Hasta Güvenliği ve Sigortacılık

Hasta güvenliği, sağlık sistemlerinde güvenliği artırma ve hastalara zarar verme riskini en aza indirmeyi gözeten süreçleri içerir. Dünya Sağlık Örgütü ilk Küresel Hasta Güvenliği Raporu 2024 (Global Patient Safety Report 2024) yayınlandı.

Rapor, Küresel Hasta Güvenliği Eylem Planı 2021–2030 adı altında hasta güvenliği üzerine detaylı bilgiler içeriyor (https://iris.who.int/handle/10665/376928). Hasta bakımının güvenli olmadığında olabileceklerle bazı ülkelerin hasta güvenliği stratejileri ve uygulamalarından özetler sunuyor.

Risk değerlendirmeye yönelik stratejik bir hedefin de yer aldığı rapor, sigortacılık açısından yeni açılımlar getirebilir. Hasta güvenliği farkındalığını artırarak iyi uygulama örnekleri paylaşmak bu açılımlarda tetikleyici unsur olabilir.

Rapor’da hasta güvenliğine uyulmamasının düşük ve orta gelirli ülkelerde yaşanan tahminen 134 milyon olumsuz olay ve her yıl 2,6 milyon kişinin ölümüne neden olabileceği belirtiliyor. Oluşan hasta zararının yüzde 12’sinin de kalıcı sakatlığa veya ölüme neden olduğu ifade ediliyor. Hatta, hasta güvenliğinden kaynaklanan zararın yaklaşık yarısının önlenebilir olduğu öngörülüyor.

“Önce Zarar Verme”

“Önce zarar verme (primum non nocere)” sözünün Hipokrat tarafından söylendiği kabul edilir. Hem fiziksel hem de zihinsel sağlığı kapsayan sağlığın tüm boyutlarında, sektörlerde ve sağlık sistemlerinde hasta güvenliğini artırma zorunluluğu ‘önce zarar verme’ temel ilkesinin altı çizilerek anlatılır. Hasta tedavisinin her aşamasında bu ilke göz önüne alınır. 

Genel olarak, hastaya zarar verildiğinde, doğrudan maliyetler önemli ölçüde etkilenir, hatta belki de daha az bile tahmin edilebilir. Üretim kaybına dayanan dolaylı maliyetler ise zaten doğrudan maliyetleri her zaman için aşabilme potansiyeline sahiptir.

Sağlık ekonomisinde beşeri sermaye bakışını savunanlar; hastaların zarar görmesinden kaynaklanan verimlilik kaybı, gelir azalması, erken yaşta işten ayrılma gibi sonuçları öne çıkarırlar. Bu da dezavantajlı gruplar kavramını gündeme getirir.

Dünya Hasta Güvenliği İttifakı

2000’lere gelindiğinde, sektörde hasta güvenliğine ilişkin ilk çalışmalar paylaşılmaya başlanmıştı. Amerika Birleşik Devletleri Tıp Enstitüsü (Institute of Medicine) ve Birleşik Krallık Ulusal Sağlık Hizmetleri (National Health Service) bu çalışmaların temelini oluşturdu. En önemli anlayış değişikliği, bireysel hatalardan sistemlerin zayıf noktalarına yönelme olarak kendini gösterdi.

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Hasta Güvenliği Özel Temsilcisi olan Direktör Sir Liam Donaldson, raporda Birleşik Krallık tarafından yönetilen ve finanse edilen bir girişim olarak DSÖ ile ortaklık kuran bir grup uzman ve liderin Dünya Hasta Güvenliği İttifakını kurduğunu anlatıyor. Dünya Hasta Güvenliği İttifakı çalışmalarının 2000’li yılların sonlarında DSÖ yönetim yapısına dahil edildiğini belirtiyor. 21. Yüzyılda ise hasta güvenliğine damga vuran bazı ilerlemeleri sıralıyor;

  1. Güvenli olmayan bakımdan kaynaklanan önlenebilir zararın ölçeğinin, küresel hastalık yükü açısından üst sıralarda yer aldığına dair daha fazla farkındalık,
  2. Politika yapıcıların, sağlık liderlerinin ve meslek kuruluşlarının, hasta güvenliğinin sağlık sistemlerinin ve sağlık hizmetinin sunulduğu her yerin önceliği olması gerektiğine dair düzenli ve yaygın taahhütleri,
  3. Sistem düşüncesinin ve insan faktörleri perspektifinin önemi de dahil olmak üzere bakımın neden ve nasıl güvensiz hale geldiğine dair net bir anlayış,
  4. Birçok yerde hasta güvenliği olay raporlama ve öğrenme sistemlerinin kurulması,
  5. Güvenli sağlık bakımının planlanması, tasarlanması ve sunulması için hasta ve aile katılımının esas olduğunun kabul edilmesi,
  6. Hasta güvenliğine ilişkin araştırma çalışmalarının büyümesi ve daha fazla finansman sağlanması.

Küresel Hasta Güvenliği Eylem Planı 2021-2030 için, 2021 Dünya Sağlık Asamblesi’nin onay verdiğini vurgulayan Sir Liam Donaldson, dönüştürücü potansiyele sahip yedi temel hedefin ortaya konulduğundan söz ediyor.

Hasta Güvenliği Stratejileri

Raporda hasta güvenliğini artırmaya yönelik stratejiler başlığı altında yedi ayrı stratejik hedef sıralanmaktadır.

Bunlar;

  1. Sağlık hizmetlerinde önlenebilir zararları ortadan kaldırmaya yönelik politikalar,
  2. Yüksek güvenilirliğe sahip sistemler,
  3. Klinik süreçlerin güvenliği,
  4. Hasta ve aile katılımı,
  5. Sağlık çalışanlarının eğitimi, becerileri ve güvenliği,
  6. Bilgi, araştırma ve risk yönetimi,
  7. Sinerji, ortaklıklar ve dayanışma

başlıkları altında toplanmıştır.

Rapordan alınan yedi hedef ve her biri için yapılan tespitler şu şekilde özetlenebilir;   

Stratejik hedeflerin ilkinde sağlık hizmetlerinde önlenebilir zararları ortadan kaldırmaya yönelik politikalar başlığı altında;

  • Hasta güvenliğinin ulusal bir sağlık önceliği olarak kabul edilmesi (ülkelerin yalnızca üçte biri hasta güvenliğini ulusal stratejilerine tam olarak dahil etmiş),
  • Hasta güvenliğine yönelik politikaların başlangıç ​​aşamasında olması (ülkelerin küçük bir kısmı, uygulama için yeterli mali ve insan kaynağına sahip),
  • Sağlık tesislerinin zorunlu lisanslanması gibi düzenleyici mekanizmaların kullanılması, tıbbi ürünlerin kullanımı düzenlemeleri ve sağlık tesislerinde güvenlik standartları uygulanması,

İkinci stratejik hedef olarak, yüksek güvenilirliğe sahip sistemler kapsamında;

  • Ülkelerin yaklaşık yarısının ulusal hasta güvenliği görevlileri belirleyerek ulusal koordinasyon organları kurması,
  • Ülkelerin dörtte birinde risk yönetimi stratejileri uygulanması ve düzenli deneme tatbikatları yapılması,
  • Ülkelerin, yarısında sağlık hizmetleri altyapısı fiziksel güvenlik normları uygulanması,

Klinik süreçlerin güvenliği başlıklı üçüncü stratejik hedefe yönelik;

  • Ülkelerin yaklaşık yüzde 41’inde, çoğunlukla enfeksiyonlara ve ilaç hatalarına öncelik verilen farklı zarar kaynakları için iyileştirme programları başlatılması,
  • Ülkelerin üçte ikisinin “Zararsız İlaç” uygulaması yaptığı, bu kapsamda ülkelerin dörtte birinde yüksek riskli durumlar, bakım geçişleri ve polifarmasinin (çoklu ilaç kullanımı) öncelikli alanını aktif olarak ele aldığı, tüm ülkelerde işlevsel farmakovijilans (ilaçla ilgili sorunların tespit, değerlendirilme, anlaşılma ve önlenmesine yönelik yürütülen faaliyetler) ve bilimsel çalışmalar programları bulunduğu, yaklaşık yüzde 80’inin kan güvenliği programları uyguladığı,
  • Birinci basamak ve ayaktan tedavide, ülkelerin yüzde 17’sinde hasta güvenliği uygulamaları yapıldığı,

Hasta ve aile katılımı için dördüncü stratejik hedef içeriğine ilişkin;

  • Ülkelerin yüzde 13’ünde hastane yönetim kurullarında bir hasta temsilcisi olduğu, yaklaşık yüzde 70’inde ulusal düzeyde geliştirmiş hasta hakları sözleşmeleri bulunduğu,
  • Ülkelerin yüzde 80’inde kullanıcılardan güvenlik ve hizmet kalitesine ilişkin geri bildirim alındığı, yaklaşık yüzde 20’sinde de aynı zamanda hasta tarafından bildirilen bakım sonuçlarının ölçüldüğü,
  • Ülkelerin yaklaşık yüzde 80’inde hastaların ve ailelerinin tıbbi kayıtlarına erişmelerine yönelik prosedürlerin mevcut olduğu, dörtte birinde olumsuz olayların hastalara ve ailelerine açıklanmasına yönelik prosedürler oluşturulduğu,

Sağlık çalışanlarının eğitimi, becerileri ve güvenliği için belirlenen beşinci stratejik hedef için;

  • Ülkelerin beşte birinin hasta güvenliğini lisans ve lisansüstü eğitimlerine aldığı, dörtte birinin hasta güvenliği konusunda uzmanlaşmış hizmet içi eğitim kursları sağladığı, yüzde 14’ünün yeterli eğitim kapasitesi bildirdiği,
  • Ülkelerin dörtte birinin tüm sağlık çalışanı kategorileri için hasta güvenliği yeterlilikleri oluşturduğu, ülkelerin yüzde 14’ünde hasta güvenliğine ilişkin temel yeterlilikler, ruhsatlandırma ve yeniden lisanslama gereklilikleri olduğu,
  • Ülkelerin yüzde 70’inin, sağlık çalışanları iş sağlığı ve güvenliğine yönelik ulusal bir program oluşturduğu, yüzde 55’inin sağlık çalışanlarının aşıyla önlenebilir hastalıklara karşı kapsam altında olduğu,

Altıncı stratejik hedef olarak bilgi, araştırma ve risk yönetimi alanında;

  • Hasta güvenliği olay raporlama ve öğrenme sistemlerinin ülkelerin yüzde 70’inde uygulamaya konduğu, üçte birinde sağlık tesislerinin aktif raporlama yaptığı,
  • Ülkelerin dörtte üçünün hasta güvenliği göstergeleri belirlediği, üçte birinin elektronik sağlık kaydının hizmet süreçleriyle tam entegrasyonunu bildirdiği,
  • Ülkelerin yüzde 11’inin hasta güvenliği araştırmalarını öncelik olarak gördüğü,

Yedinci ve son stratejik hedef olarak sinerji, ortaklıklar ve dayanışma başlığında da;

  • Ülkelerin yaklaşık üçte birinin kilit paydaşları belirlemiş olsa da, yüzde 17’sinin bu paydaşların tam katılımını sağlayacak etkili koordinasyon mekanizmaları koyduğu,
  • Mesleki dernekler ve akademik kurumların çoğu ülkede hasta güvenliği çabalarına geniş ölçüde dahil olduğu, ülkelerin yüzde 65’inin özel sektörü ve sanayiyi kilit paydaşlar olarak kabul ettiği, yüzde 12’sinin ulusal hasta güvenliği girişimlerine aktif olarak dahil ettiği,
  • Ülkelerin yüzde 20’sinin program koordinasyonunu ve iyi uygulama örneklerinin paylaşımını kolaylaştıran hasta güvenliği ağları kurduğunu,

belirtilmektedir.

Sağlık Sigortacılığında Olası Ev Ödevleri

Geçtiğimiz hafta, sağlık yöneticilerine, yurtiçi gerekse yurtdışı kurumların rapor ve çalışmalarından yararlanmayı ve bunlara yönelik bir iş listesi oluşturmayı önermiştim. Hatta, hiç olmazsa yönetici özetlerini okumalarını da eklemiştim.

Sağlık yöneticiliği düzeyinden bağımsız olarak, bu raporlardan olası ev ödevleri çıkarılmalıdır.

Burada, iki temel soru ortaya çıkıyor:

  • Sağlık hizmetlerinde önlenebilir zararları ortadan kaldırabilir miyiz?
  • Eğer öyleyse, bunu nasıl başaracağız?

Öncelikle zarar riskini azaltacak ve zarar meydana gelirse bunun etkisini azaltacak sistemleri, protokolleri ve prosedürleri uygulamaya koymamız gerekiyor. Sigortacılık yaklaşımıyla, ev ödevleri çeşitlenebilir, başarı ölçütleriyle zenginleştirilebilir.

Bu, on yılda hasta güvenliğinde artan iyileşmeleri gösteren önemli bir ilk adımdır. Bu rapordan ortaya çıkan temel mesajların, ülkeler ve paydaşlara eylemleri önceliklendirmeleri ve sağlık hizmetlerinin güvenliğinde dönüştürücü değişikliklere giden yolu açmaları konusunda büyük bir ivme sağlayacağına gerçekten inanıyorum.

DSÖ Küresel Hasta Güvenliği Raporu 2024 temel alınarak, her kurum için iş başlıkları oluşturulabilir, hedefler belirlenebilir. Özellikle stratejik hedeflerin son iki maddesindeki tespitlerden yola çıkılarak, sigorta sektörüne yönelik çok sayıda iş sıralanabilir. Bunların risk değerlendirme ve birinci basamak sağlık hizmetlerine yönelik başlıkları sigortacılık için özel önem taşıyabilir.

Kilit paydaşlar ve bunların aktif katılımını sağlayacak etkili koordinasyon mekanizmaları kurulabilir. Bu bağlamda, Sağlık Bakanlığı, Genel Sağlık Sigortası Genel Müdürlüğü, Sigortacılık ve Özel Emeklilik Düzenleme ve Denetleme Kurumu ile birlikte çalışabilirlik modelleri kurulabilir, rol paylaşımı düşünülebilir. Bu çalışmalarda, ilgili dernekler ve akademik kurumların katkıları mutlaka istenmelidir. Dünyadan iyi uygulama örnekleri alınarak gerekirse pilot uygulamalarla yaygınlaştırılabilir.

Hasta güvenliği göstergeleri belirlenerek dijitalleşme yoluyla sağlık hizmet süreçlerine entegrasyonu için raporlamalar zorlanabilir. Başta veri paylaşımı olmak üzere, ulusal ve uluslararası işbirliği teşvik edilebilir. Hasta güvenliği ve geri bildirimi tetikleyecek araştırmalar öncelikli ev ödevi olarak listelenebilir. Başta Sağlık Bakanlığı olmak üzere tüm ilgili taraflar için ev ödevlerine arasına, rapor stratejik hedeflerindeki başlıkları koyarak işe başlayabilirler. Bu başlıklar, ülkemiz koşullarına uyarlanabilir, ülkemize özgü kıyaslama ölçütleri geliştirilebilir, hangi kurumların neyi ne zaman ve nasıl yapacağı ortak akılla eylem planına dönüştürülebilir. Kamu ve özel sağlık sigortacılığının ayrı ayrı ve birlikte yapabilecekleri ev ödevleri, Kalkınma Planı formatıyla özetlenebilir, zaman takvimine uyarlanabilir.         Hasta güvenliği konusunda atılacak bu adımlardan, sağlık sistemimizin de çok olumlu etkileneceği yaşandıkça daha fazla görülecektir.