erişim sağlanabildiği belgelenmişti (https://www.aifd.org.tr/wp-content/uploads/2023/12/IQVIA_TURKIYE-ILAC-SEKTORU_RAPORU_.pdf).

Sosyal sağlık sigortacılığı yani ülkemiz özelinde Genel Sağlık Sigortası primleri, sağlık finansmanının tek kaynağı olmamalıdır. Ne yazık ki böyle bir yanlış algı var, düzeltilmelidir. Prim sağlık hizmetlerinde tek finansman kaynağı değildir. Kaynak oluşturmada, çeşitlilik sağlanmalıdır. Kayıt dışılık azaltılmaya çalışılsa da, kaynak  oluşturmak için, prim ve prime destek olan vergiler yetmeyebilmektedir. Özellikle nüfus ve hastalık yapısındaki yaşanan değişiklikler sürdürülebilirlik sıkıntısını daha da artırmaktadır. Yenilikçi tedaviye erişimde, bu yetersizliğin daha da göze çarpar hale geldiği, yukarıda açıklanan raporda ifade edilmektedir. Dünya deneyiminde, ülkelerin kendi önceliklerine göre bu konuya farklı çözümler getirdiği bilinmektedir. İngiltere’de kurulan Kanser İlaçları Fonu (Cancer Drugs Fund-CDF) örneklenmektedir.

Amaç sağlıkla ilgili yeni vergi koymak asla değildir. Yeni bir vergi oluşturmadan da bu fon yapılandırılması rahatlıkla sağlanabilir. Sağlığa zararlı ürünlerden alınmakta olan vergilerin hesaplanacak bir bölümü buraya aktarılabilir. Hatta, bütçe kanununa eklenebilecek tanımlayıcı bir madde ile bile süreç hızlandırılabilir. Sağlık Bakanlığı’nın hastalık yüküne göre belirleyeceği alanlar yıllara göre seçilir. Kaynağı toplayan, harcayan ve denetleyen yapılar birbirinden ayrılarak, fonların kullanımına ilişkin geçmişteki kötü deneyimler gibi örnekler de önlenebilir.