Sağlıkta Gelecek Öngörüleri

Sağlıkta Gelecek Öngörüleri

The Economist geçtiğimiz yıl yayımladığı çalışmasında, sağlık harcamalarının iki yıllık düşüş sonrası 2024 yılında dolar bazında yüzde 6,1, reel olarak ise yüzde 1,1 artacağını ifade ediyor. İlaç harcamalarının yüzde 6,5 olacağını, sektörde üretim standartları ve pazara giriş ile ilgili yeni düzenlemeler bekleneceğini belirtiyor.

Değişik kaynaklardan sağlıkta gelecek öngörülerini taradığınızda, karşınıza çok farklı olmayan başlıklar çıkmaktadır. Bu hafta, bu ana başlıklarla, onların alt bileşenlerini sağlık açısından değerlendireceğiz.

2050’DE DÜNYAYA LİDERLİK YAKLAŞIMI

Graz Tıp Üniversitesi Öğretim Üyesi Karine Sargsyan, Dünya Sağlık Örgütü Yönetim ve Finans Direktörü Dr Tamás Landesz ile Harvard ve London School of Economics’te liderlik konusunda önde gelen isimlerden olan Sangeeth Varghese; Future Intelligence başlığıyla, 2050’de Dünya: Hükümetlerin, Yenilikçilerin ve İşletmelerin Daha İyi Bir Gelecek Yaratmasını Sağlamak adlı bir kitap yayımladılar.

Kitap, sağlık, enerji, ulaşım, iletişim, eğlence ve iklim değişikliği gibi çeşitli sektörleri farklı geçmişlere sahip küresel liderlerin ve vizyonerlerin bakış açılarından ele alarak 2050’de dünyanın geleceğini araştırmış. Kitaba açık erişim mümkün; https://link.springer.com/book/10.1007/978-3-031-36382-5

“Geleceğin Akıllı Liderleri” için 3 ilke sıralanıyor; bilimsel okuryazarlık, global bilinç, işbirliğini teşvik.

Bilimsel okuryazar kavramıyla, doğrusal yerine üstel düşünce (exponential) gücüyle hızlı değişimin etkisini fark etmek ve geleceği şekillendirmek için önleyici davranmak öne çıkmaktadır.

Global bilinç kapsamında, kalıcı çözümler için ekosistem yaklaşımıyla yaşamın her bir parçasının karşılıklı etkileşiminden söz edilmektedir.

İşbirliğini teşvik için, yenilikçilik amacıyla birbirleriyle ilgisiz bile görülse, karşılıklı anlayışın önündeki engelleri kaldırabilecek yeteneklerin desteklenmesi anlatılmıştır.

SAĞLIK HARCAMALARI NEREYE?

Tüm bu gelecek öngörülerini, sağlık harcamalarının hızlı artışına yönelik bilinen gerçekleri vurgulamak için paylaştım. Çünkü son verilerle yapılan çalışmalar bunu daha da zorunlu kılmaktadır.

The Economist geçtiğimiz yıl yayımladığı çalışmasında, sağlık harcamalarının iki yıllık düşüş sonrası 2024 yılında dolar bazında yüzde 6,1, reel olarak ise yüzde 1,1 artacağını ifade ediyor. İlaç harcamalarının yüzde 6,5 olacağını, sektörde üretim standartları ve pazara giriş ile ilgili yeni düzenlemeler bekleneceğini belirtiyor. Bir yandan yapay zekaya (AI) yapılan yatırımlarla dijital sağlık alanı gelişirken, diğer yandan düzenleyici otoritelerin veri erişimi, mahremiyet ve yapay zeka etiğine ilişkin incelemelerinin artıracağından söz ediliyor.

ABD Enflasyonu Azaltma Yasası, yaşlılar için bir kamu sağlık sigortası programı olan Medicare ile ilaç fiyatlarının müzakere edileceği bir süreç başlatıyor, ilk sonuçların 2024 sonbaharında paylaşılacağı konuşuluyor. Avrupa Birliği’nde de, farmasötik paket ile çeşitli düzenleyici engeller getirilmesi planlanıyor ancak bu düzenlemelerin ilaç fiyat artışına engel olamayacağı söyleniyor.

Bu arada, tüm dünya ülkelerinde yaşlı nüfus artışı giderek daha fazla önem kazanıyor. Örneğin, Amerika Birleşik Devletleri’nde 65. yaş gününü kutlayanların sayısı 2024’te 4,4 milyon kişiye ulaşacak.

Sağlık çalışanlarının dünyanın çeşitli yerlerindeki eylemleri, yükselen enflasyon, tatmin edici olmayan ücret artışları ve tükenmişlik gibi sorunlarının çözüm bulunamayan artışı da dikkate değer bir noktaya ulaşmış durumda. Aslında, tükenmişlik sendromu gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin tamamı için geçerli olmaya devam edecek gibi gözüküyor.

EV ÖDEVLERİ

İşte tüm bu veriler alt alta yazıldığında, ister kamuda ister özel sektördeki sağlık politikalarına karar veren ve yatırım yapanların daha sürdürülebilir iş modelleri için kafa yormaları gerekecek.

Pictet Group ve Kopenhag Gelecek Araştırmaları Enstitüsü Megatrending: Önümüzde Fırsatlar Raporu hazırladı ve web ortamında açık paylaşıma sundu.  (https://www.pictet.com/us/en/corporate-news/megatrending-opportunities-ahead-study), Rapor’da 6 ana başlık ve 21 alt başlıkta hazırlıklı olunması tavsiye ediliyor.

Raporun ana başlıkları; toplum, çevre, teknoloji ve bilim, küresel yönetişim, demografi ve ekonomi. Kendi koşullarına uygun olarak, tüm ülkeler ve tüm paydaşlar, Rapordan yeterince kapsayıcı ev ödevleri çıkarabilir.

I-Toplum

1.Sağlığa odaklanın

2.Artan eşitsizlikler

3.Bireyselleştirme ve güçlendirme

II-Çevre

4.Çevresel kalite

5.İklim değişikliği

6.Kaynak kıtlığı

7.Biyolojik çeşitlilik ve ekosistem hizmetleri

III-Teknoloji ve Bilim

8.Sanallaştırma ve kayıt altına alma

9.Yapay zeka ve bilgi işlem gücü

10.Daha fazla birbirine bağlılık

11.Yaşam bilimleri ve uygulamaları

12.Yeni malzemeler

IV-Küresel yönetişim

13.Jeopolitik gerilimler

14.Küreselleşme

V-Demografi

15.Nüfus artışı ve göç

16.Nesil değişimleri

17.Kentleşme

VI-Ekonomi

18.Ekonomik büyüme

19.Ticarileştirme

20.Hizmet ekonomisi

21.Uzmanlaşma ve karmaşıklık

Rapor; kaynak kıtlığı, küreselleşme, hizmet ekonomisi gibi üç eğilimden her birinin nedenlerini, mevcut durumunu ve yatırım yapılabilir fırsatlarını da ortaya koymaktadır. Örneğin, kaynak kıtlığı, enerji-su-hammaddelere olan talep gibi nedenler, kaynaklar üzerinde baskı oluşturarak tüketici davranışı, iş kararları ve politika tercihlerini değiştirebiliyor. Örneğin, küreselleşmenin artık tek tip olmadığı, sosyal ve ekonomik açıdan karşılıklı bağımlılığın arttığı vurgulanıyor.

Kamu ve özel sektörün politika belirleyicilerine, yatırımcılarına, hizmet sunucu ve tedarikçilerine sürdürülebilir iş modelleri için sistematik bir yaklaşımla çözümler üretmek, sektöre emek ve gönül verenlerin duyarlı olması gereken bir konudur. Ev ödevleri içinde yer alan sağlık yönetimindeki küresel başlıkların, bu duyarlılık ve kamusal sorumlulukla değerlendirilmesinde yarar olacaktır.

Haluk Özsarı yazdı: Nadir Hastalıklar Nadir mi?

Her yıl Şubat ayının son günü Nadir Hastalıklar Günü’dür. Bu yıl Şubat ayı 29 gün olduğundan 29 Şubat ve izleyen günlerde çeşitli etkinlikler yapıldı. Öncelikle bazı çarpıcı verileri daha sonra da yapılmasında yarar olabilecek, sigortacılık da dahil, finansal müdahale alanlarına yönelik görüşlerimi paylaşacağım.

Tam 16 ay sonra, haftalık yazılarıma tekrar başlıyorum. Ailece zorlu bir süreç yaşadığımız 2022 Kasım ayından bu yana yazılarıma ara vermek zorundaydım.

NADİR HASTALIKLAR

Her yıl Şubat ayının son günü Nadir Hastalıklar Günü’dür. Bu yıl Şubat ayı 29 gün olduğundan 29 Şubat ve izleyen günlerde çeşitli etkinlikler yapıldı.

Öncelikle bazı çarpıcı verileri daha sonra da yapılmasında yarar olabilecek, sigortacılık da dahil, finansal müdahale alanlarına yönelik görüşlerimi paylaşacağım.

Sıklığı bazen 2 bin kişide 1, bazen de milyonda 1’e kadar düşen nadir hastalıklar ortalama olarak nüfusun yüzde 6 ila 8’ini etkiler. Kistik fibrozis, fenilketonüri ve SMA hastalığı gibi örneklerle bilinen nadir hastalıklar, tüm dünyada yaklaşık 7 bin hastalığı içerir ve yaklaşık 300 milyon kişiyi etkiler.

Hastalıkların yüzde 80’inin nedeni genetiktir ve akraba evlilikleriyle de yakın ilişkisi vardır. Araştırmalar; Türkiye’de 5 evlilikten birinin akraba evliliği olduğunu ve annenin eğitim düzeyi düştükçe nadir hastalık görülme sıklığının da yükseldiğini göstermektedir. Çünkü, böylelikle anne babanın taşıyıcılığı kaynaklı nadir hastalık sıklığı da artmaktadır. Dolayısıyla hastaların hemen hemen yarısı çocuklardır. Hastaların neredeyse yüzde 95’inin ne yazık ki tedavisinin olmadığı bilinir. Hatta, hasta çocukların üçte biri 5 yaşını bile göremezler.

Tedavisi olsa bile sıklığı nadir olduğundan, ilaçları pahalı ve ayrıca hasta yakınları için de özel tıbbi cihazlar ve tedaviler gerektirmesi nedeniyle erişimde ciddi sıkıntılar yaşanmaktadır. ARGE süreçleri hem uzun hem de yüksek maliyetlidir.

NADİR HASTALIKLAR NEDEN NADİR OLMAYABİLİR?

Tüm bunlar düşünüldüğünde, gerçekten de “Nadir Hastalıklar Nadir mi?” sorusunun cevabı daha da fazla önem kazanmaktadır. Sıklığına bakarsanız nadir demek mümkün olabilir ama başta farkındalık olmak üzere yapılacaklar hiç de nadir olmamalıdır. Tüm ülkeler bu bakışla, zor da olsa nadir hastalıkları yönetebilmek için yenilikçi yöntemler bulmaya çalışmaktadır.

Churchill’in on yıllar önce dediği gibi, “İdare edilebilen zorluklar, kazanılmış fırsatlardır” bakışını nadir hastalıklarda gösterebilmek mümkündür, hem de fazlasıyla… Zira, gerek işbirlikleriyle, gerek ülke genelinde bölge esaslı yaygınlaşan erişilebilirliğe uygun referans merkezleriyle, gerek tarama programlarıyla ve gerekse de yenilikçi ödeme modelleriyle zorluğu fırsata dönüştürmek mümkün olabilir.

Bunun için öncelikle, nadir hastalıkların finansmanı ve geri ödeme yöntemini vurgulamakta yarar olacaktır. Nadir hastalıkların tanı ve tedavisinde, Genel Sağlık Sigortası primlerinin tek başına bir kaynak olarak değerlendirilmesi yaklaşımı eksik kalabilir. Yani sosyal devlet olma gerekleri, sadece sosyal sağlık sigortacılığı primleri yoluyla sağlanmamalıdır.

Evet, sosyal sigortacılık bir sağlık finansman yöntemidir, ama havuzda para var diyerek her şeyi primlerle oluşan bu havuzdan ödemeye kalkarsanız, bir süre sonra eksik kalan bütçenizi vergilerden desteklemek zorunluluğunda kalabilirsiniz, o zaman da prim bazlı sistem uygulama iddiasından uzaklaşma riskiyle karşılaşabilirsiniz. Sürekli prim toplama zorluklarıyla uğraşmak yerine genel vergilerden sistemi sürdürmeye çalışma yolunu tercih edebilirsiniz.

NADİR HASTALIKLAR İÇİN FON

İşte onun için, eksik kalanı vergilerden karşılayacağınıza, doğrudan vergilerden oluşan nadir hastalıklar ve yenilikçi tedavileri için, dünyada örnekleri olduğu gibi, ayrı bir fon kurabilirsiniz. Sağlığa zararlı olan ne varsa, onlardan almakta olduğunuz vergilerin binde birini bile bu fonun gelir kaynağı yaparak süreci daha rasyonel yönetebilirsiniz. Altını çizerek tekrarlamak isterim, yeni bir vergi değil mevcut vergilerin içinden bu fona kaynak tahsisi yapmalısınız.

Böylelikle, bir yandan SGK için yeni bir açık nedeni oluşturmamış olursunuz, bir yandan da üst yöneticilerin toplantı çıkışlarında önünü keserek mecburen kaynak bulma çabasına itilmesi derdine kurumsal bir çare üretmiş olursunuz.

Yıllardır bunu dile getirdiğim her teknokrat platformunda, geçmişte fonları iyi yönetemediğimize yönelik deneyimlerimiz hatırlatılır. Çok teorik düşündüğümü sanmayın ama; parayı toplayan, kullanan ve denetleyenin birbirinden ayrıldığı bir yapı kurarsanız, bu olası sorunu da önleme olasılığınızı arttırabilirsiniz.

Dünya uygulamalarında buna yönelik epeyce örnek var;

İngiltere’de umut veren kanser ilaçları fonu ile erken dönemde kullanılmasına fırsat oluşturulan ilaçların finanse edilmesi modeli nadir hastalıklar alanında da kullanılabilir.

Bu model İsveç örneğindeki, değer temelli ödeme sistemi ile birlikte uygulanarak, belirli hastalık yüküne ve tedavinin performansına dayalı geri ödeme süresinin zamana yayılmasıyla birlikte de düşünülebilir.

Keza, Singapur örneğindeki gibi tarama programlarıyla desteklenen akılcı sağlık harcaması politikası da nadir hastalıkların erken teşhis ve tedavisine katkı sağlayabilir.

Modellerin tamamında kamu sağlık sigortacılığı, uzun süreli ve kritik hastalıklar gibi özel sağlık sigortacılığı türleriyle işbirliği içinde çalışabilecek yenilikçi pilot uygulamaları bile başlatabilir. Yenilikçiliğin ilk şartı, devletin vergi ve prim teşvikleriyle uygulamaların önünü açması olabilir. İkinci şart ise, doğru bir aktüeryal analizle belirlenecek eşik değerin aşılması durumunda, bir güvence hesabının kamu tarafından üstlenilmesi olabilir. Model, değer temelli ödeme sisteminde olduğu gibi, tarama testleri ile birlikte kullanılabilecek ilaç veya tıbbi araç gerece yönelik yaşam kalitesini arttırma veya engelliliğini azaltma garantisi veren tedarikçilerle eş zamanlı olarak da uygulanabilir.

SOSYAL SORUMLULUK PROJESİ YAKLAŞIMI

2023 verileriyle 26.9 trilyon dolarla dünyada en yüksek gayri safi yurt içi hasıla sahibi ABD. bile, sağlık hizmetlerinin öngörülemeyen artışı ile ilgili yenilikçi politikalar geliştirmeye uğraşırken, bizler 1.1 trilyon dolarlık büyüklüğümüzle bu konulara özel öncelik vermenin zamanını kaçırmamalıyız. Geçen hafta katıldığım konuyla ilgili bir toplantıda, alanında saygın bir öğretim üyemiz, ABD’de varlıklı ailelerin her bir gen mutasyonu için araştırma fonu kuran sosyal sorumluluk projelerine bağış yaptıklarını anlatmıştı. Görüldüğü gibi, sadece devlete, sadece kamu veya özel sigorta şirketlerine değil, isteyen varlıklı ailelere de bu konuya çare olma şansı oluşturmak mümkün olabilecektir.

Konunun ekonomik boyutunu öncelikle hasta ve hasta yakınları açısından düşünmek gerekir. Ailelerin böyle bir hastalıkla karşılaştığında, ne kadar zorlandıklarına ve yapmak zorunda kaldığı yardım kampanyalarına son zamanlarda sıklıkla tanık oluyoruz. Tüm bu modelleri, işbirliği ve etkileşim içinde bir ekosistem bütünselliğiyle; önce tasarımlamak, sonra uygulamak, sonunda da izleyip değerlendirmek ve bir Türkiye Modeli oluşturmak neden olmasın?

Kadın sağlığında dijital sağlık ve sigortacılık

Dünya Sağlık Örgütü Proje Raporu’nun adı, Dijital Sağlık Teknolojilerinin Kadın Sağlığı, Güçlendirilmesi ve Toplumsal Cinsiyet Eşitliğindeki Rolü. Raporda çok çarpıcı rakamlar var. Dijital sağlık teknolojilerinin, kadınların sağlık sonuçlarını iyileştirebileceğini kanıtlarıyla gösteriyor. En çarpıcısı da, değer temelli sağlık yaklaşımının odağında yer alan kişinin yani kadının, kendi sağlığını yönetme konusunda en yüksek düzeyde olumlu etki görülmüş olmasıdır.

Geçtiğimiz hafta, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ydü. Hayatımızın her aşamasında iz bıraktığını yaşayarak öğrendiğimiz annelerimiz ve eşlerimizden başlayarak tüm kadınlarımızın önünde saygıyla eğiliyorum.

DÜNYA SAĞLIK ÖRGÜTÜ PROJESİ

8 Mart Dünya Kadınlar Günü nedeniyle, dijitalizasyon ile kadın sağlığı ilişkisini verilerle açıklayan Dünya Sağlık Örgütü Proje Raporu’ndan bazı alıntılar yapacağım. Dilerseniz, Proje Raporu’nun tamamına aşağıdaki bağlantıdan ulaşabilirsiniz; https://www.who.int/europe/publications/i/item/WHO-EURO-2024-9293-49065-73153

Dünya Sağlık Örgütü Proje Raporu’nun adı, Dijital Sağlık Teknolojilerinin Kadın Sağlığı, Güçlendirilmesi ve Toplumsal Cinsiyet Eşitliğindeki Rolü (The Role of Digital Health Technologies in Women’s Health, Empowerment and Gender Equality).  Rapor’da çok çarpıcı rakamlar var. Dijital sağlık teknolojilerinin, kadınların sağlık sonuçlarını iyileştirebileceğini kanıtlarıyla gösteriyor. En çarpıcısı da, değer temelli sağlık yaklaşımının odağında yer alan kişinin yani kadının, kendi sağlığını yönetme konusunda en yüksek düzeyde olumlu etki görülmüş olmasıdır.

Proje amacı, dijital sağlık teknolojilerinin kadın sağlığı üzerindeki etkilerini ve iyileştirme potansiyelini incelemek olarak açıklanıyor. Bu amaçtan yola çıkarak, kamu ve özel sağlık sigortacılığında çok farklı açılımlar yapmak mümkün. Genel sağlık sigortacılığı daha büyük ölçekte kamusal pilot uygulamalara karar verirken bu olumlu etkileri değerlendirmeye alabilecektir. Özel sağlık sigortaları ise kadınlara yönelik hedef kitle ve hizmet alanları belirlerken, bu sonuçlardan farklı farklı yol haritaları çizebilir.

DİJİTAL SAĞLIK TEKNOLOJİLERİ VE KADIN SAĞLIĞI

Proje sonuçlarına göre; dijital sağlık teknolojileri kadınların güçlendirilmesini olumlu yönde etkiliyor, sağlık hizmetlerine erişimi ile anne sağlığının iyileştirilmesi, temel sağlık bilgilerinin sağlanması ve sonuç olarak Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri’ne ulaşılmasına katkıda bulunacağı belirtiliyor.

Kadın sağlığında dijital sağlık teknolojiler, sağlık hizmetlerine erişimi engelleyen kalıcı bazı engellerin üstesinden gelerek sonuçları iyileştirme potansiyeline sahip olarak saptanmış. Özellikle de sosyoekonomik ve coğrafi nedenlerden kaynaklanan engellemelere yönelik olarak…

Psikiyatrik bozukluklar, onkoloji, endokrinoloji, cerrahi, acil tıp ve fiziksel esenlik gibi alanlarda dijital sağlık müdahalelerinin olumlu etkileri kanıtlarla gösteriliyor. Kendi kendine bakımı kolaylaştırdığı ve tarama programlarına erişimi arttırdığı, yaşam tarzı değişiklikleriyle kendi sağlıklarını yönetmeyi güçlendirdiği, takip sistemlerini desteklediği verilerle ispatlanıyor. İşte sadece bu alanda, yani kişinin kendi sağlığını yönetmesinde, ortalama yüzde 78.7’lik dijital sağlığın olumlu etkisi var. Dijital teknolojilerin kadın sağlığına olumlu etkinin en üst düzeyde olduğu alan burası.

KADINLARIN KENDİ SAĞLIKLARINI YÖNETME İDDİASI

En yüksek olumlu sonucun ortalamasına değil de yüzde 89.3’lük tepe değerine bakıldığında, kadın sağlığına yönelik yenilikçi adımların atılma cesaretini arttıracaktır. Proje sonuçlarına göre; kendi kendine bakım, tarama programları, yaşam tarzı değişiklikleri gibi başlıkların  tümü, kadınların kendi sağlıklarını yönetmedeki iddiasını ortaya koymaktadır.

Sağlığı koruma ve geliştirme başlığı altındaki her türlü müdahale, kadınların hastalanmadan önce sağlıklarıyla ilgili alabilecekleri önlemlere odaklanmasını arttıracaktır. Bu süreç, sadece hastalandıktan sonra değil sağlıklı kadınlara yönelik hizmet alanların da, hem sayısal hem de nitelik açısından artması ve derinleşmesini tetikleyebilecektir.

SAĞLIK SİGORTACILIĞI İLE İLİŞKİ

Tam bu noktada, uzaktan takip sistemleri ile desteklenen sağlık sigortacılığının önemi, bir başka açıdan daha vurgulanmaktadır. Sağlık sigortalarının değer temelli sağlık yaklaşımlarında dünya örnekleri, zaten odağına kişiyi alan ürün geliştirme çalışmalarıyla giderek zenginleşmektedir. Bu zenginleştirme sürecinde, kadınlara özel geliştirilerek uzaktan takip sistemleriyle desteklenen dijital sağlık müdahaleleri sağlık sigortacılığının da kapsama alanına girecektir.

Bu kapsama alanı, kamu ve özel sağlık sigortacılığının ikisini de etkileyebilecektir. Kamu sağlık sigortaları, kendi önceliklerine ve hastalık yükü beklentilerine göre, kişiselleşmiş sağlık sigortası ürünlerine küçük ama emin adımlarla ilerlemek isteyebilecektir. Attığı adımların sonuç verdiğini gördükçe, hizmeti yaygınlaştırmanın yeni yeni seçenekleri tartışılır olabilecektir.

Özel sağlık sigortaları ise, kadın sağlığından başlayarak hedef kitlelerine yönelik özel ürünler geliştirmek için aktüeryal değerlendirmelerini yenileyecekler, yenilikçi sağlık sigortası poliçe tasarımlarına yönelebileceklerdir. Tüm bu yenilikçi hamleler, dijital sağlık müdahaleleriyle desteklenecek ve güçlendirilecektir.

EV ÖDEVLERİ

Reklamların yapımında bile görüntü üretme teknolojisiyle yapay zekanın kullanıldığı bir dünyada, dijital sağlıktan söz etmemek mümkün mü? Birden fazla disiplinli işgücü ile dijital altyapının iyileştirildiği, sağlık ve dijital okuryazarlığın geliştirilerek olası engellerin çoğunun üstesinden gelindiği süreçler kolaylıkla oluşturulabilir. Dünya Sağlık Örgütü’nün bu Proje sonuçları, sağlık sektörü için geleceğe yönelik yeni ev ödevlerini gündeme getirebilecektir.

Ev ödevlerinin başında, kadın sağlığı özelinde değer temelli sağlık hizmeti yaklaşımının değişik boyutları için yenilikçi projeler geliştirmek, bunları dijital sağlık müdahaleleri zenginleştirmek gelmektedir. Bir yandan sağlık sigortacılığı, diğer yandan da sağlık kuruluşları işte bu ev ödevleriyle, gelecek planlarını gözden geçirmek durumunda kalabileceklerdir. Kim bilir, zaten belki başlamışlardır bile…

Sigortacılıkta Dijitalleşmenin Getirebileceği Kolaylıklar

Sigortacılıkta Dijitalleşmenin Getirebileceği Kolaylıklar

Gelecek ve sağlık başlığına yönelik değerlendirmelerime, bu hafta sağlık sigortacılığına dijitalleşmenin getirebileceği kolaylıklarla devam edeceğim. Hayat dışı (elementer) veya hayat sigortası olduğu fark etmeksizin tüm sigorta şirketleri hatta kamu sağlık sigortası kurumları, sigortalılarına dijital ürünler sunmayı son dönemde epeyce gündemlerine aldılar.

Sigortacılar İçin Daha İyi Yönetilen Talepler

Sigortalılarla daha sağlıklı iletişim kurmakla başlayan, talep yönetimine ve hatta maliyet etkililiğe kadar uzanan izleme değerlendirme temelli bir çok amaç bu kapsamda düşünülebilir. Sonuçta, bu alanda da hızla büyüyen ve yenilikçi adımlarla gelişen bir dijital ekosistem oluşmaya başladı. Örneğin dünya deneyiminde de sağlık sigorta şirket ve kurumlarında örnekler artmaya devam ediyor. Sigortacılar, sağlık sigortalılarını hasta olmadan sağlıklarını korumaya yönelik bir çok adımı bu yolla atmaya ve kendi sağlıklarını yönetmeye zorluyorlar. Böylelikle özel veya kamu sigortacıları, daha iyi yönetilen talepler yoluyla  kazanımlar elde etmeyi hedefliyorlar. 

Sigortacılar için oluşabilecek kazanımların başında, kuşkusuz, daha iyi yönetilen ve daha iyi öngörülen sigortalı talebi gelmektedir. Talep öngörüldükçe, maliyet avantajı artmakta, talebi sınırlayan müdahaleler yerini giderek farklı farklı ürünlerle çeşitlilik artışına bırakmaktadır. Bir başka deyişle, sadece fiyat rekabetinin getirebileceği avantajdan, fırsat maliyetinin doğurduğu yeni açılımları zorlamaya kadar çok geniş bir yelpazede seçenekler oluşmaktadır.

Sigortacı kazanımlarına, gelişmiş veri analizi yoluyla sigortalı beklentilerini daha gerçekçi tahmin edebilmeyi eklemekte yarar olacaktır. Çünkü rasyonelize edilmiş kullanıcı beklentileri risk değerlendirmesini de sağlam bir temele dayandırabilecektir. Tüm bunlar, sigorta şirketlerine sadakatle eski sigortalılarında devamlılığı ve yeni sigortalıları kazandırma fırsatıyla gücünü sağlayabilmektedir.

Bu yaklaşımın önemi, sağlık sigortacılığında çok daha belirgin olarak ortaya çıkmaktadır. Sigorta şirketlerinin, sıraladığım kazanımları sağlığa uyarlamaları zaten zor da değildir.   

Sigortalılar İçin Daha Fazla Farkındalık Artışı

Dilerseniz, dijital sigortacılık yoluyla sigortalıların kazanabileceklerine sağlık sigortacılığı yönünden değinmeye çalışayım;

Öncelikle, daha sağlıklı olma, yaşam kalitesini daha yükseltme, hastalıklarında olası engellilik risklerini  önleme konusunda daha fazla farkındalık artışını vurgulamak gerekir. Dijital sigortacılığın ölçme değerlendirme hızı ve kolaylığı, değer oluşturmanın temellerini sağlamlaştıracaktır. Kişilerin kendi yaşam kalitelerini arttıran, engelliliklerini azaltan sağlık müdahalelerine destek olması, sonuçta sağlık kazanımlarını arttıracaktır. Değer temelli sağlık hizmeti olarak yaygınlaşan yaklaşım, işte tam da budur.

Sağlıkla ilgili hastalık belirtileri oluşmadan, hastalığın önlenmesine yardımcı olacak her türlü bilgi, kullanılabilecek ilaç ve tıbbi cihaz gibi hizmetlerin tamamı bu yaklaşımın sonucu olarak kişinin sağlığını daha iyi yönetmesi gerçekleşecektir.

Sağlığını koruma ve geliştirme konusunda, kişinin kendi kendine alacağı önlemler ve ulaşabileceği olası teşvikler sigortalının bir başka önemli kazanım alanını oluşturacaktır. Her gün düzenli spor yapan, sağlığa zararlı yiyeceklerden uzak duran kişiler aslında hastalanmadan önce risk faktörlerini yönetmiş olmaktadır. Uzaktan izleme değerlendirme yöntemleriyle kişinin sağlığı sigortacısı tarafından takip edilebilecektir. Avrupa ülkelerinin bazılarında kamu sağlık sigortacılığında da takip edilen bu tür süreçlerle, kişinin sağlık sigortası prim indirimine kadar uzanan farklı teşvik mekanizmaları uygulanmaktadır.

Kişinin sağlığı ve sigortası arasında oluşan bu gelişmiş iletişim, dijital bir alt yapı ile desteklendiğinde takip daha kolaylaşacaktır. Ölçme değerlendirme ile bütünleştirilmiş takip sistemleri, bir yandan öngörülemeyecek sağlık risklerinden korunma fırsatı sağlamış olacak, öte yandan iyileştirilmiş sağlık sonuçları yani kazanımlar işten uzak kalma süresini de en aza indirebilecektir. Görüldüğü gibi, sağlık sigortacılığında dijitalleşme, makro anlamda bakıldığında, ekonomiye olumlu katkılar sağlayabilecek potansiyel faydalar da içermektedir.  

Kritik Karar Noktaları

Sigortacılık kendine özgü özellikleri bu alanda bazı zorlukları da beraberinde getirdiği için kritik karar noktalarını da düşünmeyi gerektirir. Kritik karar noktalarına yönelik strateji ve operasyonel çözümler gözden uzak tutulmamalıdır.

Zorluk olarak sıralanacak başlıkların en önemlisi, sigorta şirketlerinin bu alanda uzmanlaşma gereğidir. Sigortacılığı bilen, sağlık sigortacılığının dinamiklerine uygun çalışan bir bilgi ve deneyime ek olarak, yapay zekadan da yararlanarak dijitalizasyon gereklerini sigortacılıkta kullanabilecek insan kaynağı ve teknoloji birlikteliğine ihtiyaç vardır.

Sigortalıların artan beklentileri, yönetilmesi gereken bir başka zorluk alanı olabilir. Karşılıklı bilgilendirmeler, dinamik anket uygulamaları gibi geri bildirimi arttıracak yolları kullanmakta yarar olacaktır. Böylelikle sigortalı beklentileri rasyonelize edilebileceği gibi, olası beklenti artışları da uygun ve zamanında müdahalelerle doğru yönlendirilmiş olur.

Dijital sigortacılık konusunda zorluk alanları içinde, sigortalılarla en uç noktada bağlantı kuran kişi ve kuruluşların bilgi ve deneyim eksikliğini de düşünmekte yarar vardır. Teknoloji gibi çok hızlı değişen ve gelişen bu alana, sürekli eğitim bakışıyla yaklaşmak çok önemlidir. Belli sıklık ve içerikte eğitim programları oluşturarak sigorta kurumlarında bu alanda çalışanları ve acenteleri güncellemek doğru bir iş adımı olacaktır.

Yeni Bir Dinamik

Sağlıklı kalmayı ve kazanımları teşvik etmek amacıyla sigortacılıktaki yeni bir dinamiği gündeme taşımaya çalıştım. Dijital sigortacılık araçlarını geliştirme, yeni teknolojiler eşliğinde tutum ve davranış değişikliği oluşturmaya kadar uzanabilen bir süreçten söz ettim. Genel anlamda sağlığı koruma ve geliştirmeyle ilişkili aktivitelerin takibi ve desteklenmesi, sigortalıların güvenini artırarak sigortacılar için yeni bir faaliyet alanı oluşturabilir. Sigortalılarda yeni beklentiler geliştirebilir. Yeni gelişen bu dinamik için dış kaynak kullanımına ihtiyaç duyulabilir, dolayısıyla özenle yönetilmesi gerekebilir.

OECD geçtiğimiz ay bu konuda kapsamlı bir rapor yayınladı. Rapor’a https://www.oecd.org/publications/digital-tools-for-health-and-wellness-in-insurance-d3764184-en.htm adresinden ulaşmak mümkün.

Rapor, dijitalleştirilmiş sağlık sigorta sistemlerini sadece bir fırsat olarak değil, mevcut zorlukları aşmak için bir ihtiyaç olarak tanımlıyor. Mevcut sağlık hizmet modellerinin uzun dönemli bakıldığında sürdürülebilir olamayacağından yola çıkılarak, kronik hastalıkların maliyet artışına ek olarak, küresel sağlık insan gücünde 2030 yılına kadar beklenen 18 milyon kişilik sayısal açığı kapatmak için de dijitalizasyonun daha hızlı benimsenmesini vurguluyor. Dünyada yaygınlaştığı gibi, ülkemizde de sağlık sigortalılarını sağlıklarını koruma hedefli adımları atmaya zorlayan mekanizmalar geliştirilmeli hatta teşvik edilmelidir. Özel ve kamu sigorta kurumlarının birlikte ve ayrı ayrı eylem planlarıyla  sigortacılıkta dijitalleşme üzerinde yapmakta olduğu çalışmaların ivmesini arttırmasında yarar olacaktır.

CANIMIZDAN CAN GİTTİ

CANIMIZDAN CAN GİTTİ

44 yıllık hayat arkadaşım, İdil ve Zeynep’ in annesi, CANIMIZ ALEV ETİZ ÖZSARI ne yazık ki vefat etti.

Merhum Hacim Etiz ve Zekiye Etiz ile Merhum Müjgan Özsarı ve Merhum Ali Özsarı’nın kızları, Levent ve Perihan Etiz ile Haldun ve Nihal Özsarı’nın ablası, Kaan ve Ozan Etiz’in halası, Ali Arda Özsarı’nın teyzesi;

CANIMIZ ALEV ETİZ ÖZSARI 

15 aydır verdiği inanılması zor yaşam mücadelesi sonucunda ne yazık ki vefat etti. 

Cenazesi 2 Şubat 2024 Cuma günü ilk tören kurucu İç Hastalıkları Uzmanı olduğu ve hastalığına kadar on yıl aralıksız çalıştığı Ulus Liv Hospital’da yapılan uğurlama ile başladı. 

15 aylık hastalık sürecinin sonuna kadar üstün gayret ve destekle yaşam mücadelesi verdiği Liv Hospital’daki ekip arkadaşları, tıpkı “Endless Love” şarkımızda olduğu gibi adını verdikleri salonda onu hep hatırlayacaklarını söylediler. 

Bu duyarlılıkları için başta Liv Hospital Grup Koordinatörü Meri İstiroti olmak üzere tüm yönetim ve tıbbi ekibine özel teşekkür ediyoruz. 

CANIMIZ ALEV, Fenerbahçe Camii’nde kılınan öğle namazı sonrasında Küçükyalı Aile Kabristanı’na defnedildi.

ALEV’İMİZİN tanı ve tedavi sürecindeki 15 aylık üstün gayretleri için; 

Liv Hospital Grup Koordinatörü Meri İstiroti ile Tıbbi Direktörü Dr. Adil Tanık ve Liv Hospital Ulus Başhekimi Dr. Nesrin Köprülü

kurulduğundan bugüne tıbbi ekip arkadaşları;

Prof. Dr. Didem Dal

Prof. Dr. Binnur Şimşek

Prof. Dr. Levhi Akın 

Prof. Dr. Simru Tuğrul

Prof. Dr. Hakan Yanar

Prof. Dr. Orhan Tanrıverdi

Doç. Dr. Alper Karalök 

Prof. Dr. Duygu Derin 

Dr. Öğr. Üyesi Meltem Topalgökçeli Selam 

Doç. Dr. Çağla Karakoç

Prof. Dr. Adem Uçar 

Prof. Dr. Tekin Akpolat 

Prof. Dr. Nebil Yıldız 

Prof. Dr. Erdal Karaöz

Prof. Dr. Hilmi Doğu 

Prof. Dr. Çağatay Öztürk

Prof. Dr. Vedat Kaya 

Prof. Dr. Koray Karabulut

Prof. Dr. Bülent Baysal 

Dr. Mehmet Aydoğan

Dr. Beril Uğurnal

Dr. Ahmet Başel

Dr. Dt. Aydan Gürcan

Prof. Dr. Asena Akdemir

Prof. Dr. Serpil Salman

Op. Dr. Cevahir Tekcan

Prof. Dr. Yelda Tayyareci

Dr. Öğr. Üyesi Eren Eroğlu   

Dr. Banu Fresko

Prof. Dr. Atilla Soran ve

başta Sena ile Osman, Anestezi Hemşiresi Pınar  ile Tıbbi Onkoloji’den Hakan ve Kübra olmak üzere, Ulus Liv Hospital 1.kat ve Yoğun Bakım Hemşireleri, otopark görevlilerinden,  Tolga’dan başlayarak Beliv çalışanlarına 

Burçin Küçük, Ferhat Temiz, Kevser Berk ile tüm Ulus Liv Hospital ailesine 

ve ayrıca 

Prof. Dr. Pınar Saip,

Prof. Dr. Yeşim Eralp,

Prof. Dr. Ali Rıza Kural,

Avukatımız Nuri Melih İnce’ye

ailece içten teşekkür ediyoruz. 

Zorlu süreçteki duyarlılık ve desteklerini hiç unutmayacağımız;

Sağlık Bakan Yardımcısı Doç. Dr. Şuayıp Birinci, 

Sağlık Bakan Danışmanı Prof. Dr. Sabahattin Aydın, 

İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa Rektörü Prof. Dr. Nuri Aydın,

Sosyal Güvenlik Kurumu Yönetim Kurulu Üyesi Celalettin Sıvacı, 

Genel Sağlık Sigortası Genel Müdürü Doç. Dr. Eren Usul, 

Eczacıbaşı Holding İcra Kurulu Başkanı Atalay Gümrah ile Üst Yöneticileri Emin Fadıllıoğlu, Devrim Çubukçu, Başbuğ Öke,

Maphre Sigorta Genel Müdürü Erdinç Yurtseven ile Genel Müdür Yardımcısı Emre Bayram,

Güven Hastanesi Yönetim Kurulu Başkanı Banu Küçükel, 

Biruni Laboratuvarları Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Ömer Güzel, 

Düzen Laboratuvarlar Grubu Sahibi Prof. Dr. Yahya Laleli, 

Portclinic Kurucusu Dr. İbrahim Kurt, 

Roche Diagnostik Sağlık Sağlık Çözümleri Geliştirme Lideri Doğutan Ülgen ve

TCHealth Kurucusu Salih Güreş’e 

minnetlerimizi sunuyoruz. 

Zeynep-İdil-Haluk Özsarı

Placeholder