Hastalık Yükü ve Sağlık Sigortacılığı

Hastalık Yükü ve Sağlık Sigortacılığı

Geçtiğimiz hafta, sistem rehabilitasyonunda yol gösterici olarak; 100.983 veri, 371 hastalık ve yaralanma kullanılarak  yapılan küresel ölçekte bir çalışmadan söz etmiştim; Küresel Hastalık, Yaralanma ve Risk Faktörleri Çalışması 2021. Bu hafta ise, bu bağlamda hastalık yükü çalışmalarından söz edeceğim. Hastalık yükü çalışmaları, kamu ve özel sağlık sigortacılığındaki karar vericilere, bir yandan mevcut modellerini güçlendirme diğer yandan da yeni model arayışlarında yol gösterici olabilecek özel araştırmalardır.

Chris Murray ve Alan Lopez

1990’lı yıllara kadar hastalıkların görülme sıklığı, ölüm ve hastalık verileri hesaplanarak hastalık yükü öngörülerinde bulunulabiliyordu. 1990’dan sonra Chris Murray ve Alan Lopez, farklı iki gösterge ile hastalık ve ölümlerin yükünü kullanarak farklı hastalıklarla ölümlerin farklı ülkelerde  kıyaslanmasını tavsiye ettiler. Gündeme gelen farklı iki gösterge, engelliliğe uyarlanmış yaşam yılı ile kaliteye uyarlanmış yaşam yılıydı.

1990’lı yılların sonunda, o dönemdeki görevim gereği, son yıllarda Dünya Sağlık Örgütü’nde çalışmakta olan bir ekip arkadaşımla birlikte, Türkiye’ye gelen Chris Murray ve Alan Lopez ile tanışmıştık. Hangi verilerle Türkiye’de bu çalışmanın yapılabileceğini konuşmuştuk. Zaten Ulusal Hastalık Yükü Türkiye Çalışması da 2000’li yılların ilk yarısında başlatılmıştı.

Ulusal Hastalık Yükü

Genel anlamda, belirli faktörleri dikkate alarak, hastalık ve sakatlıkların sosyal ve finansal maliyetinin  belirlenmesi süreci, hastalık yükü çalışması olarak bilinir. Merkezi yönetimde politika yapıcılar ve kaynak tahsisine karar verenler tercihlerini bu çalışmalara dayandırırlar.

Hastalık Yükü tahmini, 4 bileşenle yapılmaktadır; kaç kişi ölmüş, hangi nedenden ölmüş, ölüme ve/veya hastalığa ne sebep olmuş (risk faktörü), ne hasta yapmış? Hastalık yükünün ulusal düzeyde hesaplanması ise bu bileşenlerin ülke düzeyinde değerlendirilmesidir.

İşte tam bu noktada, hastalık yükü çalışmalarının sigortacılıkla ilişkisi gündeme gelmektedir. Bilindiği gibi, sigortacılık bir risk paylaşımıdır. Sağlık sigortacılığı risk değerlendirmesinde; kaybedilen yaşam yılları ve sağlıklı yaşam beklentisi gibi sağlık ekonomisi parametreleri önemlidir. Kamu veya özel sağlık sigortası karar vericilerinin, hastalık yükü çalışmalarını dikkate almalarında yarar vardır. Hatta kamu ve özel sağlık sigortacılığının birlikte yapabileceği işbirliği alanları da bu yolla belirlenebilir.

Engelliliğe Uyarlanmış Yaşam Yılı

Hastalık yükünün hesaplanmasında temel gösterge, uluslararası literatürde Disability-adjusted life years (DALYs) olarak bilinen engelliliğe uyarlanmış yaşam yılıdır. Bunu hesaplamak için erken ölümle kaybedilen yaşam yıllarını ve engellilikle geçirilen yaşam yıllarını hesaplayarak toplamamız gerekir.  

Basit bir örnekle açıklamak isterim. Erken ölümlere bağlı olarak kaybedilen yılların hesabında, ölüm sayıları ve standart beklenen yaşam süreleri dikkate alınır. Varsayalım ki, toplumda beklenen yaşam süresi 75 yıl olsun. Kişi 50 yaşında herhangi bir kronik hastalık teşhisi almış ve bu nedenle 70 yaşında ölmüşse bu erken ölüm nedeniyle kaybedilen 5 yıl anlamına gelir. Öte yandan sakatlığa veya tam olarak sağlık ve iyilik halinden kayba bağlı kaybedilen yıl 70-50= 20 yıldır.

DALYs ise  hastalık, sakatlık veya erken ölümlerin toplamdır. Gelin bu basit örnekte, 70 yaşında ölen kişiye 50 yaşında kronik hastalık teşhisi aldığını hatırlayarak kronik hastalıkla geçirilen yaşam yılının 20 yıl olduğunu bir yere kayıt edelim. Kişinin ortalama yaşam süresinden önce öldüğü yıl sayısının da 5 yıl olduğunu hatırladığımızda, 20+5=30 olarak DALYs değerine ulaşırız. İşte bu değer, herhangi bir sağlık müdahalesinin toplumdaki etkisinin kıyaslanmasına imkan verir. Zaten, sigortacılık açısından dikkate alınması gereken tam da budur.

Hatırlanacağı üzere, özellikle hayat sigortacılığında kullanılan hayat tabloları zaten, yaşama ve ölüm istatistiklerine göre elde edilen sonuçlardan, her yaşta bir yıl içerisinde kaç kişinin hayatta kalacağının, kaç kişinin öleceğinin öngörüldüğü tablolardır. Bu iki veriyi birlikte düşünmek, sağlık sigortacılığında yeni poliçe geliştirmede kullanılabilecek temel noktalardan biri olabilir.

Küresel Hastalık, Yaralanma ve Risk Faktörleri Çalışması 2021

Başlarken sözünü ettiğim Küresel Hastalık, Yaralanma ve Risk Faktörleri Çalışması 2021 adlı araştırma, 2010 ile 2021 arasında bu sonuçların paylaşıldığı bir analizdir.

17 Nisan 2024’de Lancet’te yayımlanan makaleyle, Küresel Hastalık Yükü Çalışması 2021’in hastalık ve yaralanma yaygınlığına ilişkin yeni bulguları yayımlanmıştır. Makalede, hayatı kısaltan hastalık ve yaralanmalar, farklı nedenlerden kaynaklanan hastalık yükünün zaman içinde nasıl değiştiği irdelenmiş, bunların ülke ve bölgeler arası farklılıkları gösterilmiştir.

Bu bulgulardan sadece engellilikle yaşanılan yıllar ve doğumda sağlıklı yaşam beklentisi ile ilgili olan sonuçları sunmak isterim;

  • 2021’de tüm yaş ve cinsiyetlerde, engellilikle yaşanılan yılların ilk üç nedeni bel ağrısı, depresif bozukluklar ve baş ağrısı bozuklukları olarak tespit edilmiştir,
  • Doğumda sağlıklı yaşam beklentisi 2010’da 61,3 yıldan 2021’de 62,2 yıla yükselmiştir.

Hastalık Yükü Sigortacılık İlişkisi

Tüm bu rakamların detaylarına girmeksizin, varılmak istenen öz şu olmalıdır; hastalık yükü çalışmaları sigortacılıkla çok yakın ilişki içindedir. Sigortacılığın risk paylaşımı olduğu gerçeğinden hareketle, hastalık yükü çalışmalarından özellikle de ulusal hastalık yükü güncel verilerinden yola çıkarak, sağlık sigortacılığında risk değerlendirmesini doğruya en yakın noktadan öngörmek mümkündür. Kamu veya özel sağlık sigortası karar vericilerinin bu yaklaşımı gözden uzak tutmamalarında büyük yarar vardır. Özelde yeni üretilen poliçelerden, genelde sunulmuş poliçelere kadar tüm ürün yelpazesinde hastalık yükü çalışmalarının değerlendirilmesinde yarar olacaktır. Bu değerlendirmelerin bazı özel durumlarda, kamu ve özel sağlık sigortacılığı sorumluluk dağılımında bile rol paylaşımı için anahtar olabileceği gözden uzak tutulmamalıdır.

Sağlık Sistemlerinde Rehabilitasyon

Sağlık Sistemlerinde Rehabilitasyon

Yaşlanan nüfus, ülkelerin gelişmişlik düzeyine paralel olarak sağlık sistemlerinde sürdürülebilirlik kaygılarını da arttırmaktadır. Bu durumda, ülkeler  önlemler almakta hatta adeta toplumsal baskılarla zorlanmaktadır. Öte yandan, yenilikçiliğin tetikleyicisi olan dijital teknolojiler, alışılmış tıbbi yöntemlerden uzaktan hastalık takip ve tedavisine ilişkin müdahalelere geçişi hızlandırmaktadır. Hızlanan geçiş, kamu ve özel sağlık sigortaları geri ödeme politikalarında değişiklikler yapmayı zorunlu hale getirmektedir.

Uzaktan  Sağlık Hizmetleri de Artık Ödenecek

Ülkemizde, uzaktan  sağlık hizmetleri sunumuna ilişkin Sağlık Bakanlığı mevzuatının 2 yılı aşkın bir süre önce yürürlüğe girdiği hatırlardadır. 21 Nisan 2024 yani dün yayımlanan Resmi Gazete’de, uzaktan  sağlık hizmetlerinin Genel Sağlık Sigortası geri ödeme listesine alındığı yer aldı. Uzun süredir beklenen bu düzenleme için emeği ve katkısı olan herkese teşekkürler. Ama bir konuyu altını çizerek vurgulamakta yarar var; SUT kapsamında yapılacak bu geri ödemenin, en kısa sürede, sahibinin kim olduğuna bakılmaksızın tüm sağlık kurumlarında geçerli olmasına yönelik düzenlemeyi sektör paydaşları sabırsızlıkla beklemektedir.

Sağlıkta Akıllı Ev

Yaşlanan nüfusumuz için bu teknolojik yeniliklerin önemi daha da artmaktadır. Aslında, tüm bu süreç bir yerde paradigma değişikliğinin de habercisi olmaktadır. Sigortalılarının sağlık durumları veya hastalıklarının uzaktan takiplerine ilişkin yeni nesil bir ürün, geçtiğimiz yıl tanıtılmıştı. Bir özel hastane ve bir özel sigorta şirketi ortak ürünü olarak geliştirilen bu poliçe benzeri ürünler, çok kısa sürede daha da yaygınlaşacaktır. Sağlık sektöründe, yaşlanan nüfus özelinde de, kablosuz iletişim ağları ve vücuda yerleştirilen cihazlarla takip ve tedaviler, ters giden bir durumda ise belirlenmiş hasta yakınına uyarı gitmesinin artık neredeyse rutin hale geldiği uygulamalar zaten yakından izlenmektedir. İşte, bugünlerde yaşanmakta olan bu süreç, dünyadaki benzeri örnekleri gibi, paradigma değişikliklerinin öncüleri olarak ülkemiz özel sağlık sektöründe de kendini göstermektedir.

İzleme sistemleri sağlık alanında giderek “sağlıkta akıllı ev”e kadar varan uygulamalara dönüşecek, oluşan yeni sistemle kişinin sağlık durumu özellikle yaşlılıkta takip edilebilecek, uzaktan yönetilerek kronik hastalıklardaki sağlık ihtiyaçlarına göre uyarlanabilecektir.

Kulağa çok hoş gelen ve bir kısmı uygulanan bu sistemin yaygınlaştırılmasında dijitalizasyonun maliyetine odaklanılmasını şimdiden düşünmekte yarar olacaktır. Maliyetlerin sadece özel sigortalılar tarafından üstlenilmesi yerine, hastalık yüküne göre uygun görülen öncelikli alanlarda kamusal kaynaklarla desteklenmesi bu başlıkların en önde geleni olacaktır. 21 Nisan 2024 tarihli Resmi yayımlanan SUT kapsamında geri ödemenin bu kamu desteğinin habercisi olduğunu düşünüyorum. Böylelikle ulaşılabilirlik artacak, sigortacılıktaki risk paylaşımı mantığıyla düşünüldüğünde, sigortalı sayısının artışına paralel olarak zaman geçtikçe primler de azalacaktır. Zaten, kamu kaynaklarının kamu sağlığına kullanılmasının toplumsal yarar açısından  önem düzeyi tartışılamaz.

Fırsat Penceresi Kapanıyor mu?

Yaşlıların sistemden ne kadarlık bir büyüklük yani ne kadarlık bir nüfus oranı ile yararlanabilecekleri konusu ise ayrıca önemlidir. Çok değil bundan sadece 25 yıl önce TÜSİAD tarafından 1999 yılında yayımlanan Türkiye’nin Fırsat Penceresi-Demografik Dönüşüm ve İzdüşümleriRaporu’nda;

“65 yaş üstü kişi sayısı ve toplam içindeki payı önümüzdeki 20-30 yılda olağanüstü bir hızla artacaktır. 1990 yılında 65 yaşın üstündeki nüfusun yüzde 4.5’u iken 2025’te bu oran iki katına, yani yüzde 9’a çıkmış olacaktır.”

TÜİK verilerine göre yaşlı nüfusun toplam nüfus içindeki oranı 2022 yılında yüzde 9.9 olarak belirtilmektedir. Yani TÜSİAD 1999 Raporu projeksiyonunda ifade edilen oran, 3 yıl kala yaklaşık yüzde 10 aşılmış durumdadır. Bu durum, ülkemiz için fırsat penceresinin artık kapandığını hatta hızla yaşlanmakta olduğumuzu açıkça göstermektedir.

Sistem Rehabilitasyonu

Bir başka konu da, yenilikçi uygulamaların yaşlı nüfusun tamamının bu teknolojileri kullanabilmesini gerektirmesidir. Tam bu noktada, Dünya Sağlık Örgütü’nün 2023 yılında yaptığı iki ayrı toplantıda, sağlık sistemi ile ilgili olarak alınan kararlarını hatırlamakta doğru olacaktır.

Bunlardan ilki, her yıl üye ülke Sağlık Bakanları ve ekipleri ile birlikte Mayıs ayında yaptığı Dünya Sağlık Asamblesi’dir. Diğeri, 10-11 Temmuz 2023 tarihlerinde gerçekleşen 3. Küresel Rehabilitasyon 2030 Toplantısı’dır.

Yetmiş Altıncı Dünya Sağlık Asamblesi’nde “Sağlık Sistemlerinde Rehabilitasyonun Güçlendirilmesi” kararı verilmiştir. Rehabilitasyon 2030 toplantısında da, rehabilitasyona ihtiyacı olan herkesin kaliteli, zamanında ve uygun fiyatlı hizmet aldığı bir sağlık sistemi öngörülmektedir. 21’i aşan sayıda ülke yetkilisinin deneyimlerini aktardığı Rehabilitasyon 2030 Raporu’nda ise bu konuda 5 yeni teknik araçtan söz edilmektedir.

Bunlardan ilki, sağlık sistemlerinde tüm hizmet sunum düzeylerinde rehabilitasyonun planlanması, bütçelenmesi ve entegrasyonunu kolaylaştırmak için kanıta dayalı müdahalelerin özetlendiği temel bir referans doküman oluşturulmasıdır.

İkincisi, rehabilitasyon sürecine yönelik iş gücü verilerinin toplanması, analizi, yorumlanması için sektörler arası işbirliği ve paydaşların katılımını  teşvik eden iş gücü değerlendirme kılavuzu hazırlanmasıdır.

Üçüncü teknik araç, rehabilitasyon araçlarına yönelik bir veri seti oluşturularak sağlık kuruluşlarının entegrasyonunu ve toplanan verilerin standart göstergelerle  yorumlanmasıdır.

Dördüncüsü, acil durumlara hazırlık, müdahale ve dayanıklılıkta rehabilitasyonun güçlendirilmesiyle daha iyi bir entegrasyon için yapılabileceklerin belirlenmesidir.

Beşinci ve son araç ise rehabilitasyona yönelik finansman düzenlemelerini optimize etmektir.

Özgün Yol Haritası

Aslında tüm bu araçlar, yaşlılık özelinde olduğu gibi, her türlü sağlık sistemi rehabilitasyonu için de özgün bir yol haritasının ana basamakları olarak kullanılabilir. Genelde sağlık finansmanı ve özelde de sağlık sigortacılığı bu kapsamda düşünülebilir. Mevcut sistemi güçlendirmek için veya yeni model arayışlarında bu yol haritası bir şablon olarak kullanılabilir.

Sistem rehabilitasyonunun verilerle nasıl desteklenebileceği konusunda yol gösterici olan, 100.983 veri kullanılarak 371 hastalık ve yaralanma için yapılan küresel ölçekte bir çalışma bulunmaktadır. Bu çalışma, sağlık sigortacılığı risk değerlendirmesinde çok önemli olan; kaybedilen yaşam yılları, engelliliğe göre düzeltilmiş yaşam yılları ve sağlıklı yaşam beklentisi gibi sağlık ekonomisi parametreleriyle değerlendirmeyi içermektedir. Gelecek hafta aktarmayı planladığım bu sağlık ekonomisi parametreleri, kamu ve özel sağlık sigortacılığında karar vericilere, mevcut modellerinin güçlendirilmesi veya yeni model arayışlarında, daha sağlam öngörüler için yol gösterici olabilecektir.

Sağlıklı Yaşam, Sigortacılık ve  Dijital Teknolojiler

Sağlıklı Yaşam, Sigortacılık ve  Dijital Teknolojiler

Son yazımda, sigortacılıkta dijitalleşmenin getirebileceği kolaylıklar başlığı altında bazı paylaşımlarda bulunmuştum. Bu hafta, konuyla ilgili 2024 yılında OECD Sigorta ve Bireysel Emeklilik Komitesi Raporu’ndan ana başlıkları değerlendirmelerinize sunacağım.

Model Arayışları

OECD ülkelerinde ortalama yaşam sürelerinin uzamasına karşılık tedavi ve bakım maliyetlerinin artışı sigortacılarını da yeni model arayışlarına yöneltmektedir. Sağlıklı yaşam alışkanlıklarının gelişimi ve sağlığa zararlı risk faktörleriyle kalıcı mücadele yollarının kamu politikaları olarak benimsenmesi bu arayışların en sağlam destekçileri olmuştur. Tüm bu destekler, dijital yenilikçi yaklaşımlarla daha da güçlenmektedir. Böylelikle kişinin yaşamı kolaylaştırılırken, sağlık harcamaları da daha öngörülebilir biçimde yönetilebilmektedir.

Koruma, tarama ve yönetim temelinde yürütülen bu model arayışları; risk değerlendirme, rehberlik, bilgilendirme, tanı koyma, tedavi, takip ve koordinasyon alt başlıklarında özetlenebilir. Alt başlıkların her biri yenilikçi müdahelelere odaklanmaktadır.

Öte yandan orta ve uzun dönemde  takip gerektiren (kronik) hastalıkların, sağlık harcamaları ve sigorta primleri üzerindeki yükü gün geçtikçe artmaktadır. Bazı araştırmalara göre, bu oran sağlık harcamalarının yüzde seksenini aşmış durumdadır.

Sağlıklı yaşamı tehdit eden faktörlerin yönetimi ve daha iyi bir yaşam tarzı tercihini teşvik eden araçların başında yenilikçi dijital teknolojiler gelmektedir.

Bu kapsamda, giyilebilir ve mobil teknolojilerden sensörlerle kullanıcı  aktiviteleri takibine kadar geniş bir uygulama alanından söz edilebilir. Hatta bazı uygulamalar, yapay zeka yoluyla büyük veri analizi yaparak kişisel sağlık risklerinin saptanmasını bile sağlamaktadır. Böylelikle, kişiler kendi sağlıklarını yönetmekte ciddi bir deneyim kazanmaktadır.

OECD 2014 Raporu

Yenilikçi dijital yaklaşımlar, OECD’nin bu yıl yayımladığı “Digital Tools for Health and Wellness in Insurance” Raporu’nda sigortalılarda gerçekleşen davranış değişiklikleriyle birlikte aktarılmaktadır.

Rapor’a https://www.oecd.org/publications/digital-tools-for-health-and-wellness-in-insurance-d3764184-en.htm adresinden ulaşılabilir.

OECD Sigorta ve Bireysel Emeklilik Komitesi’nin çalışma programı kapsamında hazırlanan Rapor’da paydaşlara yönelik anket girdilerinden de yararlanılmıştır.

Raporda, sigortalıların sağlıklı yaşamlarını güçlendirmek için sigorta sektöründeki dijital araçların gelişimi gözden geçirilmektedir. Çok çarpıcı bir ifadeyle, bu araçların kazan-kazan fırsatı  sağladığını vurgulamaktadır. Çünkü, bir yandan poliçe sahiplerine daha iyi sağlık,  sigortacılara da daha yönetilebilir bir tazminat süreci fırsatı doğmaktadır.

Rapor, ayrıca; veri kalitesi, güvenliği, riskleri, mahremiyeti gibi konularda karar vericilere bir çerçeve de sunmaktadır.

Davranış Değişiklikleri

Sigortalı davranışını etkilemeye yönelik prim indirimleri gibi bazı ödüller, hatta bazı motive edici müdahaleler olabilmektedir.

Böylece sigortalılar; sağlıklı yaşamlarını desteklemek üzere tasarlanmış dijital araçlarla sağlık risklerine karşı bir yandan  korunmakta bir yandan da izleme değerlendirme süreçleriyle takip edilmektedir.

Sigortacılar da sigortalılarına bu kapsamda içeriği daha genişletilmiş sağlık koruması önerisinde bulunabilmektedir. Bu içerikte bir poliçe teklifi sunmak, dijital ekosistemden en üst düzeyde faydalanma hedefini beraberinde getirebilecektir.

Gelinen noktada; bazı teşvik mekanizmalarıyla sigortalı davranışlarındaki değişiklikler desteklenmektedir. Sağlıklı yaşam tarzları ve poliçe sahiplerinin önlenebilir risklerini dikkate alan yaklaşımlar bu desteklerin temelinde yer almaktadır.

Sonuç olarak;

            1.         Sağlık sigortacılığında yenilikçi teknolojilere dayalı yapılar geliştirilmekte,

            2.         Sigortacılığı teşvik edecek dijital araçlar yaygınlaştırılmakta ,

            3.         Sigortalılar kendi sağlıklarını koruma amaçlı olası teşvik/ödül/indirimlerle desteklenmekte,

            4.         Sağlık primleriyle teminat yapılarında uygun ayarlamalar yapılmakta,

            5.         Daha iyi sağlık kazanımları elde etmek için kişilerin davranışlarını değiştirmeye yönelik müdahaleler hedeflenmekte,

            6.         Sigortalı kişisel sağlık bilgilerinin mahremiyeti ve veri güvenliği daha fazla önemsenmekte,

            7.         Sağlıkla ilgili mobil uygulamalarla veri paylaşımındaki zorluklara yoğunlaşılmakta,

            8.         Düzenleyici tedbirlerle sigortalıların zarar görmemesine ilişkin esneklikler üzerinde çalışılmaktadır.

Ekosistem Yaklaşımı

Özetle, daha sağlıklı yaşam için sigortacılık ve dijital araçlarda, kamu ve özel sağlık sigortacılığının değerlendirmesine sunmak istediğim başlıkları şöyle sıralamak istiyorum;

            1.         Ekosistem yaklaşımıyla, sigortacı ve sigortalıların kazanımları en üst düzeye çıkarılması hedeflenmelidir,

            2.         Sigortacılar ve sigortalılar sağlıklarını korumak ve geliştirmek için dijital araçları kullanmayı arttırmalıdır,

            3.         Global deneyimler, pilot projelerle ülkemiz koşullarında kamu ve özel sağlık sigortalarında uygulamaya konulmalıdır,

            4.         Dünyada kamu sağlık sigortacılığında bile örnekleri artmaya başlayan sağlıklılığı  teşvik edici ödüllendirme mekanizmaları yaygınlaştırılmalıdır,

            5.         Yenilikçi çözümlere ağırlık vererek veri kalitesi ve güvenliğinde hızla kamusal düzenlemeler yapılmalıdır,

            6.         Sağlık sigortaları, dijital ekosistem yoluyla, kronik hastalık yönetiminde bütüncül yaklaşıma öncelik vermelidir. Hastalıklardan korunma ve önlemenin etkilerinin başında, sağlıklı insanların daha fazla üreteceğini vurgulamak gerekir. Bu etkiye yönelik yapılabilecek en belirgin müdahale başlığı, ekosistem yaklaşımıyla ulaşılabilirliğin arttırılmasıdır. İşte tam bu noktada, OECD Raporu’nda altı çizildiği gibi, dijital teknolojilerin gelecekte, sağlık sigortacılığının da tetikleyicileri arasındaki  vazgeçilmez yerini karar vericilerin asla unutmamasında çok yarar olacaktır.

Geleceğin Sağlığı İçin Stratejik Düşünme

Geleceğin Sağlığı İçin Stratejik Düşünme

Bu hafta gelecek ve sağlık başlığına yönelik değerlendirmeler yapmaya devam edeceğim. Sağlık hizmetinin kendine özgü özellikleri, bazen sınırlayıcılıklar taşıyor olabilir. Hizmetin doğasında olan bu sınırlayıcılıklardan yola çıkarak, geleceğin sağlığında kişiyi (hasta) merkeze alan politikalar geliştirilmelidir.

Stratejik Düşünme Gereği

Geleceğin sağlığı için stratejik düşünmek gerektiği, son dönemlerde konuyla ilgili yayınlarda hep ana fikir olmaktadır. Diğer sektörlerde olduğu gibi, geleceğin sağlığı, işbirliği ve ortaklıklara dayanmaktadır. Bu kapsamda; seçenekleri genişletmek ve  geliştirmek için sadece iç paydaşlarla katılımcı yönetim ve ekip çalışmasına odaklanmak yetmemektedir. Aynı zamanda dış paydaşlar hatta rakiplerle birlikte öğrenen ve işbirliği yapan yapılar hedeflenmektedir. Son yıllarda giderek yaygınlaşan  sağlıkta dijital ikiz yaklaşımı bile, paydaşlar arasında işbirliğiyle yürünecek bir yol olarak gösterilmektedir. Böylelikle, sağlık hizmeti sunumunu dönüştürme ve daha sağlıklı bir insan dünyasına katkıda bulunma potansiyeline ortaya çıkmaktadır.

Böylelikle tutarlılık ve yenilikçiliğin daha hızlı gelişeceği vurgulanır. Birlikte çalışan paydaşlar sayesinde politika değişikliklerinin katılımcı bir altyapıyla kurularak güvenilir olması sağlanmaya çalışılır. Özellikle sağlık sektörü gibi birden çok mesleğin bir arada hizmet vermek  zorunda olduğu sektörlerde bu gibi konular gelecek tasarımında öne çıkmaktadır.

HIMSS kısaltmasıyla bilinen, Healthcare Information and Management Systems Society adlı yapılanma, her yıl geniş katılımlı kongre düzenlemektedir. Türkçe’deki karşılığı Sağlık Bilgi ve Yönetim Sistemleri Topluluğu (Derneği) olarak söylenebilecek bu yapının 2024 yılı kongresi geçtiğimiz haftalarda tamamlandı. Gelecek yıl Mart ayının ilk günlerinde, Las Vegas’ta düzenlenecek kongresine, “Creating Tomorrow’s Health” başlığı seçilmiştir. Gerçekten de, geleceğin sağlığı için kafa yormak, tartışmak ve değerlendirmelerde bulunmak, artık sağlığın her alanında odaklanılan alan olmaktadır.

Gelecek Tasarımına Yönelik Fırsatlar

Aslında, hasta olmadan sağlıklı kişiler, hasta olduktan sonra da hastalar ve onlara hizmet eden yapılar için gelecek tasarımı çok önemli olmaktadır. Konunun; ister finansman, ister hizmet sunumu, ister tedarik, ister kural koyucu tarafında olunsun, bu tasarım işin olmazsa olmazıdır.

Tasarım sürecinde sağlık hizmetlerinde öne çıkan bazı kavramları hatırlatmakta yarar olacaktır. IQVIA adına Murray Aitken, Deanna Nass ve Julia Kern tarafından hazırlanan bir rapor, yenilikçilik ve hasta katılımına ilişkin verilerle birlikte bu konuya değinmektedir.

Belki de geleceğin sağlığı için değinilen bu başlıklar, sağlık kurumlarının gelecek ile ilgili tasarımlarında onların fırsatları bile olabilecektir. Bunlar; sağlık veri platformları, çeşitlilik sağlanması, dijital teknoloji kullanımı ve sürdürülebilirlik alt başlıklarında özetlenebilir.

Sağlık veri platformları oluşturulması, işin başlangıç noktası olabilir. Veri platformları sağlık hizmetinde hedeflenen değerin belirlenmesi, izlenmesi ve değerlendirilmesinin ana bileşenidir.  Özellikle, değer oluşturma ekosistemi içindeki tüm paydaşlara faydalı veri üretimi için altyapı oluşturulmasında ölçülemeyecek düzeyde fayda olacaktır. Çünkü oluşan veriler, daha iyi hasta kazanımlarına yol açabilecek, hatta stratejik ortaklıkların temelini bile atabilecektir. Bu alanda, özellikle; verilerin günlük operasyonlarda kullanım sorunlarının çözülmesine ilişkin yönetişim modelleri oluşturulması, mahremiyet ve bağlantıların yönetimine dikkat edilmelidir.

İkinci fırsat, çeşitliliklerin sağlanması olabilir; bu sayede farklı hasta yolculuklarını yakalamak, katılımda daha az temsil edilen ayrıca da yetersiz hizmet alma riski olan kişi ve hastalar için olumlu sağlık kazanımlarında sosyal yardım programları uygulanabilir.

Dijital teknoloji kullanımıyla, etkileşim ve erişimin kişiselleştirilmesi bir başka fırsat penceresi olabilir. Geleceğin teknolojik eğilimlerinden oluşan start-up projeleriyle desteklenebilecek bu kullanım, kişi veya hastaya verilen sağlık hizmetlerini iyileştirme, algoritmalarının tasarım ve gelişimi için kullanılabilir. Giyilebilir cihazlar, genomik, Al (yapay zeka) gibi dijital sağlık araçları bu kapsamda verilebilecek birkaç örnektir.

Finansal sürdürülebilirliğin korunması, büyümenin kalıcılaşması, koşullara uyum sağlama gibi başlıklarda katılımı dinamik hale getiren operasyonların oluşturulması da gözden uzak tutulmaması gereken son fırsat alanı olarak sıralanabilir.  

Sigortacılıkta da Yapay Zeka

Her alanda, geleceğe yönelik olarak yapay zeka ile ilgili yoğun çalışmalar yürütülmektedir. Görüldüğü gibi sağlık alanı geleceğe ilişkin bu çalışmaların yoğunlaştığı alanlardan biridir. 

Aslında yapay zeka ile ilgili olarak sigortacılık alanında da bazı görüşler öne çıkmaktadır. Örneğin, EY Küresel Sigorta Görünümü 2024 Raporu, yapay zekanın sigorta sektöründe kullanımına yönelik bazı tespitleri içermektedir.

Raporda, sigorta şirketlerinin güvenlik ve tasarruf açıklarını azaltmak ve yeni müşteri taleplerini karşılamak için üretken yapay zekadan (Gen AI) yararlanabileceği belirtilmektedir. Güven faktörünün ön plana çıktığı ifade edilerek, bu güveni sağlayan sigorta şirketlerinin daha sadık müşteriler kazandığı, bunun yanı sıra karlılıklarını da artırdığı belirtilmektedir. Böylelikle, paydaşlar ve yasal düzenleyiciler ile verimli ilişkiler yürütebileceğinden de söz edilmektedir. Tüm bu yaklaşımlar, geleceğin sağlığını stratejik bir yaklaşımla öngörmenin önemini vurgulamaktadır. Geleceği yarın gibi yakın düşünerek, bugünden iş listesi oluşturmaya başlamak, tıpkı sağlık dışı alanlar gibi sağlıktaki yapılar için de gereklidir. Böylelikle, ortalamanın üzerinde değer oluşacak ve bu değer kurumları rakiplerine karşı daha farklı bir konuma taşıyacaktır.

Sağlıkta Gelecek Öngörüleri

Sağlıkta Gelecek Öngörüleri

The Economist geçtiğimiz yıl yayımladığı çalışmasında, sağlık harcamalarının iki yıllık düşüş sonrası 2024 yılında dolar bazında yüzde 6,1, reel olarak ise yüzde 1,1 artacağını ifade ediyor. İlaç harcamalarının yüzde 6,5 olacağını, sektörde üretim standartları ve pazara giriş ile ilgili yeni düzenlemeler bekleneceğini belirtiyor.

Değişik kaynaklardan sağlıkta gelecek öngörülerini taradığınızda, karşınıza çok farklı olmayan başlıklar çıkmaktadır. Bu hafta, bu ana başlıklarla, onların alt bileşenlerini sağlık açısından değerlendireceğiz.

2050’DE DÜNYAYA LİDERLİK YAKLAŞIMI

Graz Tıp Üniversitesi Öğretim Üyesi Karine Sargsyan, Dünya Sağlık Örgütü Yönetim ve Finans Direktörü Dr Tamás Landesz ile Harvard ve London School of Economics’te liderlik konusunda önde gelen isimlerden olan Sangeeth Varghese; Future Intelligence başlığıyla, 2050’de Dünya: Hükümetlerin, Yenilikçilerin ve İşletmelerin Daha İyi Bir Gelecek Yaratmasını Sağlamak adlı bir kitap yayımladılar.

Kitap, sağlık, enerji, ulaşım, iletişim, eğlence ve iklim değişikliği gibi çeşitli sektörleri farklı geçmişlere sahip küresel liderlerin ve vizyonerlerin bakış açılarından ele alarak 2050’de dünyanın geleceğini araştırmış. Kitaba açık erişim mümkün; https://link.springer.com/book/10.1007/978-3-031-36382-5

“Geleceğin Akıllı Liderleri” için 3 ilke sıralanıyor; bilimsel okuryazarlık, global bilinç, işbirliğini teşvik.

Bilimsel okuryazar kavramıyla, doğrusal yerine üstel düşünce (exponential) gücüyle hızlı değişimin etkisini fark etmek ve geleceği şekillendirmek için önleyici davranmak öne çıkmaktadır.

Global bilinç kapsamında, kalıcı çözümler için ekosistem yaklaşımıyla yaşamın her bir parçasının karşılıklı etkileşiminden söz edilmektedir.

İşbirliğini teşvik için, yenilikçilik amacıyla birbirleriyle ilgisiz bile görülse, karşılıklı anlayışın önündeki engelleri kaldırabilecek yeteneklerin desteklenmesi anlatılmıştır.

SAĞLIK HARCAMALARI NEREYE?

Tüm bu gelecek öngörülerini, sağlık harcamalarının hızlı artışına yönelik bilinen gerçekleri vurgulamak için paylaştım. Çünkü son verilerle yapılan çalışmalar bunu daha da zorunlu kılmaktadır.

The Economist geçtiğimiz yıl yayımladığı çalışmasında, sağlık harcamalarının iki yıllık düşüş sonrası 2024 yılında dolar bazında yüzde 6,1, reel olarak ise yüzde 1,1 artacağını ifade ediyor. İlaç harcamalarının yüzde 6,5 olacağını, sektörde üretim standartları ve pazara giriş ile ilgili yeni düzenlemeler bekleneceğini belirtiyor. Bir yandan yapay zekaya (AI) yapılan yatırımlarla dijital sağlık alanı gelişirken, diğer yandan düzenleyici otoritelerin veri erişimi, mahremiyet ve yapay zeka etiğine ilişkin incelemelerinin artıracağından söz ediliyor.

ABD Enflasyonu Azaltma Yasası, yaşlılar için bir kamu sağlık sigortası programı olan Medicare ile ilaç fiyatlarının müzakere edileceği bir süreç başlatıyor, ilk sonuçların 2024 sonbaharında paylaşılacağı konuşuluyor. Avrupa Birliği’nde de, farmasötik paket ile çeşitli düzenleyici engeller getirilmesi planlanıyor ancak bu düzenlemelerin ilaç fiyat artışına engel olamayacağı söyleniyor.

Bu arada, tüm dünya ülkelerinde yaşlı nüfus artışı giderek daha fazla önem kazanıyor. Örneğin, Amerika Birleşik Devletleri’nde 65. yaş gününü kutlayanların sayısı 2024’te 4,4 milyon kişiye ulaşacak.

Sağlık çalışanlarının dünyanın çeşitli yerlerindeki eylemleri, yükselen enflasyon, tatmin edici olmayan ücret artışları ve tükenmişlik gibi sorunlarının çözüm bulunamayan artışı da dikkate değer bir noktaya ulaşmış durumda. Aslında, tükenmişlik sendromu gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin tamamı için geçerli olmaya devam edecek gibi gözüküyor.

EV ÖDEVLERİ

İşte tüm bu veriler alt alta yazıldığında, ister kamuda ister özel sektördeki sağlık politikalarına karar veren ve yatırım yapanların daha sürdürülebilir iş modelleri için kafa yormaları gerekecek.

Pictet Group ve Kopenhag Gelecek Araştırmaları Enstitüsü Megatrending: Önümüzde Fırsatlar Raporu hazırladı ve web ortamında açık paylaşıma sundu.  (https://www.pictet.com/us/en/corporate-news/megatrending-opportunities-ahead-study), Rapor’da 6 ana başlık ve 21 alt başlıkta hazırlıklı olunması tavsiye ediliyor.

Raporun ana başlıkları; toplum, çevre, teknoloji ve bilim, küresel yönetişim, demografi ve ekonomi. Kendi koşullarına uygun olarak, tüm ülkeler ve tüm paydaşlar, Rapordan yeterince kapsayıcı ev ödevleri çıkarabilir.

I-Toplum

1.Sağlığa odaklanın

2.Artan eşitsizlikler

3.Bireyselleştirme ve güçlendirme

II-Çevre

4.Çevresel kalite

5.İklim değişikliği

6.Kaynak kıtlığı

7.Biyolojik çeşitlilik ve ekosistem hizmetleri

III-Teknoloji ve Bilim

8.Sanallaştırma ve kayıt altına alma

9.Yapay zeka ve bilgi işlem gücü

10.Daha fazla birbirine bağlılık

11.Yaşam bilimleri ve uygulamaları

12.Yeni malzemeler

IV-Küresel yönetişim

13.Jeopolitik gerilimler

14.Küreselleşme

V-Demografi

15.Nüfus artışı ve göç

16.Nesil değişimleri

17.Kentleşme

VI-Ekonomi

18.Ekonomik büyüme

19.Ticarileştirme

20.Hizmet ekonomisi

21.Uzmanlaşma ve karmaşıklık

Rapor; kaynak kıtlığı, küreselleşme, hizmet ekonomisi gibi üç eğilimden her birinin nedenlerini, mevcut durumunu ve yatırım yapılabilir fırsatlarını da ortaya koymaktadır. Örneğin, kaynak kıtlığı, enerji-su-hammaddelere olan talep gibi nedenler, kaynaklar üzerinde baskı oluşturarak tüketici davranışı, iş kararları ve politika tercihlerini değiştirebiliyor. Örneğin, küreselleşmenin artık tek tip olmadığı, sosyal ve ekonomik açıdan karşılıklı bağımlılığın arttığı vurgulanıyor.

Kamu ve özel sektörün politika belirleyicilerine, yatırımcılarına, hizmet sunucu ve tedarikçilerine sürdürülebilir iş modelleri için sistematik bir yaklaşımla çözümler üretmek, sektöre emek ve gönül verenlerin duyarlı olması gereken bir konudur. Ev ödevleri içinde yer alan sağlık yönetimindeki küresel başlıkların, bu duyarlılık ve kamusal sorumlulukla değerlendirilmesinde yarar olacaktır.