Yönettiğim Kurumun Rolü Ne Olacak?

Sağlık alanında, çıktı olarak mal üretiyor olabilirsiniz; ilaç, tıbbi cihaz, sarf malzemesi örneklerinde olduğu gibi tedarikçi olabilirsiniz. Çıktınız hizmet üretimi olabilir; sağlık hizmeti sunucusu veya finansörü olabilirsiniz. Hatta yerel, ulusal veya uluslararası politika yapıcı olabilirsiniz. Sonuçta, ister aile hekimliği yapın, ister hastane yönetin, ister sağlık sigortacılığı yapın değişimleri izlemek ve ona göre iyileştirmeler yapmak zorunda olacaksınız.

Yöneticiler, genellikle başlayan her yılı, her ayı, her haftayı, hatta her günü yeni bir dönem olarak görmek zorunda kalabilirler. Sağlık hizmetinin hangi alanını yönetirlerse yönetsinler, sağlık yöneticileri için bu zorunluluk daha da fazla olabilir. Örneğin, 2019 yılında hiç olmayan salgın yönetimi, sadece son iki buçuk yılda, sağlık sigortası yöneticisinden hastane yöneticisine her düzeydeki yöneticiyi çok etkiledi.

Sağlık hizmetlerinde kural koyanlar bir anda kuralları değiştirdi, hizmet kullanıcıları isteklerini erteledi, tedarik zincirlerinde beklenmedik oyuncu değişiklikleri gerçekleşti. Sağlık alanında ani yaşanan bu süreç dışında, doğal olarak hızlı ilerleyen bir değişim zaten vardı. Çünkü sağlık teknolojisindeki hızlı değişimler, maliyet artışının getirdiği sürdürülebilirlik kaygıları ile kullanıcıların isteklerinde ortaya çıkan çeşitlenmeler sürekli artıyordu. İşte tam bu noktada yöneticiler kendilerine şu soruyu sordular; “Bu yeni dönemde yönettiğim kurumun rolü ne olacak?”

Bu soru hep sorulacaktır, hep sorulmalıdır da… Bu sorunun bugün için en bilinen cevap, en kısa ifadesiyle bilgiyi yönetmek olmaktadır. Cevabın iki kelimede özetleniyor olması, basitliği anlamına gelmemektedir.

BİLGİYİ YÖNETMEK

Verileri işleyerek bilgiye dönüştürme ve onları da karar alma süreçlerinde kullanabilme hiç kolay olmamaktadır. Yöneticilerin meta veri deposu olarak adlandırılan büyüklüklerde bilgiyi yönetmeleri, her geçen gün daha da zorlaşmaktadır. Süreçlerin her aşamasında dijitalleşme gereği sürekli artmaktadır. Bu artış sadece içeriğin görüntülenmesini değil insanlarla birlikte hareketini de gerektirmekte, böylelikle verilerin yüklendikleri veri tabanlarının sabit yerlerde saklanması yerine kişilerle birlikte taşınabilmesini zorunlu kılmaktadır. Öyle ki, kişinin sağlık bilgilerine; sigortacısının da, sağlık kurumunun da, hatta kural koyanın da (gerektiğinde önceden belirlenmiş etik ve kişisellik kurallarına uyularak) ulaşma baskıları oluşmaya başladı. Baskılar zaman zaman her konumdaki sağlık kurumları yöneticilerini etkiler hale bile geldi.

Bu anlamda giderek daha da fazla kullanılması öngörülen araçlar geliştirildi. Uzaktan sağlık ve/veya hasta takibi, 5G teknolojilerinin kullanımı, artırılmış gerçeklik araçları, makine öğrenmesi ve 3D yazıcılar gibi dijital ağırlıklı araçlar; bu yönetim modelinin içindeki araçlardan sadece bazıları olarak sıralanabilmektedir. Daha geçtiğimiz haftalarda sosyal medyada artırılmış gerçeklik ve sanal gerçeklik uygulamalı tanıtımları yapılıyordu.  Bilim dünyasındaki ortak adıyla Augmented Reality (AR) ve Virtual Reality (VR) olarak tanımlanan bu kavramlar, artırılmış ve sanal gerçeklik olarak bilinmektedir. Temeli, teknoloji kullanılarak oluşturulan kurgular ile gerçek ve hayalin birleştirilmesine dayanır.

Tüm bu örneklerin yaşamımıza hatta sağlık alanına girdiği tarihler düşünüldüğünde, çok değil bir kuşak öncesinde bile olmadığı kolayca hatırlanacaktır.

SAĞLIK HİZMETLERİNİ İYİLEŞTİRME ENSTİTÜSÜ

Sağlık alanında değişim ve iyileştirmeye odaklanmış pek çok ulusal ve uluslararası kurum var. Bugün sizlere bir model de geliştirmiş olan uluslararası  bir kurumdan söz etmek istiyorum: Institute for Healthcare Improvement (IHI), Sağlık Hizmetlerini İyileştirme Enstitüsü. 1990’lı yıllardan bugüne, dünyada sağlık hizmetlerinde daha iyi sonuçları ilerletmek ve sürdürmek için çalışmakta olan bir kuruluş. Taze fikirler toplayan ve sağlık hizmetlerini daha iyiye doğru değiştirmek isteyen herkes, desteklediği ifadeleri kendi web sitelerinde yazıyor.

Boston merkezli Sağlık Hizmetlerini İyileştirme Enstitüsü’nün İyileştirme Modeli isimli geliştirdiği modelin özü; planla-yap-çalıştır-uygula ardışık eylemleri yoluyla, değişikliklerin küçük ölçekte test edilmesine dayanmaktadır. Ülkelerde çok sayıda sağlık kuruluşu, bu süreç ve sonuç iyileştirmelerinde kullanılan bir dizi önlemden yararlanmaktadır. Yapılan değişikliklerin ne boyutta iyileştirmeye yol açıp açmadığı bir çizelge yoluyla ölçülerek test edilmektedir. Böylelikle, oluşturulan önlemlerle uygulanan değişikliklerin; hasta ve toplum deneyimi ile kişi başına maliyetler açısından değerlendirilmesi yapılmaktadır.

DEĞİŞİME ODAKLANMAK

Genel anlamda düşünülürse, her alanda değişen koşullara uymak için, hem bilmek hem de değişim sürecini ilerletmek gerekir. Dolayısıyla, süreç veya çıktısındaki değişkenlikler varyasyonlarla ilişkilidir. Çıktı yani ürün, mal ya da hizmet olabilir. Üretim sürecindeki kalite ve maliyet varyasyonlarını yöneterek farklılıkları azaltmak, öngörülebilir sonuçlara yol açarak kötü sonuçların doğma olasılığını da düşürecektir. Genel olarak varyasyonları yönetebilmek için üç yol önerilir. Varyasyonlar azaltılabilir, telafi edilebilir veya avantaja dönüştürülerek yararlanılabilir.

Sağlık alanında da bundan farklı bir süreç işlememektedir. Sağlık alanında, çıktı olarak mal üretiyor olabilirsiniz; ilaç, tıbbi cihaz, sarf malzemesi örneklerinde olduğu gibi tedarikçi olabilirsiniz. Çıktınız hizmet üretimi olabilir; sağlık hizmeti sunucusu veya finansörü olabilirsiniz. Hatta yerel, ulusal veya uluslararası politika yapıcı olabilirsiniz. Sonuçta, ister aile hekimliği yapın, ister hastane yönetin, ister sağlık sigortacılığı yapın değişimleri izlemek ve ona göre iyileştirmeler yapmak zorunda olacaksınız.

Bir yandan değişim dalgası sürerken, bir yandan da değişimin dijital dönüşümü  gerçekleşmektedir. Uygun dijital sağlık stratejisi uygulama ihtiyacı da kamu özel farkı olmaksızın her sağlık kuruluşunda artmaktadır. Çünkü sağlık hizmetlerinin evrensel ilkelerini gerçekleştirebilmek için değişen koşullarla uyumlu stratejiler geliştirmek gerekecektir. Erişilebilir, kapsayıcı, kaliteli, hakkaniyetli, sürdürülebilir gibi alanlara odaklanıldığında zorlukların üstesinden gelinebileceğinde tüm paydaşlar görüş birliği içindedir.

Bunun için, sağlık alanında da; bilgiyi yönetmeye odaklanılmalı, yenilikler desteklenmeli, işbirlikleri teşvik edilmeli, proaktif olunmalı, veriler etik ve evrensel standartlarda işlenerek paylaşılmalı, tüm paydaşların sağlık okuryazarlığı güçlendirilmelidir.

Tepe Yöneticilerin Sağlık Sektörü Öngörüleri

Çok değil, 10 yıl gibi yakın bir gelecekte, uzun dönemli değer oluşturan sağlık alanlarına yatırım yapmaya odaklanmış tepe yöneticilerin başarı hikayelerine tanık olabiliriz. Bu tanıklığın uluslararası örneklerle de güçlenmesini beklemek iyimserlik sayılmamalıdır.

Sağlık sektörüne yönelik beklentiler, zaman zaman yapılan araştırmalarla öngörüler olarak paylaşılmaktadır. Bu öngörülerin kiminde hizmetten yararlananların, kiminde hizmete kaynak sağlayanların, kiminde yöneticilerin beklentileri gündeme gelir. Danışmanlık şirketleri ve araştırma firmaları, belli dönemlerde birlikte çalışarak, belirledikleri hedef kitlelere, nicel veya nitel araştırmalarla ulaşarak görüşlerini alır.

Bu yıl içinde, dünya genelinde 2.000’i aşkın tepe yönetici (CEO) ile yapılan Ernst and Young (EY) Global CEO Outlook 2022 Araştırması sonuçları yayınlandı. Araştırma; Covid-19 pandemisi sonrası, büyüme arayışlarının öne çıktığı dönemde, CEO’ların yüzde 54’ünün yapmakta oldukları iş alanı yatırımları, dijital dönüşüm ve sürdürülebilirliğe öncelik verme eğiliminde olduklarını gösteriyor.

CEO’LAR YATIRIMA ODAKLANDI

CEO’lar, uzun vadeli değer oluşturan alanlara yatırım yapmaya odaklandıklarını ifade ediyor. Yüzde 79 katılımcı, tedarik zincirlerinde ayarlama yaptığını veya yapmayı planladığını belirtiyor. Sağlık ve yaşam bilimleri alanı şirketleri CEO’ları yüzde 62 oranında, salgın sonrası şirketlerinin daha güçlenme veya öncesine göre değişiklik yaşamadığını belirtiyor.

Bu yıl içinde yapılan bir başka araştırma Price Waterhouse Coopers (PwC) tarafından gerçekleştirilmiş. Yapılan bu araştırma ile özel sektör, sivil toplum kuruluşları ve akademisyenlerden oluşan 250 katılımcıya çevrimiçi anket uygulanmış. Yeni Denklem’in Yeni Trendleri adıyla KONDA Araştırma ve Danışmanlık tarafından elde edilen sonuçlar kamuoyu ile paylaşılmıştı. Öne çıkan başlıkları özetlemeden önce, geçtiğimiz hafta yitirdiğimiz KONDA Kurucusu ve 40. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Tarhan Erdem’e Allah’tan rahmet ve sevenlerine sabırlar diliyorum.

DİJİTALLEŞME GELİŞİMDE ROL OYNAYACAK

Araştırma özet sonuçlarına göre;

  • Katılımcılar, ilk üç sırada; yüzde 90 oranında teknolojinin insan hayatına olumlu etkisini, yüzde 79 oranında bilginin yaygınlaşacağını, yüzde 73 oranında ise sağlık sistemlerinin olumlu etkileneceğini belirtmiş,
  • 10 yıllık gelecekte dünyada yüzde 96, Türkiye’de yüzde 81 ile dijitalleşme, gelişimde önemli rol oynayacak faktörlerin arasında ilk sırada yer almış,
  • Tıp ve genetik teknolojileri dünyada yüzde 92 ile gelişimde üçüncü sıradayken, Türkiye’de yüzde 53 ile beşinci sırada yer almış,
  • Dünyanın önümüzdeki 10 yılda yüzde 35 ile beşinci sırada sağlık sektörü öncülüğünde gelişeceği düşünülürken, sağlık sektörü için Türkiye’de yedinci sırada yüzde 20’lik bir oran öngörülmüş,
  • Büyük veri analizinin öneminin artacağı beklentisi, yüzde 93 oranıyla, gelecek 10 yılda dünyada gerçekleşebileceği düşünülen ilk başlık olmuş.

TEKNOLOJİ DESTEKLİ SAĞLIK

Bu iki araştırma sonuçları, aslında, tepe yöneticiler düzeyinde, salgın sonrası dönemde teknoloji destekli sağlık alanı öngörülerinde ortak bir bakışı ortaya koymaktadır. Bu ortak bakışın ana fikri, dijitalleşme olmaktadır.

Dijitalleşme ana fikri, dünyada ve Türkiye’de farkında olunan ortak bir beklentidir. Farkındalık, sadece yatırımcıların önceliklerinde değil, kamu yöneticilerinin mevzuat hazırlık süreçlerinde ulaştıkları noktayla da belirgin bir biçimde görülebilmektedir.

Sağlık sektörünün bilgiyi yönetme konusundaki duyarlılığı, tedarik zincirlerinde bile değişikliği beraberinde getirmiştir. Buna ayrıca, tepe yöneticilerin yarısından fazlasının yapmakta olduğu alanda dijital dönüşüm ile birlikte sürdürülebilirliğe öncelik verdiklerini de eklemek gerekir.

Böylelikle çok değil, 10 yıl gibi yakın bir gelecekte, uzun dönemli değer oluşturan sağlık alanlarına yatırım yapmaya odaklanmış tepe yöneticilerin başarı hikayelerine tanık olabiliriz. Bu tanıklığın uluslararası örneklerle de güçlenmesini beklemek iyimserlik sayılmamalıdır.

Sağlıkta da Yenilikçilik ve Başarı

Sağlık alanında, yenilikçiliğin sürdürülebilir olması aslında bir zorunluluktur. Yeni teknolojilerden yeni ilaçlara, yeni yönetim araçlarından alternatif geri ödeme yöntemlerine kadar her alanda yeni iş modelleri gerekir. Yeni iş modelinin temeli birlikte çalışmayı yönetebilmekten geçer. Birlikte çalışma yollarını, paydaşlarıyla ufuk taraması gibi yaklaşımlarla tartışmak, daha sonra hızlı ilk örnekleri ortaya koymak gerekir.

Yenilikçilik daha yaygın tanımlanmasıyla inovasyon, her sektörün yaşamına gireli epeyce bir süre geçti. Yenilikçilik tanım olarak, Latince’de yenilik anlamına gelen innovare kelimesinden türemiştir. Türk Dil Kurumu sözlüğünde, yenileşim olarak yer alır. Konuyla ilgili taramada çıkış noktasının değer oluşturmaya dayandığı görülür. Aslında kısaca değer katan bir yenilik biçiminde açıklanmasına da sıklıkla rastlanılır. Yenilikçilikte, akla gelmesi bile mümkün görünmeyen fikirlerden onların yapılmasına ve patentinin alınmasına kadar uzanan zorlu bir süreç yaşanır.

ZORLU SÜREÇ

Zorlu sürecin ilk aşaması, yenilikçilik için çalışanlarla onlara finansman sağlayıcıları arasındaki bilginin eşit olmamasıyla başlar. İster firma, ister sektör gözüyle bakılsın, konuya verimlilik açısından yaklaşılır. Yani çok bilindiği gibi, en az girdiyle en fazla çıktıya ulaşma yaklaşımıyla değerlendirilir.

Bu durum, bilgi eşitsizliğini daha da derinleştirebilir. Hatta yatırımcılar, alınan risk ile ödenecek parayı karşılaştırdığında, parasını bazen katlanılamayacak kadar yüksek bulabilir. Bu yüzden, siyasi ve bürokratik karar vericiler, vergi teşvikleriyle yenilikçiliği kolaylaştırmaya çalışırlar. Fikri mülkiyet gelirleri de dünya ölçeğinde bu kolaylaştırıcılıkların bir başka yolu olarak bilinir.

Yenilikçi düşünme yoluyla; yeni fikirlerle sorunlara çözüm aramaya daha fazla yatırım yapan yeni yatırımcılar ortaya çıkabilir. Yenilikçilikte; ilk kez yapılana değil, kullanıcıya değer katana yapılan yatırım kavramı öne çıkar.

SAĞLIK HİZMETİ KISITLILIKLARI

Buraya kadar yazılan başlıklar, tüm sektörler için geçerli genel bakışı içermektedir. Oysa, konu sağlık olduğunda, bu başlıklara bazı kısıtlılıklar da eklenir. Bunların başında, sağlık hizmetinde kamusal düzenleme fazlalığı ile bilgi asimetrisi gelmektedir.

Kamusal düzenleme gerekliliği, hangi yönden bakarsanız bakın vardır; sağlık hizmetlerinin finansmanından sunumuna, yönetiminden satın almasına kadar… Dünyadan veya kendi ülkenizden bakarsanız da vardır. Kişisel veya toplumsal açıdan bakarsanız da vardır. Çünkü, ana fikir, kamunun sağlık hizmetlerindeki düzenleyici rolüdür.

Kamunun bu rolü bazen bir orkestra şefi gibi, bazen de tüm kararları veren bir güç gibi ortaya çıkabilir. İki uç gibi görünen böyle bir rol dağılımı, özellikle yatırımcılar için, sağlık sektörüne yönelik ilk kısıtlılık olarak ifade edilir.

İkinci kısıtlılık bilgi asimetrisidir. Sağlık hizmetini verenle kullanıcısı arasında bilgi hiç bir zaman eşit olmaz. Bu yüzden de, aradaki bilgiyi ve onun paylaşımını arttırmaya yönelik düzenlemeler oldukça dinamik bir süreçle gerçekleşir. Süreç, kişiyi bilgilendirmeden yapılacak her türlü sağlık müdahalesi için onay almaya kadar uzanan adımları içerir.

Sağlık sektörünün bu kısıtlılıklarının üstüne, ne yazık ki ekosistem bakışıyla değerlendirilemeyen ölçek büyüklüğü yaklaşımı da eklenmelidir. Böylece, kısıtlılığın ne denli ciddi bir açmaza dönüşebileceği daha rahat görülecektir.

ÇÖZÜMLER

Sağlıkta yenilikçilik adımlarına çözüm olarak genelde; ölçek büyütme, daha yalın süreçler ile yeni iş modelleri oluşturulması gibi başlıklar sıralanır.

Ölçek büyütmenin temeli, ölçek ekonomisi mantığına dayandırılır. Bilindiği gibi, ölçek ekonomisi, üretim artarken maliyetin düşmesi olarak ifade edilir. Mantığı, büyüyen paydanın savunulmasına dayanır. Dolayısıyla, sağlık alanında yenilikçilik ne kadar büyür ve yaygınlaştırılırsa, maliyeti ucuzlar ve daha fazla kişi tarafından kullanılır. Sağlık sigortacılığı da, sağlık hizmeti sunma da, hatta sağlık hizmetinin planlanması da böyle bir yaklaşımla değerlendirilmelidir.

Ekosistemde bir yandan ölçek büyütülürken, diğer yandan da tüm oyunculara eşite yakın oyun alanı oluşturma ilkesi tartışılmaktadır. Bu görüşü destekleyenler olduğu kadar, açmazların çözümüne değil, daha karmaşık hale gelmesine neden olacağını savunanlar da vardır. Sağlık sektörünün tüm oyuncularına kendi içlerinde hizmet yarışına girebilecekleri ortamlar sunma tercihi, bunun doğal bir sonucudur. Kamusal düzenleyicilere bu yönde tavsiye iletenler, sunulan ortamlarda objektif ve şeffaf bir izleme değerlendirme mekanizması olması gerekliliğinde ısrar ederler.

KAMU ÖZEL AYRIMI YAPMADAN KAMU YARARI

Yenilikçilik için ekonomik açıdan büyütülebilecek ölçek, kamunun orkestra şefliğinde, kuralları herkese eşit uygulayan, özerk bir özel sektör desteğiyle gerçekleşebilir. Böylelikle, pilot uygulamaları başarıyla tamamlayan özel sektör, kamuya uygulanabilir bir örnek sunabilir. Sağlık hizmetleri bu örnekler arasında, gerek gelişen teknolojinin daha fazla kullanımı, gerekse de kişilerin her geçen gün değişen ihtiyaçları nedeniyle önemli bir yer tutmaktadır.

Bakış açısının temeli, sunulan hizmetin sahibinin kim olduğuna değil, hizmetin veriliyor olmasıdır. Ön koşul ise, hizmete ulaşamayanın özellikle finansal açıdan desteklenmesidir. Tıpkı tamamlayıcı sağlık sigortası primi ödeyemeyene kamu desteği sağlayan Fransa örneği gibi…

Sağlık alanında, yenilikçiliğin sürdürülebilir olması aslında bir zorunluluktur. Yeni teknolojilerden yeni ilaçlara, yeni yönetim araçlarından alternatif geri ödeme yöntemlerine kadar her alanda yeni iş modelleri gerekir. Yeni iş modelinin temeli birlikte çalışmayı yönetebilmekten geçer. Birlikte çalışma yollarını, paydaşlarıyla ufuk taraması gibi yaklaşımlarla tartışmak, daha sonra hızlı ilk örnekleri ortaya koymak gerekir.

2019 yılı Ekim ayında, Acıbadem Mehmet Ali Aydınlar Üniversitesi Sağlık Politikaları Merkezi ev sahipliğinde bir Çalıştay yapılmıştı. Kamu karar vericilerinin de içinde olduğu ilgili paydaşlar, ilaç ve tıbbi cihaz alanında ufuk taraması yaklaşımının ilk örneğini vermişti. Dünya örnekleri incelenmiş, Türkiye’ye özgü bir model metodolojisi çalışılmıştı.

Benzeri örneklerle, “kamu özel ayrımı yapmadan kamu yararı” ilkesi, yenilikçilikte de kritik başarı göstergesi olarak değerlendirmeye alınmalıdır. Sağlık hizmetinde yenilikçi yaklaşımların ağırlığı bu yolla artar. Ayrıca, bu hizmetlere erişimi artan sağlıklı bireyler, ekonomiye daha üretken katkılar sağlayabilir. Yapılacak düzenlemelerle, yenilikçiliğin getirebileceği yüksek maliyetler, faydalarıyla dengelenebilir. Hatta, insan kaynağı nitelik ve niceliğinin yeniden tasarımı bile tetiklenebilir.

Sigortacılıkta Nesnelerin İnterneti

Pandemi dönemi hatırlandığında, dijital dönüşümlerin hizmetlere erişimde ne kadar etkili olduğu daha net görülecektir. Mobil teknolojiler, büyük veri, yapay zeka, uzaktan çalışma gibi yenilikçi yaklaşımlar erişimi arttırma araçları arasında sıralanabilir. Sigorta sektörünü ve doğal olarak sağlık sigortacılığını bu yaklaşımlardan biri olan nesnelerin internetinden ayrı düşünmemek gerektiğini unutmamalıyız.

Bu hafta sigortacılıkta nesnelerin interneti kavramını gündeme getireceğim. İlk bakışta ‘ne ilgisi var?’ sorusu sorulabilir. Okuduğunuzda, bu sorunun cevabını bulmanızı amaçlıyorum. Kısaca sıklıkla IoT kısaltmasıyla anılan bu kavram, “Internet of Things” kelimelerinin baş harflerinden oluşur. Türkçede nesnelerin interneti olarak kullanılır.

Nesnelerin internetine geçmeden önce sigortacılık ile ilgili bazı hatırlatmalarda bulunalım. Bilindiği gibi, risk faktörlerinin oluşturabileceği zararları yönlendiren sistem, sigorta olarak tanımlanır. Risk ise zarara neden olan olayların meydana gelme ihtimalidir.

NEDEN SİGORTACILIK?

Kişiler veya kurumlar; yaygın gibi, doğal afet gibi zarara ve gelir kaybına yol açacak sonuçlardan korunmak için sigorta yaptırırlar. Bu amaçla önceden taksitlendirilmiş veya peşin olarak belirli bir para öderler. Prim olarak bilinen bu para ödemesi yoluyla risklerini de sigorta şirketlerine devrederler. Devrettikleri riskler, örneğin sağlık sigortacılığında teminat paketi olarak adlandırılır. Sağlık sigortacılığı kamu tarafından yapılıyorsa, yani ülkemizdeki gibi Genel Sağlık Sigortası varsa, taahhüt edilen hizmet temel teminat paketi olarak isimlendirilir.  Yangın poliçesinde bina veya içindeki eşya gibi kaybı ya da hasar görmesi durumunda mali zarara neden olan her şey sigorta konusu olabilir. Bunlar arasında; sağlık gibi can sigortaları ile yangın, kasko gibi mal sigortaları sayılabilir.

Dolayısıyla sigorta, riski bölmek veya parçalamak yoluyla kişiler veya kurumların ekonomik zararlarını önemsiz duruma getirir. Bir riskin sigorta edilebilmesi için bazı ön koşullar vardır. Riskin gerçekleşmemiş olması ama gerçekleşme ihtimalinin bulunması bu ön koşulların başında gelir. Bu arada riskin ne zaman gerçekleşeceği de bilinmemelidir.

TEKNOLOJİ VE SİGORTACILIK

Teknolojik ilerlemeler ile veri paylaşımı, sigortacılık alanındaki değişimi de etkilemiştir. Nesnelerin interneti olarak bilinen kavram, veri üretiminin tetikleyicilerinden biri olmuştur. Üretilen veriler arttıkça, sigortacılara risk değerlendirmesinde verilen kritik ip uçları da artmaktadır. Riskleri tahmin etme hatta erken uyarı mekanizmalarıyla önleme yoluyla sigortacılık açısından çok değerli bilgilere ulaşılabilecektir.

Böylelikle sigorta kapsamının genişlemesine bile neden olunabilir. Bir yandan genişleyen sigorta kapsamı, diğer yandan gerçek zamanlı risk azaltma çözümleri gündeme gelebilecektir. Yapay zeka ile birleşen simülasyonlar da eklendiğinde risk azaltma potansiyelinin boyutları beklenenden fazla olabilecektir.

Sonuçta; risk önlemeye yönelik güvenli davranışlar risk farkındalığını arttırarak davranış değişikliklerini destekleyebilecektir. Tüm bu süreç, orta ve uzun dönemde sigortacılığın toplum yararına daha sağlıklı yaşam tarzları geliştirmesini sağlayabilir.

NESNELERİN İNTERNETİ

Nesnelerin interneti, sigortacılığa olumlu etkileri sayesinde kurumsal ve bireysel riskler boyutunda geniş bir potansiyele sahip olabilir. Daha sağlıklı yaşam biçimleriyle kendini gösteren bu potansiyelin ulaşabileceği gelecek öngörüleri, akla gelenlerin bile ötesinde gerçekleşebilir. Ama yine de bu öngörülerden ilk bakışta şu başlıkları sıralamak mümkündür:

Başarılı risk yönetimi: Giysilere veya çevreye yerleştirilen alıcılar, risk faktörlerinin büyük bir çoğunluğunu daha belirgin hale getirebilecektir. Böylece sigorta şirketinde risk değerlendirme görevini yerine getirenler olabildiğince rasyonel net risk primi hesaplayabilecektir.

Sigortacılık süreçlerinde iyileşme: Daha fazla veri kullanımı yoluyla süreç analizleri yapılabilecektir. Bilgi işlem teknolojileri karar destek sistemlerine girdi sağlanmasını arttırabilecektir. Bu süreçler, yapay zeka yardımıyla gerçekleşen simülasyonlar sayesinde kararların doğruya en yakın verilmesine neden olabilecektir.

Yeni iş alanları geliştirilmesi: Sigortacılık ve teknolojinin birlikte kullanımı sayesinde yapılmayanların yapıldığı yeni iş ve meslek alanları ortaya çıkabilecektir.

Daha etkili sigortacı-sigorta ettiren ilişkisi: Sigortacının sigortalıya daha kolay ulaşımı sağlanmakta böylelikle aralarında daha etkili iletişim oluşmaktadır. Büyük veriyi de içeren bilgi kullanımıyla yönetişim güçlenmesi de gerçekleşebilecektir.

Artan sigortalı deneyimi: Genel anlamda sürece girmek olarak bilinen “engagement” kavramı Türkçede angaje olmak şeklinde kullanılır.  Dijital pazarlama alanında ise etkileşim oranını tanımlamak için yararlanılır. Amaç, içeriklerin hedef kitle tarafından nasıl karşılandığının hesaplanmasıdır. İşte bu oranın artışı, sigortalının kendi sorumluluğuna sahip çıkmasının da artmasına yol açacaktır.

Sürdürülebilirlik güvencesi: Yaşamımızın her alanına giren bu kavramla, yaptıklarımızın kalıcılığı ve gelecek kuşaklara aktarımı daha da kolaylaşacaktır.

ÖNGÖRÜLERİN GERÇEKLEŞMESİ

Kuşkusuz, bu öngörülerin hızlıca gerçekleşebilmesi için bazı gerekliliklerin de yerine getirilmesi uygun olacaktır;

  • Sigorta sektörünün tüm paydaşları, Sigorta IoT’si konusunda okuryazarlık düzeylerini arttırmalı ve veri odaklı hizmetlerini geliştirmelidir.
  • Teknoloji ile sigorta şirketleri “birlikte çalışabilirlik” konusunda iyi uygulama örneklerini yaygınlaştırmalıdır.
  • Insurtech olarak bilinen yapılanmalar gerekirse kamusal teşvik mekanizmalarıyla desteklenmeli, bu konudaki start-up projelerine fon sağlanmalıdır.

Koruyucu ve önleyicilik, sadece sağlık hizmetlerinde değil, sigortacılığın da içinde olduğu her alanda geçerli bir ilkedir. Bu yüzden, önleyici her türlü süreci desteklemek, ilgili araçları sistem içinde değerlendirmek giderek önem kazanmaktadır.

Pandemi dönemi hatırlandığında, dijital dönüşümlerin hizmetlere erişimde ne kadar etkili olduğu daha net görülecektir. Mobil teknolojiler, büyük veri, yapay zeka, uzaktan çalışma gibi yenilikçi yaklaşımlar erişimi arttırma araçları arasında sıralanabilir. Sigorta sektörünü ve doğal olarak sağlık sigortacılığını bu yaklaşımlardan biri olan nesnelerin internetinden ayrı düşünmemek gerektiğini unutmamalıyız.

Yönetimde Çeviklik Yaklaşımı

Sağlık gibi çok paydaşlı yapılarda, çevik yönetim yaklaşımı daha da önemsenmektedir. Çünkü, sağlık hizmetindeki çok paydaşlılık beraberinde birden fazla sektörle etkileşimi getirir. Sektörlerin başında sigortacılık gelir. Bu yüzden, sağlık sigortacılığı konusunda çalışmaya başlayanlar genelde diğer sigorta branşlarından farklılıkları üzerine yoğunlaşarak ilk deneyimlerini yaşarlar. Deneyimler, çoğu zaman zorlanılan bazı örneklerle bile hatırlanıyor olabilmektedir.

Bilgi Yönetimi… Covid-19 süreci, her ülkede farklı yaşanmışlıklara yol açtı. Yönetimde bilinenlerden farklı yaklaşım biçimlerini öğretti. İlk kez karşılaşılan ve çok hızlı yayılan bir etken; önce tanınmaya, sonra kontrol altına alınmaya, en sonunda da ortadan kaldırılmaya çalışıldı. Bilgi yönetiminin bu kadar kısa sürede ve bu kadar hızlı bir şekilde kavranma zorunluluğu, bilgiyi işleme alanında önem verilen kavramların yönetimin diğer alanlarına da taşınmasına yol açtı.

Çeviklik, işte böyle bir kavram olarak yaşamımıza girdi. Uygulamalar, yazılım dünyasında birkaç on yıllık zaman dilimine yayıldı. Yazılım sektörü, giderek diğer alanlarda yeni tartışılmaya başlanan bu kavramın küreselleşen dünyada tetikleyicisi oldu. Tüm sektörlerin tepe yöneticileri bu kavrama önem verdi, çalışanlarının bilgi ve deneyimini güçlendirici müdahalelerde bulundu. Sadece dünyada değil ülkemizde de, bu işe özel danışmanlık alanları oluşmaya başladı.

İngilizce Agile kelimesi ile ifade edilen çeviklik kavramı, bir örgütün yeni ortaya çıkan koşullara sağlayabildiği uyum olarak özetlenebilir. Yeni iş fırsatları amacıyla yön değiştirebilme becerisi olarak tanımlayanlar da vardır. Zihinsel çeviklik, değişimde çeviklik, insan ilişkilerinde çeviklik, sonuç oluşturmada çeviklik, algoritmik düşünme ve çevik organizasyon yapıları gibi alt başlıklarda da değerlendirilmektedir.

Fortune Dergisi eski editörü, fütürist Alvin Toffler bu konuya duyulan ihtiyacı şu sözleriyle açıklamıştır: “21. yüzyıl cahilleri, okuma yazma bilmeyenler değil, öğrenmeyen, öğrendiği yanlışlardan vazgeçmeyen ve yeniden öğrenmeyenler olacak.” Toffler, sürekli öğrenmenin önemi ve gerekçesini tam da çeviklik bağlamda vurgulamaktadır.

YENİ PARADİGMA: KULLANICIYA ODAKLANMAK

Yönetimde çeviklik yaklaşımında, kurumlarda görev yapanlar kendi alanlarının dışına çıkarak hizmet alanlara odaklanmaktadır. Kurumlar bu yolla değişime ayak uydurmakta, sorunlara getirdiği yalın çözümlerle başarıyı yakalamaktadır. Hatta bu yolla, başarısızlık olasılıkları en aza düşmektedir. Alışılagelmişten kopma, farklılıklar oluşturma şeklinde ifade edilen süreçler yaşanır.

Sağlık gibi çok paydaşlı yapılarda, çevik yönetim yaklaşımı daha da önemsenmektedir. Çünkü, sağlık hizmetindeki çok paydaşlılık beraberinde birden fazla sektörle etkileşimi getirir. Sektörlerin başında sigortacılık gelir. Bu yüzden, sağlık sigortacılığı konusunda çalışmaya başlayanlar genelde diğer sigorta branşlarından farklılıkları üzerine yoğunlaşarak ilk deneyimlerini yaşarlar. Deneyimler, çoğu zaman zorlanılan bazı örneklerle bile hatırlanıyor olabilmektedir.

2020 Mayıs ayında “State of Agile Report” adıyla bir rapor yayınlanmıştır. Rapor, 40 bini aşkın çalışana bir anketin analizini de anlatmaktadır. Kurumların çeviklik kazanımları içinde ilk beş başlık sıralaması şöyledir;

  • Yüzde 70, değişen öncelikleri yönetebilme yeteneği,
  • Yüzde 65, proje görünürlüğü ve enformasyon teknolojilerine uyum,
  • Yüzde 60, teslim hızı, pazara ulaştırma süresindeki azalma ve ekibin morali,
  • Yüzde 59, ekibin artan üretkenliği,
  • Yüzde 58, proje riskini azaltma.

Anket sonuçlarının önde gelen ilk beş kazanımı birbirine çok yakın oranlardan oluşmaktadır. Birinci ile beşinci arasındaki fark sadece yüzde 12’dir. Aslında bu bile çeviklik kazanımlarının, çeşitlilik ve önem dereceleri açısından geniş bir yelpaze olduğunu göstermektedir.

Benzeri çalışmalar sonucunda, paradigma değişikliği yaşanan alanların giderek netleşmekte olduğu paylaşılmaktadır. Ana başlıklarıyla belirginleşen bu alanlar;

  • Süreç ve araçlarına değil, bireyler ve aralarındaki etkileşime,
  • Kapsamlı bir arşivlemeden öte fonksiyonel bir bilgi yönetimine,
  • Sözleşme gibi usul oluşturucu müzakerelerden, kullanıcılarla işbirliklerine,
  • Planlı ve değişmeyen doğrular yerine dönüşümlere karşılık vermeye

kadar uzanan anlayış değişikliklerini beraberinde getirmiştir.

Yönetim süreçleri, alışılmış geleneksel yöntemlerin aksine, önceden kararlaştırılan planlara koşulsuz uymaya sıcak bakmamaktadır. Koşullar her an değişebilir, hatta kullanıcılar mal ve hizmetin tamamını bile değiştirmeyi gerektirebilecek beklentileri tercih edebilir. Böyle durumlarda, kullanıcıların memnuniyetini en üst düzeyde gerçekleştirebilmek için yeni tercihlerle uyum sağlanmalıdır.

YOL GÖSTERİCİ İLKELER

Çevik yaklaşımda yol gösterici ilkelerin özü, tıpkı değer temelli sağlık bakışında olduğu gibi, kişinin merkeze alınmasını sağlayan bir ekosistemi gerektirir. Ekosistem, kullanıcı memnuniyetine dayanır.

Süreçler, değişimin kişiye yönelik rekabet avantajına çalıştırılır. Süreç sahipleri, “interoperability” kavramıyla da bilinen, birlikte çalışabilirliğin bir örneğiyle iş yapar.

Motive bireyler amacıyla bir yandan ortam oluşturulur, bir yandan da çalışanların başarılarına güvenilir. Bilgi paylaşımına yönelik olarak yüzyüze iletişim güçlendirilir.

Sürdürülebilir ve tekrarlanabilir bir tempo, ekiplerin iyi tasarım konusundaki özenini arttırarak ürünün sürekli iyileştirmesi ile değişimini sağlar.

Yazılım sektöründen başlayarak diğer alanlarda daha hızlı ve geniş kapsamlı bir değişime neden olan yönetimde çeviklik yaklaşımı, her sektörü dönüştürecek bir hızla yayılıyor. Sağlık ve paydaşı sigortacılık sektörü bu dönüşümün gerisinde kalmamalıdır.

Sağlık sektörü yöneticileri bu yaklaşımın işlerliğini, getirdiği kazanımları göstererek paylaşmalıdır. Bilgi ve deneyimlerini birbirlerine aktarmalı, ortak hedeflere işbirliği içinde birlikte yürümelidir. Böylelikle, kaynak kullanımında etkililik sağlamanın da ötesinde, dönüşüme ayak uydurmanın koşulları da yerine getirilmiş olur.