Haluk Özsarı yazdı: Nadir Hastalıklar Nadir mi?

Her yıl Şubat ayının son günü Nadir Hastalıklar Günü’dür. Bu yıl Şubat ayı 29 gün olduğundan 29 Şubat ve izleyen günlerde çeşitli etkinlikler yapıldı. Öncelikle bazı çarpıcı verileri daha sonra da yapılmasında yarar olabilecek, sigortacılık da dahil, finansal müdahale alanlarına yönelik görüşlerimi paylaşacağım.

Tam 16 ay sonra, haftalık yazılarıma tekrar başlıyorum. Ailece zorlu bir süreç yaşadığımız 2022 Kasım ayından bu yana yazılarıma ara vermek zorundaydım.

NADİR HASTALIKLAR

Her yıl Şubat ayının son günü Nadir Hastalıklar Günü’dür. Bu yıl Şubat ayı 29 gün olduğundan 29 Şubat ve izleyen günlerde çeşitli etkinlikler yapıldı.

Öncelikle bazı çarpıcı verileri daha sonra da yapılmasında yarar olabilecek, sigortacılık da dahil, finansal müdahale alanlarına yönelik görüşlerimi paylaşacağım.

Sıklığı bazen 2 bin kişide 1, bazen de milyonda 1’e kadar düşen nadir hastalıklar ortalama olarak nüfusun yüzde 6 ila 8’ini etkiler. Kistik fibrozis, fenilketonüri ve SMA hastalığı gibi örneklerle bilinen nadir hastalıklar, tüm dünyada yaklaşık 7 bin hastalığı içerir ve yaklaşık 300 milyon kişiyi etkiler.

Hastalıkların yüzde 80’inin nedeni genetiktir ve akraba evlilikleriyle de yakın ilişkisi vardır. Araştırmalar; Türkiye’de 5 evlilikten birinin akraba evliliği olduğunu ve annenin eğitim düzeyi düştükçe nadir hastalık görülme sıklığının da yükseldiğini göstermektedir. Çünkü, böylelikle anne babanın taşıyıcılığı kaynaklı nadir hastalık sıklığı da artmaktadır. Dolayısıyla hastaların hemen hemen yarısı çocuklardır. Hastaların neredeyse yüzde 95’inin ne yazık ki tedavisinin olmadığı bilinir. Hatta, hasta çocukların üçte biri 5 yaşını bile göremezler.

Tedavisi olsa bile sıklığı nadir olduğundan, ilaçları pahalı ve ayrıca hasta yakınları için de özel tıbbi cihazlar ve tedaviler gerektirmesi nedeniyle erişimde ciddi sıkıntılar yaşanmaktadır. ARGE süreçleri hem uzun hem de yüksek maliyetlidir.

NADİR HASTALIKLAR NEDEN NADİR OLMAYABİLİR?

Tüm bunlar düşünüldüğünde, gerçekten de “Nadir Hastalıklar Nadir mi?” sorusunun cevabı daha da fazla önem kazanmaktadır. Sıklığına bakarsanız nadir demek mümkün olabilir ama başta farkındalık olmak üzere yapılacaklar hiç de nadir olmamalıdır. Tüm ülkeler bu bakışla, zor da olsa nadir hastalıkları yönetebilmek için yenilikçi yöntemler bulmaya çalışmaktadır.

Churchill’in on yıllar önce dediği gibi, “İdare edilebilen zorluklar, kazanılmış fırsatlardır” bakışını nadir hastalıklarda gösterebilmek mümkündür, hem de fazlasıyla… Zira, gerek işbirlikleriyle, gerek ülke genelinde bölge esaslı yaygınlaşan erişilebilirliğe uygun referans merkezleriyle, gerek tarama programlarıyla ve gerekse de yenilikçi ödeme modelleriyle zorluğu fırsata dönüştürmek mümkün olabilir.

Bunun için öncelikle, nadir hastalıkların finansmanı ve geri ödeme yöntemini vurgulamakta yarar olacaktır. Nadir hastalıkların tanı ve tedavisinde, Genel Sağlık Sigortası primlerinin tek başına bir kaynak olarak değerlendirilmesi yaklaşımı eksik kalabilir. Yani sosyal devlet olma gerekleri, sadece sosyal sağlık sigortacılığı primleri yoluyla sağlanmamalıdır.

Evet, sosyal sigortacılık bir sağlık finansman yöntemidir, ama havuzda para var diyerek her şeyi primlerle oluşan bu havuzdan ödemeye kalkarsanız, bir süre sonra eksik kalan bütçenizi vergilerden desteklemek zorunluluğunda kalabilirsiniz, o zaman da prim bazlı sistem uygulama iddiasından uzaklaşma riskiyle karşılaşabilirsiniz. Sürekli prim toplama zorluklarıyla uğraşmak yerine genel vergilerden sistemi sürdürmeye çalışma yolunu tercih edebilirsiniz.

NADİR HASTALIKLAR İÇİN FON

İşte onun için, eksik kalanı vergilerden karşılayacağınıza, doğrudan vergilerden oluşan nadir hastalıklar ve yenilikçi tedavileri için, dünyada örnekleri olduğu gibi, ayrı bir fon kurabilirsiniz. Sağlığa zararlı olan ne varsa, onlardan almakta olduğunuz vergilerin binde birini bile bu fonun gelir kaynağı yaparak süreci daha rasyonel yönetebilirsiniz. Altını çizerek tekrarlamak isterim, yeni bir vergi değil mevcut vergilerin içinden bu fona kaynak tahsisi yapmalısınız.

Böylelikle, bir yandan SGK için yeni bir açık nedeni oluşturmamış olursunuz, bir yandan da üst yöneticilerin toplantı çıkışlarında önünü keserek mecburen kaynak bulma çabasına itilmesi derdine kurumsal bir çare üretmiş olursunuz.

Yıllardır bunu dile getirdiğim her teknokrat platformunda, geçmişte fonları iyi yönetemediğimize yönelik deneyimlerimiz hatırlatılır. Çok teorik düşündüğümü sanmayın ama; parayı toplayan, kullanan ve denetleyenin birbirinden ayrıldığı bir yapı kurarsanız, bu olası sorunu da önleme olasılığınızı arttırabilirsiniz.

Dünya uygulamalarında buna yönelik epeyce örnek var;

İngiltere’de umut veren kanser ilaçları fonu ile erken dönemde kullanılmasına fırsat oluşturulan ilaçların finanse edilmesi modeli nadir hastalıklar alanında da kullanılabilir.

Bu model İsveç örneğindeki, değer temelli ödeme sistemi ile birlikte uygulanarak, belirli hastalık yüküne ve tedavinin performansına dayalı geri ödeme süresinin zamana yayılmasıyla birlikte de düşünülebilir.

Keza, Singapur örneğindeki gibi tarama programlarıyla desteklenen akılcı sağlık harcaması politikası da nadir hastalıkların erken teşhis ve tedavisine katkı sağlayabilir.

Modellerin tamamında kamu sağlık sigortacılığı, uzun süreli ve kritik hastalıklar gibi özel sağlık sigortacılığı türleriyle işbirliği içinde çalışabilecek yenilikçi pilot uygulamaları bile başlatabilir. Yenilikçiliğin ilk şartı, devletin vergi ve prim teşvikleriyle uygulamaların önünü açması olabilir. İkinci şart ise, doğru bir aktüeryal analizle belirlenecek eşik değerin aşılması durumunda, bir güvence hesabının kamu tarafından üstlenilmesi olabilir. Model, değer temelli ödeme sisteminde olduğu gibi, tarama testleri ile birlikte kullanılabilecek ilaç veya tıbbi araç gerece yönelik yaşam kalitesini arttırma veya engelliliğini azaltma garantisi veren tedarikçilerle eş zamanlı olarak da uygulanabilir.

SOSYAL SORUMLULUK PROJESİ YAKLAŞIMI

2023 verileriyle 26.9 trilyon dolarla dünyada en yüksek gayri safi yurt içi hasıla sahibi ABD. bile, sağlık hizmetlerinin öngörülemeyen artışı ile ilgili yenilikçi politikalar geliştirmeye uğraşırken, bizler 1.1 trilyon dolarlık büyüklüğümüzle bu konulara özel öncelik vermenin zamanını kaçırmamalıyız. Geçen hafta katıldığım konuyla ilgili bir toplantıda, alanında saygın bir öğretim üyemiz, ABD’de varlıklı ailelerin her bir gen mutasyonu için araştırma fonu kuran sosyal sorumluluk projelerine bağış yaptıklarını anlatmıştı. Görüldüğü gibi, sadece devlete, sadece kamu veya özel sigorta şirketlerine değil, isteyen varlıklı ailelere de bu konuya çare olma şansı oluşturmak mümkün olabilecektir.

Konunun ekonomik boyutunu öncelikle hasta ve hasta yakınları açısından düşünmek gerekir. Ailelerin böyle bir hastalıkla karşılaştığında, ne kadar zorlandıklarına ve yapmak zorunda kaldığı yardım kampanyalarına son zamanlarda sıklıkla tanık oluyoruz. Tüm bu modelleri, işbirliği ve etkileşim içinde bir ekosistem bütünselliğiyle; önce tasarımlamak, sonra uygulamak, sonunda da izleyip değerlendirmek ve bir Türkiye Modeli oluşturmak neden olmasın?

Kadın sağlığında dijital sağlık ve sigortacılık

Dünya Sağlık Örgütü Proje Raporu’nun adı, Dijital Sağlık Teknolojilerinin Kadın Sağlığı, Güçlendirilmesi ve Toplumsal Cinsiyet Eşitliğindeki Rolü. Raporda çok çarpıcı rakamlar var. Dijital sağlık teknolojilerinin, kadınların sağlık sonuçlarını iyileştirebileceğini kanıtlarıyla gösteriyor. En çarpıcısı da, değer temelli sağlık yaklaşımının odağında yer alan kişinin yani kadının, kendi sağlığını yönetme konusunda en yüksek düzeyde olumlu etki görülmüş olmasıdır.

Geçtiğimiz hafta, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ydü. Hayatımızın her aşamasında iz bıraktığını yaşayarak öğrendiğimiz annelerimiz ve eşlerimizden başlayarak tüm kadınlarımızın önünde saygıyla eğiliyorum.

DÜNYA SAĞLIK ÖRGÜTÜ PROJESİ

8 Mart Dünya Kadınlar Günü nedeniyle, dijitalizasyon ile kadın sağlığı ilişkisini verilerle açıklayan Dünya Sağlık Örgütü Proje Raporu’ndan bazı alıntılar yapacağım. Dilerseniz, Proje Raporu’nun tamamına aşağıdaki bağlantıdan ulaşabilirsiniz; https://www.who.int/europe/publications/i/item/WHO-EURO-2024-9293-49065-73153

Dünya Sağlık Örgütü Proje Raporu’nun adı, Dijital Sağlık Teknolojilerinin Kadın Sağlığı, Güçlendirilmesi ve Toplumsal Cinsiyet Eşitliğindeki Rolü (The Role of Digital Health Technologies in Women’s Health, Empowerment and Gender Equality).  Rapor’da çok çarpıcı rakamlar var. Dijital sağlık teknolojilerinin, kadınların sağlık sonuçlarını iyileştirebileceğini kanıtlarıyla gösteriyor. En çarpıcısı da, değer temelli sağlık yaklaşımının odağında yer alan kişinin yani kadının, kendi sağlığını yönetme konusunda en yüksek düzeyde olumlu etki görülmüş olmasıdır.

Proje amacı, dijital sağlık teknolojilerinin kadın sağlığı üzerindeki etkilerini ve iyileştirme potansiyelini incelemek olarak açıklanıyor. Bu amaçtan yola çıkarak, kamu ve özel sağlık sigortacılığında çok farklı açılımlar yapmak mümkün. Genel sağlık sigortacılığı daha büyük ölçekte kamusal pilot uygulamalara karar verirken bu olumlu etkileri değerlendirmeye alabilecektir. Özel sağlık sigortaları ise kadınlara yönelik hedef kitle ve hizmet alanları belirlerken, bu sonuçlardan farklı farklı yol haritaları çizebilir.

DİJİTAL SAĞLIK TEKNOLOJİLERİ VE KADIN SAĞLIĞI

Proje sonuçlarına göre; dijital sağlık teknolojileri kadınların güçlendirilmesini olumlu yönde etkiliyor, sağlık hizmetlerine erişimi ile anne sağlığının iyileştirilmesi, temel sağlık bilgilerinin sağlanması ve sonuç olarak Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri’ne ulaşılmasına katkıda bulunacağı belirtiliyor.

Kadın sağlığında dijital sağlık teknolojiler, sağlık hizmetlerine erişimi engelleyen kalıcı bazı engellerin üstesinden gelerek sonuçları iyileştirme potansiyeline sahip olarak saptanmış. Özellikle de sosyoekonomik ve coğrafi nedenlerden kaynaklanan engellemelere yönelik olarak…

Psikiyatrik bozukluklar, onkoloji, endokrinoloji, cerrahi, acil tıp ve fiziksel esenlik gibi alanlarda dijital sağlık müdahalelerinin olumlu etkileri kanıtlarla gösteriliyor. Kendi kendine bakımı kolaylaştırdığı ve tarama programlarına erişimi arttırdığı, yaşam tarzı değişiklikleriyle kendi sağlıklarını yönetmeyi güçlendirdiği, takip sistemlerini desteklediği verilerle ispatlanıyor. İşte sadece bu alanda, yani kişinin kendi sağlığını yönetmesinde, ortalama yüzde 78.7’lik dijital sağlığın olumlu etkisi var. Dijital teknolojilerin kadın sağlığına olumlu etkinin en üst düzeyde olduğu alan burası.

KADINLARIN KENDİ SAĞLIKLARINI YÖNETME İDDİASI

En yüksek olumlu sonucun ortalamasına değil de yüzde 89.3’lük tepe değerine bakıldığında, kadın sağlığına yönelik yenilikçi adımların atılma cesaretini arttıracaktır. Proje sonuçlarına göre; kendi kendine bakım, tarama programları, yaşam tarzı değişiklikleri gibi başlıkların  tümü, kadınların kendi sağlıklarını yönetmedeki iddiasını ortaya koymaktadır.

Sağlığı koruma ve geliştirme başlığı altındaki her türlü müdahale, kadınların hastalanmadan önce sağlıklarıyla ilgili alabilecekleri önlemlere odaklanmasını arttıracaktır. Bu süreç, sadece hastalandıktan sonra değil sağlıklı kadınlara yönelik hizmet alanların da, hem sayısal hem de nitelik açısından artması ve derinleşmesini tetikleyebilecektir.

SAĞLIK SİGORTACILIĞI İLE İLİŞKİ

Tam bu noktada, uzaktan takip sistemleri ile desteklenen sağlık sigortacılığının önemi, bir başka açıdan daha vurgulanmaktadır. Sağlık sigortalarının değer temelli sağlık yaklaşımlarında dünya örnekleri, zaten odağına kişiyi alan ürün geliştirme çalışmalarıyla giderek zenginleşmektedir. Bu zenginleştirme sürecinde, kadınlara özel geliştirilerek uzaktan takip sistemleriyle desteklenen dijital sağlık müdahaleleri sağlık sigortacılığının da kapsama alanına girecektir.

Bu kapsama alanı, kamu ve özel sağlık sigortacılığının ikisini de etkileyebilecektir. Kamu sağlık sigortaları, kendi önceliklerine ve hastalık yükü beklentilerine göre, kişiselleşmiş sağlık sigortası ürünlerine küçük ama emin adımlarla ilerlemek isteyebilecektir. Attığı adımların sonuç verdiğini gördükçe, hizmeti yaygınlaştırmanın yeni yeni seçenekleri tartışılır olabilecektir.

Özel sağlık sigortaları ise, kadın sağlığından başlayarak hedef kitlelerine yönelik özel ürünler geliştirmek için aktüeryal değerlendirmelerini yenileyecekler, yenilikçi sağlık sigortası poliçe tasarımlarına yönelebileceklerdir. Tüm bu yenilikçi hamleler, dijital sağlık müdahaleleriyle desteklenecek ve güçlendirilecektir.

EV ÖDEVLERİ

Reklamların yapımında bile görüntü üretme teknolojisiyle yapay zekanın kullanıldığı bir dünyada, dijital sağlıktan söz etmemek mümkün mü? Birden fazla disiplinli işgücü ile dijital altyapının iyileştirildiği, sağlık ve dijital okuryazarlığın geliştirilerek olası engellerin çoğunun üstesinden gelindiği süreçler kolaylıkla oluşturulabilir. Dünya Sağlık Örgütü’nün bu Proje sonuçları, sağlık sektörü için geleceğe yönelik yeni ev ödevlerini gündeme getirebilecektir.

Ev ödevlerinin başında, kadın sağlığı özelinde değer temelli sağlık hizmeti yaklaşımının değişik boyutları için yenilikçi projeler geliştirmek, bunları dijital sağlık müdahaleleri zenginleştirmek gelmektedir. Bir yandan sağlık sigortacılığı, diğer yandan da sağlık kuruluşları işte bu ev ödevleriyle, gelecek planlarını gözden geçirmek durumunda kalabileceklerdir. Kim bilir, zaten belki başlamışlardır bile…

Sigortacılıkta Dijitalleşmenin Getirebileceği Kolaylıklar

Sigortacılıkta Dijitalleşmenin Getirebileceği Kolaylıklar

Gelecek ve sağlık başlığına yönelik değerlendirmelerime, bu hafta sağlık sigortacılığına dijitalleşmenin getirebileceği kolaylıklarla devam edeceğim. Hayat dışı (elementer) veya hayat sigortası olduğu fark etmeksizin tüm sigorta şirketleri hatta kamu sağlık sigortası kurumları, sigortalılarına dijital ürünler sunmayı son dönemde epeyce gündemlerine aldılar.

Sigortacılar İçin Daha İyi Yönetilen Talepler

Sigortalılarla daha sağlıklı iletişim kurmakla başlayan, talep yönetimine ve hatta maliyet etkililiğe kadar uzanan izleme değerlendirme temelli bir çok amaç bu kapsamda düşünülebilir. Sonuçta, bu alanda da hızla büyüyen ve yenilikçi adımlarla gelişen bir dijital ekosistem oluşmaya başladı. Örneğin dünya deneyiminde de sağlık sigorta şirket ve kurumlarında örnekler artmaya devam ediyor. Sigortacılar, sağlık sigortalılarını hasta olmadan sağlıklarını korumaya yönelik bir çok adımı bu yolla atmaya ve kendi sağlıklarını yönetmeye zorluyorlar. Böylelikle özel veya kamu sigortacıları, daha iyi yönetilen talepler yoluyla  kazanımlar elde etmeyi hedefliyorlar. 

Sigortacılar için oluşabilecek kazanımların başında, kuşkusuz, daha iyi yönetilen ve daha iyi öngörülen sigortalı talebi gelmektedir. Talep öngörüldükçe, maliyet avantajı artmakta, talebi sınırlayan müdahaleler yerini giderek farklı farklı ürünlerle çeşitlilik artışına bırakmaktadır. Bir başka deyişle, sadece fiyat rekabetinin getirebileceği avantajdan, fırsat maliyetinin doğurduğu yeni açılımları zorlamaya kadar çok geniş bir yelpazede seçenekler oluşmaktadır.

Sigortacı kazanımlarına, gelişmiş veri analizi yoluyla sigortalı beklentilerini daha gerçekçi tahmin edebilmeyi eklemekte yarar olacaktır. Çünkü rasyonelize edilmiş kullanıcı beklentileri risk değerlendirmesini de sağlam bir temele dayandırabilecektir. Tüm bunlar, sigorta şirketlerine sadakatle eski sigortalılarında devamlılığı ve yeni sigortalıları kazandırma fırsatıyla gücünü sağlayabilmektedir.

Bu yaklaşımın önemi, sağlık sigortacılığında çok daha belirgin olarak ortaya çıkmaktadır. Sigorta şirketlerinin, sıraladığım kazanımları sağlığa uyarlamaları zaten zor da değildir.   

Sigortalılar İçin Daha Fazla Farkındalık Artışı

Dilerseniz, dijital sigortacılık yoluyla sigortalıların kazanabileceklerine sağlık sigortacılığı yönünden değinmeye çalışayım;

Öncelikle, daha sağlıklı olma, yaşam kalitesini daha yükseltme, hastalıklarında olası engellilik risklerini  önleme konusunda daha fazla farkındalık artışını vurgulamak gerekir. Dijital sigortacılığın ölçme değerlendirme hızı ve kolaylığı, değer oluşturmanın temellerini sağlamlaştıracaktır. Kişilerin kendi yaşam kalitelerini arttıran, engelliliklerini azaltan sağlık müdahalelerine destek olması, sonuçta sağlık kazanımlarını arttıracaktır. Değer temelli sağlık hizmeti olarak yaygınlaşan yaklaşım, işte tam da budur.

Sağlıkla ilgili hastalık belirtileri oluşmadan, hastalığın önlenmesine yardımcı olacak her türlü bilgi, kullanılabilecek ilaç ve tıbbi cihaz gibi hizmetlerin tamamı bu yaklaşımın sonucu olarak kişinin sağlığını daha iyi yönetmesi gerçekleşecektir.

Sağlığını koruma ve geliştirme konusunda, kişinin kendi kendine alacağı önlemler ve ulaşabileceği olası teşvikler sigortalının bir başka önemli kazanım alanını oluşturacaktır. Her gün düzenli spor yapan, sağlığa zararlı yiyeceklerden uzak duran kişiler aslında hastalanmadan önce risk faktörlerini yönetmiş olmaktadır. Uzaktan izleme değerlendirme yöntemleriyle kişinin sağlığı sigortacısı tarafından takip edilebilecektir. Avrupa ülkelerinin bazılarında kamu sağlık sigortacılığında da takip edilen bu tür süreçlerle, kişinin sağlık sigortası prim indirimine kadar uzanan farklı teşvik mekanizmaları uygulanmaktadır.

Kişinin sağlığı ve sigortası arasında oluşan bu gelişmiş iletişim, dijital bir alt yapı ile desteklendiğinde takip daha kolaylaşacaktır. Ölçme değerlendirme ile bütünleştirilmiş takip sistemleri, bir yandan öngörülemeyecek sağlık risklerinden korunma fırsatı sağlamış olacak, öte yandan iyileştirilmiş sağlık sonuçları yani kazanımlar işten uzak kalma süresini de en aza indirebilecektir. Görüldüğü gibi, sağlık sigortacılığında dijitalleşme, makro anlamda bakıldığında, ekonomiye olumlu katkılar sağlayabilecek potansiyel faydalar da içermektedir.  

Kritik Karar Noktaları

Sigortacılık kendine özgü özellikleri bu alanda bazı zorlukları da beraberinde getirdiği için kritik karar noktalarını da düşünmeyi gerektirir. Kritik karar noktalarına yönelik strateji ve operasyonel çözümler gözden uzak tutulmamalıdır.

Zorluk olarak sıralanacak başlıkların en önemlisi, sigorta şirketlerinin bu alanda uzmanlaşma gereğidir. Sigortacılığı bilen, sağlık sigortacılığının dinamiklerine uygun çalışan bir bilgi ve deneyime ek olarak, yapay zekadan da yararlanarak dijitalizasyon gereklerini sigortacılıkta kullanabilecek insan kaynağı ve teknoloji birlikteliğine ihtiyaç vardır.

Sigortalıların artan beklentileri, yönetilmesi gereken bir başka zorluk alanı olabilir. Karşılıklı bilgilendirmeler, dinamik anket uygulamaları gibi geri bildirimi arttıracak yolları kullanmakta yarar olacaktır. Böylelikle sigortalı beklentileri rasyonelize edilebileceği gibi, olası beklenti artışları da uygun ve zamanında müdahalelerle doğru yönlendirilmiş olur.

Dijital sigortacılık konusunda zorluk alanları içinde, sigortalılarla en uç noktada bağlantı kuran kişi ve kuruluşların bilgi ve deneyim eksikliğini de düşünmekte yarar vardır. Teknoloji gibi çok hızlı değişen ve gelişen bu alana, sürekli eğitim bakışıyla yaklaşmak çok önemlidir. Belli sıklık ve içerikte eğitim programları oluşturarak sigorta kurumlarında bu alanda çalışanları ve acenteleri güncellemek doğru bir iş adımı olacaktır.

Yeni Bir Dinamik

Sağlıklı kalmayı ve kazanımları teşvik etmek amacıyla sigortacılıktaki yeni bir dinamiği gündeme taşımaya çalıştım. Dijital sigortacılık araçlarını geliştirme, yeni teknolojiler eşliğinde tutum ve davranış değişikliği oluşturmaya kadar uzanabilen bir süreçten söz ettim. Genel anlamda sağlığı koruma ve geliştirmeyle ilişkili aktivitelerin takibi ve desteklenmesi, sigortalıların güvenini artırarak sigortacılar için yeni bir faaliyet alanı oluşturabilir. Sigortalılarda yeni beklentiler geliştirebilir. Yeni gelişen bu dinamik için dış kaynak kullanımına ihtiyaç duyulabilir, dolayısıyla özenle yönetilmesi gerekebilir.

OECD geçtiğimiz ay bu konuda kapsamlı bir rapor yayınladı. Rapor’a https://www.oecd.org/publications/digital-tools-for-health-and-wellness-in-insurance-d3764184-en.htm adresinden ulaşmak mümkün.

Rapor, dijitalleştirilmiş sağlık sigorta sistemlerini sadece bir fırsat olarak değil, mevcut zorlukları aşmak için bir ihtiyaç olarak tanımlıyor. Mevcut sağlık hizmet modellerinin uzun dönemli bakıldığında sürdürülebilir olamayacağından yola çıkılarak, kronik hastalıkların maliyet artışına ek olarak, küresel sağlık insan gücünde 2030 yılına kadar beklenen 18 milyon kişilik sayısal açığı kapatmak için de dijitalizasyonun daha hızlı benimsenmesini vurguluyor. Dünyada yaygınlaştığı gibi, ülkemizde de sağlık sigortalılarını sağlıklarını koruma hedefli adımları atmaya zorlayan mekanizmalar geliştirilmeli hatta teşvik edilmelidir. Özel ve kamu sigorta kurumlarının birlikte ve ayrı ayrı eylem planlarıyla  sigortacılıkta dijitalleşme üzerinde yapmakta olduğu çalışmaların ivmesini arttırmasında yarar olacaktır.

Sağlıkta da Risk Yönetimi

İster bireysel ister kurumsal düzeyde risk yönetimi düşünülsün, stratejik ve operasyon boyutları bir arada dikkate alınmalıdır. İklim değişikliğinin günlük yaşamı bile etkiler tarzdaki sonuçları, son yıllarda yaşanan pandemi gibi örnekler, sağlık alanında yerel ve küresel riskleri arttırmaktadır. Bu durum,  risk öngörülerinde bulunma zorluklarını da beraberinde getirmektedir. Tam da bu yüzden, risk yönetimini sağlık alanında öncelikle değerlendirmek gerekir.

Risk yönetimi kavramsal olarak bakıldığında, yapılan işler sırasında ortaya çıkabilecek risklerin önceden tanımlanarak değerlendirilmeye alınması ve bunları en aza indirgeyecek hatta tam olarak ortadan kaldıracak önlemlerin alınmasına ilişkin tüm süreçlerin uygulanması anlamına gelir. Aşamalı olarak bakıldığında, öncelikle olası risklerin belirlenmesi, gerçekleşme olasılıkları ile gerçekleşmeleri halinde kurumlara yükleyeceği maliyetlerin değerlendirmesi basamaklarını içerir.

Aslında risk kavramı çoğunlukla olumsuzlukları çağrıştırır. Oysa ki, fırsatların da bir risk olduğunu düşünmek gerekir. Değişik bir bakışla düşündüğünüzde, konulan kuralları değiştiren faktörler de risk sayılabilecektir. Olumlu risklerin yapılan işleri farklılaştırmanın önemli bir aracı olduğu da düşünülmelidir.

SİGORTA VE RİSK

Risk ve sigorta kavramları genellikle birbirlerini çağrıştırır. Sigortanın en önemli işlevi; riski bölmek ve dolayısıyla zararı parçalamak yoluyla, riskle karşılaşıldığında, ekonomik açıdan uğranabilecek zararı önemsiz duruma getirmektir.

Örneğin sigortacılık açısından risk, zarara neden olan olayların meydana gelme ihtimali ya da sigorta teminatı altına alınmış olan mal ve/veya hizmetin karşı karşıya bulunduğu tehlikeler olarak tanımlanır. Sağlık sigortacılığında riskin hastalığın oluşma ihtimali olması gibi…

Bu açıdan bakıldığında, risk yönetiminde ya potansiyel etkisi yüksek ancak gerçekleşme olasılığı düşük riskler ya da potansiyel etkisi düşük ve gerçekleşme olasılığı yüksek riskler değerlendirilir. Organizasyon becerilerini geliştirdiği için kurumların tüm birimleri risk yönetimiyle hedeflerine ulaşmakta rahat bir süreç yaşayabilir.

Aslında risk sadece sigortacılığı değil, hizmetin finansmanından tedarik süreçlerine kadar sağlığın her aşamasını ilgilendirir. Dolayısıyla sağlığın her alanında risk değerlendirmesi yapmak zaten işin doğasında vardır.

Risk değerlendirme sürecindeki adımlar;

  • önce olası riskleri anlamak,
  • sonra tanımlamak,
  • bir sonraki aşamada izlemek,
  • daha sonra gözden geçirmek,
  • ve sonunda önlem almak

olarak sıralanabilir.

Geçtiğimiz hafta, 26-27 Ekim 2022’de Washington DC’de Federal Kurumsal Risk Yönetimi Derneği (Association for Federal Enterprise Risk Management-AFERM) 15. Yıllık Zirvesi’ni yaptı. Zirve’nin teması “bilinmeyenlerde gezinmek” olarak belirlenmiş. Gerçekten de risk değerlenmesi için bilinmeyenler bilinir hale getirmek gerekiyor.

KONTROL LİSTESİ

Her işte olduğu gibi risk yönetiminde de kontrol listeleri kullanılır. Böylelikle; yapılan işlerin yönetimi, tanımlanması, örgütlenmesi, planı, üçüncü tarafları, yapı içinden ve genelden kaynaklanan riskleri gibi değerlendirme başlıkları tek tek kontrol edilir. Bu başlıklar altında hemen her sektörde benzer faktörleri değerlendirmek mümkündür.

Örneğin yapılan işlerin yönetiminde; iş bitirme sürelerinin net olmaması, görev ve sorumlulukların açık tanımlanmaması, insan kaynağı nitelik ve nicelik yetersizliği gibi problemler öne çıkan başlıklardır.

Yapılan işlerin tanımlanmasında ise gerçekçi olmayan hedefler, eylem planı ile paydaş ihtiyaçlarındaki farklılıklar başlıca sorunlar olabilir.

Örgütlenme aşamasına gelindiğinde; ekiplerin rol ve sorumlulukları, yönetim faaliyetleri, dış kaynaklara bağımlılığın tam ortaya konulmaması gibi tıkanma noktaları oluşabilir.

İş planında gereksiz kaynak kullanımı önemli bir risk yönetimi değerlendirme ölçütü olabilir. Üçüncü tarafların yavaş veya beklendiği gibi işlemeyen iletişimi de kontrol listesinde düşünülmesi gereken risk yönetimi başlığıdır.

Yapı içinden gelebilecek en önemli risk yönetimi unsuru, ihtiyaçların düzgün belirlenmemesi ve deneyimli insan kaynağı eksikliği olarak sayılabilir.

BÜTÜNCÜL YAKLAŞIM

İster bireysel ister kurumsal düzeyde risk yönetimi düşünülsün, stratejik ve operasyon boyutları bir arada dikkate alınmalıdır. Sadece birkaç örnek bile yaklaşımın bütüncül olmasını ortaya koymaktadır. İklim değişikliğinin günlük yaşamı bile etkiler tarzdaki sonuçları, son yıllarda yaşanan pandemi gibi örnekler, sağlık alanında yerel ve küresel riskleri arttırmaktadır. Bu durum,  risk öngörülerinde bulunma zorluklarını da beraberinde getirmektedir. İşte tam da bu yüzden, risk yönetimini sağlık alanında öncelikle değerlendirmek gerekir.

Yönetimin önemli basamaklarından biri olan planlamanın kendisi risk içerdiği için, her işin kendine özgü riskleri olduğu unutulmadan, riskleri iyi yönetmeyi sağlıkta da bilmek gerekir. Yapılacak iş, sağlıkta risk yönetimini sürdürülebilir değer oluşturmayı hedefleyen bir bakışla sistematik olarak ele almaktır. Burada oluşacak en önemli değer, sağlığın korunması ve geliştirmesi ile yaşam kalitesinin arttırılmasıdır. İyi yönetilen risklerin başarı getirememesi mümkün değildir.

Tek Sağlık

Tek Sağlık kavramının önem artışı; insanlar, hayvanlar, bitkiler ve çevre arasındaki etkileşimini değiştirebilen birçok faktör olmasına dayandırılmaktadır. Artan nüfus, yeni yeni coğrafi alanlara genişlemeyi zorunlu kılmaktadır. Bu zorunluluk, hayvanlarla yakın temas olasılığını arttırmaktadır. Hayvanlarla yakın temas ise hastalıkların hayvanlar ve insanlar arasında karşılıklı geçişine daha fazla fırsat oluşturmaktadır. Sonuçta, hastalıklar ülke sınırı tanımayan ve dünya çapında hızla yayılan bir nitelik kazanabilmektedir.

Tek Sağlık, son dönemde oldukça gündemde yer alan bir kavram oldu. Literatürdeki adı, ‘One Health’.  Amerika Birleşik Devletleri’nin saygın sağlık kuruluşlarından Hastalık Kontrol ve Korunma Merkezi (CDC), Tek Sağlık kavramını;  insanlar, hayvanlar, bitkiler ve ortak çevreleri arasında kurulan ilişkiyle optimal sağlık sonuçlarına ulaşma hedefi olarak açıklıyor. Bu ilişkiden yola çıkarak; yerel, bölgesel, ulusal ve küresel düzeylerde çalışan, çok sektörlü ve disiplinler arası bir yaklaşımın gereğine dikkat çekiyor.

Tek Sağlık kavramının önem artışı; insanlar, hayvanlar, bitkiler ve çevre arasındaki etkileşimini değiştirebilen birçok faktör olmasına dayandırılmaktadır.

Artan nüfus, yeni yeni coğrafi alanlara genişlemeyi zorunlu kılmaktadır. Bu zorunluluk, hayvanlarla yakın temas olasılığını arttırmaktadır. Hayvanlarla yakın temas ise hastalıkların hayvanlar ve insanlar arasında karşılıklı geçişine daha fazla fırsat oluşturmaktadır.  Çevre koşullarında bozulmalar, hastalıkların hayvanlara geçmesi için farklı ortamlara da yol açabilmektedir.

Bu arada, sadece insanların değil, hayvanların ve hayvansal ürünlerin hareketliliğiyle, küresel seyahat ve ticaret artışına da değinmek gerekir. Sonuçta, hastalıklar ülke sınırı tanımayan ve dünya çapında hızla yayılan bir nitelik kazanabilmektedir.

Ayrıca hayvanların potansiyel insan hastalıkları için önceden uyarı verebileceğini de unutmamak gerekir. Kuşların aynı bölgedeki insanlar Batı Nil virüsü enfeksiyonuna yakalanmadan önce, aynı virüsden ölmeleri bu konuda sık verilen bir örnektir.

TEK SAĞLIK HANGİ SORUNLARI ORTAYA ÇIKARIR?

Bu soruya; zoonotik hastalıklar, antimikrobiyal direnç, gıda güvenliği, vektör kaynaklı hastalıklar,  insanlar, hayvanlar ve çevreden bulaşan sağlık problemleri gibi cevaplar verilebilir.

Yaşanan tüm değişiklikler, hayvanlar ve insanlar arasında yayılabilen hastalıklara (zoonotik) neden olmaktadır. Hastalık örnekleri olarak; Kuduz, Salmonella Enfeksiyonu, Şarbon, Bruselloz, Ebola ilk akla gelenlerdir.

Sıralanan tüm örnekler, bu cevapların detaylandırmasını sağlayacaktır;

  • Antibiyotiğe dirençli mikroplar, gıda ve toprak, su gibi çevre yoluyla yayılarak enfeksiyonların tedavisini güçleştirebilirler.
  • Vektör kaynaklı hastalıklar, artan sıcaklık, büyüyen sivrisinek ve kene yaşam alanlarıyla
  • Besin hayvanlarındaki hastalıkların yaygınlaşmasına karşı alınacak önlemler, ülke ekonomilerini bile tehdit edebilir.
  • Suyun kirlenmesi hem insanları hem de hayvanları hasta edebilir.
  • Kronik hastalıklar, yaralanmalar, iş sağlığı gibi alanlarda da sektörler arası işbirliği bakışı gerekebilir.

Amerika Birleşik Devletleri Hastalık Kontrol ve Korunma Merkezi, Tek Sağlık yaklaşımında; başarılı halk sağlığı müdahaleleri için, insan, hayvan ve çevre sağlığı işbirliğini önermektedir.

Bu kapsamda;

  • insan sağlığı için doktorlar, hemşireler, halk sağlığı ekibi, epidemiyologlar,
  • hayvan sağlığı için veterinerler, yardımcı profesyoneller, tarım işçileri,
  • çevre sağlığı için ekolojistler, vahşi yaşam uzmanları ve diğer uzmanlık alanlarındaki profesyonellerin

iletişim kurmasını vurgulamaktadır.

Doğal olarak; diğer ilgili paydaşlar, kanun uygulayıcıları, politika yapıcıları, evcil hayvan sahipleri bile bu kapsamda düşünülebilir.

TEK SAĞLIK ORTAK EYLEM PLANI

Dünya Sağlık Örgütü Haber Bülteni, dört uluslararası kuruluşun “Tek Sağlık Ortak Eylem Planı” başlattığını duyurdu. Duyuru, geçtiğimiz hafta, yani 17 Ekim 2022 Pazartesi tarihli. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO), Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP), Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ve Dünya Hayvan Sağlığı Örgütü (WOAH) tarafından bu konuda ilk defa bir ortak plan yayınlanmış oldu.

Amaç; sağlık tehditlerini topluca daha iyi önleyebilmek, tahmin edebilmek, tespit edebilmek ve yapılacak müdahale için kapasite entegrasyonu oluşturmak olarak belirlenmiş. Sürdürülebilir kalkınmaya katkıda bulunmak için katılımcı bir süreçle geliştirilen Tek Sağlık Ortak Eylem Planı, 2022-2026 yıllarını kapsıyor.

Dünya Sağlık Örgütü Genel Direktörü Dr Tedros Adhanom Ghebreyesus, dünyanın Covid-19 gibi pandemilere karşı savunmasını güçlendirmeye yönelik ortak çalışmaların merkezinde Tek Sağlık yaklaşımı olması gerektiğini belirtmektedir. Bu nedenle de Tek Sağlık yaklaşımının, pandemi önleme, hazırlık ve müdahaleye yönelik yeni uluslararası anlaşmaların yol gösterici ilkelerinden biri olacağının altını çizmektedir.

Sağlık sektörünün geleceğinde daha da önemi artacak olan Tek Sağlık yaklaşımı, kamu ve özel sektördeki sağlık hizmet sunucuları ile finanse edenlerini özellikle ilgilendirecek boyutlara ulaşabilir. Bu yüzden, sağlık alanında yatırım yapmak isteyenlerin vizyonu içinde bu konuya önem vermelidir. Vizyonun ana başlıkları;

  • İnsan ve hayvan zoonotik salgınları,
  • Gıda güvenliği,
  • Antibiyotiğe dirençli enfeksiyonlar,
  • Sektörler arası işbirliği,
  • Bütüncül gören sonuç odaklı ekosistem bakışı

gibi alanları içerebilir.

Sektördeki niş alanlara yönelmek isteyenler, dikey büyüme planlayan yatırımcılar, risk değerlendirmesi yapan sigortacılar bu konuyu vizyonları içine yerleştirebilirler. Böylelikle bütüncül bir bakışla, insan sağlığıyla etkileşim içindeki her alanı değerlendirerek orta dönem politikalarını belirleme fırsatı yakalayabilirler.